Venezüella örneğinden hareketle anti-emperyalizm tartışmalarını Prof. İlhan Uzgel ile konuştuk.
‘AMERİKA BAŞKA BİR ÜLKEYE DEMOKRASİ GETİREMEZ’
Prof. İlhan Uzgel, kapitalizmin ABD öncülüğünde artık dünyanın dört bir yanında hüküm sürdüğünü belirtirken, 1980’lerden itibaren amaçlananların başarılabildiğini, aşamalı olarak Sovyetler’in çökertilmesi, Çin ve 1991’den sonra da Hindistan’ın bu sürece dahil olduğunu anımsattı. Dünyanın küresel planda kimseye ‘alan bırakmayan’ bir sistemle karşı karşıya olduğunu belirten Uzgel, hal böyleyken dünyanın en kolay işinin de ‘anti-emperyalistim’ demek olduğunu vurguladı. Ancak Uzgel, kendilerine ‘anti-emperyalist’ diyenlerin aynı zamanda ‘anti-kapitalist’ olmadıklarının altını çizdi:
‘ABD KÜRESEL GÜNAHLARIN PARATONERİ GİBİDİR’
Uzgel, diğer yandan ‘anti-emperyalizm’ denildiğinde doğrudan meselenin ABD ile ilişkilendirildiğini belirtirken, “Amerika kapitalizmi küresel günahların paratoneri gibidir” saptaması yaptı. İnsanların bir yandan ABD’den hazzetmediklerini ama fırsatını bulurlarsa Amerika’ya gitmek istediklerini anımsatan Uzgel, toplumların bütün sorunlarını emperyalizme bağlamanın ötesine geçerek demokrasiyi içselleştirememelerinin önemli bir sorun teşkil ettiğini vurguladı. ABD dahil hiçbir ülkenin bir başka topluma demokrasi götüremeyeceğini ve hem ABD hem de AB’nin neoliberal sistemle uyumlu olduklarında otoriter ülkeleri de tercih edebildiğini belirten Uzgel, esas olanın rejimlerin kapitalizm ile kurulan ilişki olduğunu belirtti:
‘ORTADOĞU SİYASETİNDE BÜTÜN SORUNLARI EMPERYALİZME BAĞLAMA ALIŞKANLIĞI VAR’
Uzgel’i göre emperyalizmin tarihsel anlamda önemli bir rolü bulunsa bile Ortadoğu siyasetinde bütün sorunları emperyalizme bağlama alışkanlığı önemli bir sorun. ABD gibi ülkelerin bölgede etnik ve mezhepsel hatları kaşıyabildiklerini ancak yaşananlarda bölge halklarının kendi sorumluluklarının gözden kaçtığını belirten Uzgel, Irak işgali sırasında Iraklıların ABD’yi bırakıp Şii ve Sünniler olarak birbirlerini havaya uçurmalarını anımsattı. “Emperyalizm orada duruyor, emperyalizm bu tür etnik, dinsel, mezhep ayrımlarını kullanır. Önemli olan kullandırtmamak” diyen Uzgel, Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’nda başardıklarına da atıf yaparak bu anlamda siyasi hareketler ve aydınlara önemli görevler düştüğünü vurguladı:
‘TÜRK HÜKÜMETİNİN ANTİ-EMPERYALİST SÖYLEMİ RETORİKTEN İBARET’
Uzgel’e göre ‘anti-emperyalist’ tartışmasında Türkiye çarpıcı bir ironi ortaya koyuyor. AK Parti iktidarının kendisini ‘ABD’ye direnen bir lider’ etrafında tanımlamaya çalıştığını ancak Erdoğan yönetiminin ülkenin bütün varlıklarını Amerikan şirketlerine sattığını belirten Uzgel, dünya kapitalizmine kendisini bu kadar açan Türkiye gibi bir ülke bulunmadığını vurguladı. Uzgel Erdoğan’ın bir yandan ‘Maduro’nun yanındayız’ derken, diğer yandan New York Times’a makale yazarak ‘Ortadoğu’da işbirliğine’ vurgu yaptığını da belirtirken, anti-emperyalizmin bir retorikten ibaret kaldığı ve samimi olmadığı görüşünü dile getirdi:
‘TÜRK MEDYASI ABD İLE KORKUNÇ KRİZLER VARMIŞ GİBİ YANSITIYOR AMA UFAK TEFEK SORUNLAR VAR’
Uzgel, Türkiye’deki çelişkili durumu, “Hem İncirlik üssü duracak, —mesela PYD’ye silahların bir kısmı İncirlik’ten gidiyor-, hem ABD nükleer silahları olacak, hem ekonominin yarısı dolar üzerinden dönecek, ondan sonra biz anti-emperyalistiz’ diyeceksiniz” sözleriyle özetlerken, Erdoğan’ın kendisini ‘neoliberal’ ve ‘özelleştirmeci’ olarak tanımladığı dönemde daha tutarlı olduğunu belirtti Uzgel’e göre Türkiye medyasında sürekli ABD ile ilişkilerde korkunç krizler varmış gibi yansıtılmasının da aslı astarı bulunmadığını anımsatarak, “Ufak tefek sorunlar var sadece. Erdoğan yönetimi bu sistemi bu kadar kapitalistleştirdiği için çok batmıyor bu Batı’nın gözüne” ifadelerini kullandı:
‘ÇİN VE RUSYA KAPİTALİST DÜNYAYA EKLEMLENİYORLAR, DÜNYANIN KURTARICISI DEĞİLLER’
Uzgel, diğer yandan başların Rusya ve Çin’e çevrilmesinde dünya halklarının ABD’den başka sorunlarını dengeleyecek ülkeler arayışının yattığı görüşünde. Ancak Rusya ve Çin’in de kapitalist sisteme eklemlendiğini anımsatan Uzgel, bu ülkeleri de dünya kapitalist sisteminin dışında ve dünyanın kurtarıcısı olarak düşünmenin yanlış olacağını kaydetti: