Şehrin zorlu yaşamında kendine farklı çıkışlar arayan şehirli insanlar için yeni rahatlama yolları üretildi. 'Osmanlı Bahçesi' isimli girişimin sahibi Müge Gültekin, Yeni Şeyler Rehberi programında evinde oturanların çiçek yerine kendi sebzelerini yetiştirmelerini mümkün hale getirecek organik tohumlar ürettiklerini, bunu tüm Türkiye'ye yaymak istediklerini belirtti:
"26 çeşit yerli tohum ve organik solucan gübresinden oluşan Sebze Yetiştirme Seti, tarımın kırsal yaşam dışında kentte de yapılabileceğinin en iyi örneklerinden biri. Setlerde; maydanoz, salatalık, kornişon salatalık, dereotu, roka, fesleğen, reyhan, kekik, tere, domates, ıspanak, kuzukulağı, marul, pazı, radika, semizotu, yeşil soğan, balkabağı, kemer patlıcan, kabak, görkem karpuz, fındık turp, acı yediveren biber, acı ve tatlı kıl biber tohumları bulunuyor.
Kent bahçeciliğinin yaygınlaşması ve gelişmesine katkıda bulunma, kadın işgücünü destekleme misyonumuz var. Kent bahçeciliği dünyada çok büyük ilgi gören bir kavram. Tohumun mucizesiyle tanışan şehirliler balkonunda, camının önünde, terasında ufacık bir alanda sebzesini kendisi yetiştiriyor, kentler artık yetiştirilen sebze ve meyvelerin çok büyük bir kısmını kendi içinde üretiyor. Küba'da yetişen sebze ve meyvelerin yüzde 80'i kent bahçeciliğinden elde ediliyor.
Setlerimiz Antalya-Kaş'ın Ahatlı Köyü'nde hazırlanıyor ve kadınlara işgücü yaratmasıyla öne çıkıyor. Onların hikayelerini de dinlemeniz için birlikte çalıştığımız iki kız kardeş de bugün aramızda. Hatta soframızdaki bazı ürünleri de onlar getirdi. Birazdan sözü kendilerine de vereceğim ama öncesinde, buraya nasıl geldiğimizden söz etmek istiyorum.
Doğaya olan sevgimizin sonucunda 2005 yılında İstanbul'da Küçük Çamlıca'da kurduğumuz sera ve fidanlığımıza ‘Osmanlı Bahçesi' adını verdik. Bu adı seçme sebebimiz hem bulunduğumuz arazinin eski bir Osmanlı'dan kalan son bahçelerden birinin üzerine kurulu olması, hem de Osmanlı bahçe kültürüne olan hayranlığımız. Osmanlı bahçelerinde ağaçlar budanmaz, istedikleri gibi büyümelerine izin verilir, bitkiler bahçeye sanki kendiliklerinden orada yetişmiş gibi yerleştirilirdi. Bahçe seyretmek için değil, içinde yaşamak için yapılır ve içinde yaşayanlar canlı cansız her şey bir bütünün parçası olarak yer alırdı. Önce bahçeler kurulur, sonra evler bahçenin konumuna göre yapılırdı. Doğanın parçası olduğunu sürekli hissederek, bilerek yaşardı insanlar bahçelerinde. Biz de 9 yıl boyunca proje, uygulama, bahçe bakımı ve perakende satış hizmeti verdiğimiz fidanlığımızda bu prensiple işimizi yaparken; İstanbul'da birçok bahçe yaratma ve bu bahçelere hizmet ederken kendimizi doğanın bir parçası olarak hissetme şansına sahip olduk.
Hayalini kurduğumuz doğal yaşam, az tüketim, sürdürülebilir çözümler üzerine uzun uzun düşünürken ve dolaşırken kendimizi Antalya'nın Kaş ilçesinin Ahatlı köyünde bulduk. 50 haneli ve 150 nüfuslu bu köyde yeni köylü olarak önce eski bir köy evini satın aldık ve yeni yaşama ve çalışma alanımızı hazırladık.
Modern hayatın bize sunduğu, tükettiğimiz gıdaların, neredeyse tamamı endüstriyel tarım yöntemleriyle üretiliyor. Endüstriyel tarımda üretimin, yüksek verim alabilmek için geliştirilmiş, genetiği değiştirilmiş tohumlar ve kimyasal girdiler kullanılarak yapılması, gıdayı şefkat, sevgi, besleme, büyütme ve bereketle ilişkisinden uzaklaştırıyor. Bu setler sayesinde balkonda, terasta, mutfak camınızın önünde, işyerinizde, ofisinizde, apartman, site veya evinizin bahçesinde dört mevsim sebze yetiştirmeyi çok kolaylaştırdık."