1 / 9
Fahri Suna 52 yaşında. Diyarbakır’ın Lice İlçesi’nden Diyarbakır merkeze göç etmiş. 6 çocuk babası Suna, 24 yıldır Urfakapı’da işportacılık yapıyor.
© Sputnik / Sertaç Kayar
2 / 9
Yoksullardan satın aldığı eski ayakkabıları tamir edip tekrar satan Suna’nın müşterisi yine yoksullar oluyor. Üstüne çektiği naylon branda altında çalışan ve 24 yıldır bir tezgâhı bile olmayan Suna, dondurucu soğuklara aldırmadan işini yapıyor.
© Sputnik / Sertaç Kayar
3 / 9
Satın aldığı eski ve hasarlı ayakkabıları büyük bir titizlikle tamir eden Suna’nın bu iş dışında başka da bir geliri yok. 6 çocuktan 4’ünü okutan ve tüm zorluklara rağmen yüzünden tebessümü hiç eksik etmeyen Suna “Önce sağlık olmalı, sonra da huzur, geriye kalan her şey boştur” diyor.
© Sputnik / Sertaç Kayar
4 / 9
Sabah 07.00’da iş başı yapan Suna akşam saat 17.00’a kadar kar kış demeden çalışıyor. “Hayatımız böyle geçiyor işte” diyen Suna “6 çocuğum var. 2’si okuyor. Biri Çankırı, biri de Ankara’da okuyor. Diğerleri de burada gidiyor. Okutmak çok masraflı oluyor ama her şeye rağmen okumalarını istiyorum” şeklinde konuştu.
© Sputnik / Sertaç Kayar
5 / 9
“Huzur varsa hayat vardır, huzur yoksa tüm dünya senin olsa ne yapacaksın.” diyen Suna şöyle devam ediyor: “Bugün zengin olsam, Diyarbakır’ın hepsi benim olsa ne yapacağım ona? İnsan kendine değer vermiyor şimdi. Her şey insanın kendine ve yaşamına değer vermesi ile başlar.”
© Sputnik / Sertaç Kayar
6 / 9
“Benim zengin olma hayalim hiç olmadı” diyen Suna en büyük hayalini ise şöyle ifade ediyor: “En büyük hayalim, zabıta bana karışmaması, beni buradan kaldırmaması ve eve ekmek götürmektir. Çok şükür çocuklarımın ekmek parası çıkıyor. İdare ediyoruz işte.”
© Sputnik / Sertaç Kayar
7 / 9
Suna şöyle devam ediyor: “Evden çıkınca birkaç kuruş para kazanayım diye dua ediyorum. Bazen çıkıyor ekmek parası, bazen de çıkmıyor. Ayakkabıları 5 TL’ye alıp 10 TL’ye satıyorum. Ayakkabıya 15’e kadar veriyorum. Ayakkabıya göre değişiyor. Genellikle yoksul insanlar getirip satıyor.”
© Sputnik / Sertaç Kayar
8 / 9
Günde en fazla 20-30 TL kazandığını belirten Suna, “Sigortam da yok, girişi bile olmadı. Başka gelirim de yok. Sadece Yeşil Kartım var. Ev benim değil akrabamın evidir. Bazen kira alıyor bazen de almıyor. Yoksa altından kalkamazdım zaten. Yardımcı oluyorlar bana. Benden başka kimse çalışmıyor. Varım yokum bu iştir. Bu da olmasa aç kalırız. Çocukları okutmak çok zordur” ekleyip şöyle devam ediyor:
© Sputnik / Sertaç Kayar
9 / 9
“Zaten eşim de hasta. 16 yıldır tedavi görüyor. Hepatit hastasıdır. Sürekli ilaçlarını alıyoruz. Önceden ilaç farkı yoktu şimdi o da var. İlaçlar pahalı. Haftada bir gün bile et yiyemiyoruz, en fazla tavuk eti alabiliyoruz. İdare etmeye çalışıyoruz.”
© Sputnik / Sertaç Kayar