Verimli toprakları olmasına rağmen çiftçinin Kırklareli'nde memnun olmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Kim ne derse desin binlerce çocuk yatağa aç giriyor. Bir çocuk yatağa aç giriyorsa annenin dramını sarayda oturan zat bilemez. Bir çocuğa okula giderken çocuğuna harçlık veremiyorsa bu babanın dramını saraydaki bilemez. Çünkü o sarayda oturur hiçbir şeye para ödemez" dedi.
Ülkeyi yönetenlerin toplumu ayrıştırmaması, kin tohumları ekmemesi gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, siyasi görüşleri, inançları farklı, kimlikleri farklı olsa da toplumun bayrağın altında onur, gurur ve huzurla yaşamak istediğini söyledi.
İSTİFA EDEN KESİMOĞLU'NA GÖNDERME
Aday gösterilmemesi üzerine CHP'den istifa eden ve bağımsız olarak seçimlere giren Kırklareli Belediye Başkanı Mehmet Siyam Kesimoğlu'na gönderme yaparak, şunları kaydetti:
"CHP'li olmak kolay değildir. CHP'li olmak demek koltuğa bağlı olmak demek değildir, CHP'li olmak 'ben vazgeçilmezim' demek anlamına gelmez. Hiç kimse vazgeçilmez değildir. Amerika'da birisi kalkıyor 'ben vazgeçilmezim' diyor. O'na Amerikalı bir siyasetçi 'Kim dedi size vazgeçilmez olduğunuzu, Amerika mezarlıkları vazgeçilmezlerle dolu' cevabını veriyor.
Bir kişi gelebilir, partimize hizmet verebilir ama kendisini bir süre sonra 'neden beni belediye başkanı yapmadınız, hangi gerekçeyle yapmadınız, ben şimdi partimden istifa ediyorum kazandıktan sonra geri geleceğim…' nereye geleceksin? Nereye geleceksin?. Belediye başkanlarından, seçildiği andan itibaren yoksul mahallelere yapacakları pozitif ayrımcılık dışında herkese eşit hizmet etmelerini ve harcadıkları paranın hesabını millete vermelerini istiyorum."
"Bu bölgeye özel bir isteğim daha var" diyen Kılıçdaroğlu, "Avrupa buraya çok yakın. Sık sık Avrupa'ya gidip gelmeyecek. Kendisine söyledim. STK'larla bir aradaydık orada da ifade ettim. Belediye başkanı eğer vakti olursa, gidecek bir kasap arkadaşımızın çayını içecek. Ev ziyaretine gidecek bir sohbet yapacak. Bir fakirin evine gidecek. Çocuğun derdi varsa çocuğun derdiyle ilgilenecek. Dolayısıyla gideyim Bulgaristan'a gideyim Avrupa'ya orada biraz keyif çatayım olmaz. Kabul etmiyorum" şeklinde konuştu.
'GÜBREYİ DE UCUZA VER'
"AK Partili kardeşlerime seslenmek istiyorum" diyerek konuşmasına devam eden Kılıçdaroğlu, sözlerini söyle sürdürdü:
"Tam 17 yıldır oy verdiler, bir partiyi tek başına iktidar yaptılar. 17 yılda istedikleri kanun, kararnameyi çıkardılar, istediklerini bakan yaptılar, istedikleri valiyi, rektörü, müsteşarı, genel müdürü, şube müdürünü, daire başkanını tayin ettiler. İstedikleri genelgeyi yayınladılar. Her seferinde milletin önüne çıkarak 'Türkiye şöyle büyüyor, Türkiye böyle büyüyor, Türkiye dünyada bir numara, kimse Türkiye'nin hızının önünde duramıyor' dediler. Sorun şu AK Partili kardeşlerim, 17 yılın sonunda nasıl oldu da millet geldi soğan kuyruğuna girdi.
'Vergi' dedin vatandaş vergi verdi, 'özelleştirme' dedin şeker fabrikalarından, Sümerbank'a kadar her şeyi sattılar, 'borçlanma' dedin cumhuriyet tarihinin en büyük borçlanmasını yaptılar. Sattılar, vergi aldılar, borçlandılar yetmedi, şimdi millet soğan kuyruğunda ona da diyorlar ki 'varlık kuyruğu' inanıyor musunuz Allah aşkına? Ama ben adımın Kemal olduğu gibi biliyorum varlık kuyruğu olsa vatandaşı asla bırakmazlar, onlar giderler hemen ne yapacaklarını iyi bilirler. Ne varlık kuyruğu? Fakir fukara gidiyor, ucuz soğan, domates almaya gidiyor o kadar varlık kuyruğuymuş bunun adı."
'NASIL MİLLİYETÇİ DİYECEKSİNİZ?'
Kılıçdaroğlu, milliyetçiliğin CHP'nin altı okundan biri olduğunu, herkesin milliyetçi, vatanını seven, bir arada Türkiye'de huzurla yaşamayı isteyen kişiler olduklarını ifade ederek, şöyle dedi:
"Vatan sevgisi her şeyin üzerinde diyoruz. Toprağımızın tek tanesini düşmanlara terk etmek istemeyiz. Sorum şu; Süleymanşah Türbesi bizim topraklarımızdı, bizim topraklarımızdan Süleyman Şah türbesini kaçırıp orayı terör örgütlerine terk edenlere, kendi toprağından kaçan adama nasıl milliyetçi diyeceksiniz, onun arkasında duran adama nasıl milliyetçi diyeceksiniz? Sarayın bekçiliğini yapan insana nasıl milliyetçi diyeceksiniz? Bu önemli.
İkinci önemli bir nokta daha var. Hangi ülkeyi düşünürseniz düşünün, ister Japonya, ister Venezuela, ister Amerika, Kanada, ister Rusya, Çin neresini istiyorsanız Avusturalya, Avusturya, Almanya… Dünyanın hiçbir ülkesinde bir devlet kendi silah fabrikasını yabancılara satmaz, tarihimizde ilk kez Sakarya'daki fırtına obüslerinin yapıldığı o fabrika 25 yıllığına Katar ordusuna tahsis edildi, satıldı. Allah aşkına ne karşılığında? Katar Emiri bedava uçak verdi o 'uçağa binecek' diye silah fabrikalarını sattı."
Amerika'nın İsmet İnönü ve Bülent Ecevit'i tehdit etmesine rağmen onların asla milliyetçiliklerinden ödün vermediklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, şimdi Amerika'nın tehditlerine boyun eğildiğini öne sürdü.
Siyasete girdiğinden bu yana halka her zaman doğruları söyleyeceğine söz verdiğini ifade eden Kemal Kılıçdaroğlu, "Her zaman ve her yerde Türkiye'nin ve insanımızın çıkarlarını savundum. Fakirdir, fukaradır, zengindir, A partisinden B partisinden, doğuda yaşıyor, batıda yaşıyor demedim. Bu ülkede nerede yaşıyorsa aynı havayı teneffüs ediyorsak, bayrağımıza aynı saygıyı gösteriyorsak, vatanımızı seviyorsak her zaman onların yanında oldum. Her zaman sorunlarını çözmek için de elimden gelen çabayı gösterdim" diye konuştu.