‘YENİ HAVALİMANI BÜYÜK BİR SORUN YUMAĞI'
Biz ormanları mahvediyorsunuz dedik. Burası eski kömür sahası, deniz seviyesinin altına kadar çukurların olduğu, tepelerin olduğu engebeli bir arazi. Bu havalimanının yapılması için dünya tarihinin görülmüş en büyük dolgu işlerinin yapılması gerekiyordu. Şartnameye göre bu havalimanının deniz eviyesinin 90 metre kadar üstüne yapılması gerekiyordu. İstanbul'un ilçelerinden büyük bir alanın yükseltilmesi için 90 milyon avroluk bir hafriyat gerekiyordu. Ancak ihale sonrası 90 metre yükseltilmesi gereken alanın 60 metre yükseltilmesine karar verildi. Şişli ilçesi kadar bir alanı 90 metre yükseltme kararını değiştirince bu, maliyet hesabında da değişikliklere neden oldu. Aradaki 30 metrelik hafriyatın maliyeti cebinizde kaldı.
Bunu Sayıştay söylüyor: Niye 90 metre yukarı yaparsınız? Çünkü alanın yüksekliği uçuş güvenliği için önemli. Havalimanını 60 metreye indiğinizde uçağın iniş kalkışı çok daha zor olur. Diğer türlü etraftaki yükseltilerin düşürülmesi lazım. Yapılan zemini doldurmak çok güç çünkü sürekli erime ve oynama halinde. Burada ciddi bir zemin problemi var.
Devlet bana taahhüt ettiğiniz buydu bunu yapın demiyor. Müteahhitlere kaynak aktarılmasına göz yumuyor. Havalimanını yapacağınız zemin etüdünü ihaleden önce yapmış olmanız gerekiyordu. Siz cumhuriyet tarihinin en büyük yatırımını yapacağınız alanın zemin etüdünü neden yapmadınız? İnşaatın gecikmesindeki temel sorunlardan biri bu.
Zeminin sağlam olmamasının uçuş güvenliğiyle ilgili yarattığı sorun şu: Yarın bir deprem olduğunda, zeminin 60 metre altında kayma olursa bütün havalimanı projesi biter. Uçağın tam inişi sırasında tespit edilemeyen bir şey olursa facia çıkar.
Uluslararası uçuş güvenlik standartlarını derecelendirilmesi var. Küba'da bir havaalanına inmek zorundaysa da iniyor ama risklerle iniyor. Şu an elimizde teknik ve detaylı bilgi yok. Ama bu konuda tartışma olduğunu biliyorum. Üçüncü havalimanı tek başına bir proje değil. Kuzey Marmara otoyolu, üçüncü köprü ve kanal var. Bütün bunlar tesadüfen seçilmiş projeler değildi. İstanbul ormanlarının arsalaştırılması için hareket edildi. Bu yaklaşık 100 milyar dolarlık inşaata yapılan bir yatırım anlamına geldi. Bu paraları tarımdan sanayiden çektik. Türkiye'de tarımla sanayi Anadolu illerinde çöktü. Bu illerin ekonomisi çökünce insanlar İstanbul'a gelmeye başladı. Normalde bu şirketler uluslararası sermayeler buraya getirecekti ve ülkeye sermaye girmiş olacaktı. Ama hiçbir yabancı kurum buraya kredi vermedi ve buraya devlet bankalarından kredi kullandırılmasıyla hayata geçirdik.
Eğer bunu devlet yapacaksa neden yap işlet devret modeliyle yaptık? Neden karını birkaç işadamı cebine indirdi? Madem kamu kaynağı yapacaksak kamu işletip karı devlette kalsaydı… Kalyon ve Kolin arasında hisse devrinden bahsediliyor. Kredi donuk bir kredi. Havalimanı işletilmeye başlanmadı. İşlese dahi kendini kurtaramayacağı biliniyor. Devredilen hisseyi THY alacak,. Onun da bir kısmı Katar'a satılacağı bilgisi dolaşıyor. İki konuda haklı çıktım ve buna çok üzüldüm. Birincisi Türk Telekom'un özelleştirilmesi. Batmış bir şekilde kamu kredileriyle devletin üstüne yıkılmış durumda. Telekom'un iflasını daha kimse anlamadı. Ne yazık ki batırılmış bir biçimde kamunun elinde kaldı. Telekom'dan sonraki yürek yarası İstanbul havalimanı.
‘TÜM EKONOMİK GÖSTERGELER ÇAKILDI'
Tüketici güven endekslerinden büyümeye kadar tüm göstergeler çakılmışken iki milyon istihdam yaratmak mümkün mü? Şirketler üstünde çok büyük şantaj var. Türk ekonomisinin daralma sürecine girdiği dönemde sosyal güvenlik teşvikleriyle kamu kaynakları kullandırılarak işçileri birkaç ay çalıştırarak seçim atlatma derdindeler. Tabi ki bunun kamuya çok büyük maliyeti olacak. Tıpkı piyasadaki enflasyonu gıdadaki durdurmak için tanzim mağazaları açarak vatandaşın gözünü boyamak gibi yöntemlerle seçime kadar gitmeye çalışmaları gibi. Ama bu işler referanduma kadar gidelim, cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar gidelim yerel seçimleri atlatalım diye diye tarihte görülmemi bir ekonomik ve siyasal bir krize dönüştürüldü. Hiçbir teknik karşılığı olmayan açıklamalar bir de cesaretle bu açıklamaları kam kaynaklarıyla kullanmaya çalışmanın Türkiye'yi getirdiği yer belli. Artık devletin çivisi çıktı hiçbir şey amacına uygun değil. Borçla bir varlık fonu kurdular hazine disiplinini ortadan kaldırdılar. Bakanlıklarımızı ve devlet sistemimizi perişan ettiler. Bakanlıklardaki nitelikli personeli perişan ettiler danışmanlarla bu işi götürmeye çalışıyorlar. Bir tek çaremiz var: 31 Mart tarihinde başta İstanbul olmak üzere sarı kart gösterip kendinize gelin dersek Türkiye'nin ekonomik hayatı için umut ışığı olacak.
‘ŞİŞLİ'DE SORUN ÇÖZÜLDÜ'
Dün çok büyük çabalar sarfettik. DİSK'in üst yöneticileri genel başkanları büyük fedakarlık yaptık. Bir gün boyunca çöp toplanmadı ve bu görüntüler oluştu. Çok üzüldük. Çözüldü ama sadece şunu bilsin insanlar: Ekonomik kriz dolayısıyla gelir toplamakta sıkıntı olunca, maaşlar da bir ay gecikince iş yavaşlatma eylemi yapıldı. Bugün bütün havuz medyası aynı merkezden talimat almış gibi bizi manşetlere çıkarmışlar. CHP yönetimi bu konuda çok iyi niyetli. Bir haftadır seçim çalışmalarını bıraktık bu sorunla uğraşıyoruz. DİSK ile şunu konuştuk: İşçiler iş bırakma eylemini erteleyecek, herkes bütün gücüyle çalışacak biz de işçi maaşlarını ödeyecek kaynak bulmak için çalışacağız. Şişli halkı eminim ki gerçekleri ve sorunun neden kaynaklandığını biliyor. Bütün bunlara 31 Mart itibarıyla son vereceğimizi de bilsinler."