Soner Yalçın, "O kalem kim" başlığıyla yayımlanan yazısında "Deniz Çakır, iki arkadaşıyla doğum günü kutlamak için Zorlu AVM'de bir kafe bara gitti" hatırlatmasında bulundu.
Yalçın, şöyle devam etti:
— Ne vakit yanlarına arkadaş grubu geldi, yan masaya laf atmaya başladı: “Bizim fotoğrafımızı çekiyorsunuz!” Çekiyorsunuz-çekmiyorsunuz tartışması başladı. Sonra kafe-barda içkiden rahatsızlık duyduklarını ima edip, masa değiştirdiler! Deniz Çakır masadaki arkadaşlarına, “Burası Atatürk Türkiye'si, içtiğime-çektiğime ne karışılıyor burası Arabistan mı” dedi. Yani, meselenin başörtüsüyle hiç ilgisi yok. Bara gelip içki içilmesinden rahatsız olanların tavrını anlamak zor! İçki içilmeyen kafeler de var Zorlu'da! Neyse.
— Başörtülü genç kızlar, üç gün sonra Sabah Gazetesi'ne gitti: “Deniz Çakır başörtümüzden dolayı bize ‘Suudi Arabistan'a gidin' dedi!” Yetmedi. Olaydan beş gün sonra muhabirleri-kameramanları alıp savcılığa suç duyurusunda bulundular! Bakınız: Derdim, “kim haklı-kim haksız” tartışması yapmak değil. Derdim, “kim mağdur- kim mağrur” meselesi yapmak değil. Derdim, bu tartışmanın Cumhurbaşkanı'nın konuşma metnine kadar girmesi! Türkiye'de her sıradan kadın münakaşası, medya tarafından “başı açık”- “başı kapalı” kavgası haline dönüştürülüyor! İnsanların yaşam biçimiyle uğraşan dün “gardropçu” CHP'liler vardı. Ama bugün de insanların yaşam biçimine laf atan şımarık AKP'liler var.