Yazıda atıf yapılan İngiliz bilim akademisi Royal Society’nin bir araştırması, savaş senaryosu simülasyonlarında kadınlara göre erkeklerin kendilerine aşırı güvenli davranmaya daha eğilimli olduklarını ortaya koydu. Aynı araştırmada, kendine aşırı güven duymanınsa ciddi riskler içeren anlaşmazlıklar esnasında düşmana saldırma kararı alma olasılığını artırdığı belirtildi.
‘KADINLAR VARSA NÜKLEER ANLAŞMALARIN BAŞARISIZ OLMASI İHTİMALİ DAHA ZAYIF’
‘NÜKLEER ALANDA KADIN MÜZAKERECİLERİN SAYISI SONUÇ DEĞİŞTİRMEYE YETECEK KADAR FAZLA DEĞİL’
Ancak bu bulguların aksine, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi için yapılan uluslararası müzakerelere katılan temsilcilerin sadece dörtte biri kadın. Araştırmalarsa daha iyi sonuçlar alınabilmesi için bir grup içindeki dinamikleri değiştirebilecek eşiğin yüzde 30 olduğunu gösteriyor. Bu da, müzakere gruplarındaki kadın temsilcilerin sayısının sonuç değiştirebilecek oranda olmadığı anlamına geliyor.
’33 ÜLKENİN HEYETLERİ İÇNDE NE BİR KADIN TEMSİLCİ NE DE DANIŞMAN YER ALIYORDU’
’1950’LERDE CIA KADROLARININ YÜZDE 20’Sİ KADINLARDAN OLUŞUYORDU’
Diğer taraftan Scharff’ın yazısına göre ‘ABD’de kadınlar nükleer politika üretme alanında 1950’lerde dahi rol oynamıştı. Zira o dönemde CIA kadrolarının yüzde 20’si kadınlardan oluşuyordu’.
’NÜKLEER POLİTİKA ÜRETEN KURUMLARDA KADINLARIN ORANI HÂLÂ GÖRECE OLARAK DÜŞÜK’
Fakat şu anda ABD’nin nükleer alanda politika üreten kadrolarında lider pozisyonunda olan kadınların oranı görece olarak düşük olmaya devam ediyor. Scharff bunu şu şekilde örnekliyor: “1970-2019 döneminde ABD Dışişleri’nde lider pozisyonunda olan 68 kişiden sadece 11’i kadındı. Bu dönemdeki 21 ulusal güvenlik danışmanındansa yalnızca ikisi kadındı.”