Kendisine yanında şahit olmadan kan veremeyeceği söylendikten sonra bu kişinin anne, baba ya da bir akrabası olduğunun belgelemesinin de istendiğini belirten Ak, ilik nakli bekleyen Öykü Arin Yazıcı’ya ithaf ettiği yazısında, “Kızgınlık, hüzün, ıstırap, sorgulama ve en nihayetinde gözyaşlarımı tutamayıp banka yığıldım. 27 yıldan bu yana zamanın kalıntılarına hapsedildiğimi yüreğimde duyumsadım. Hani 18 yaşından sonra herkes reşit, hürdü! Hani 18–65 yaş arası, hasta olmayan herkes kan verebilirdi! Anlamsızlık yine kuşatıyordu her tarafımı… Açıkça sınırlandırıldım. Sonra, 1940’larda Naziler nasıl ki engellileri katlettiyse bugün de yaşamımın bana zindan kılınması, görevliye vacip kılınmıştı. İnancım kayboldu. O an engelli bireylerle engelsiz bireylerin hiçbir zaman eşit olamayacağını düşündüm. Son bir umut ağzımdan usulca ‘Öykü’nün başına bir şey gelirse bunun tek sorumlusu sensin’, dedim. Kendisi de umursamaz bir tavırla ‘Öykü için uğraşıyoruz. Senin başına da bir şey gelirse sorumlusu benim’, dedi. Sağlamcılık ideolojisinden beslenen, başkalarına köle, korkak; engellilere ise amir olan bu kendini bilen güruh nasıl affedilebilir ki! Kimse sesimi duyar mı bilmem ama tek yaptığım İzmir Barosu’na koşup serbest kürsüde konuşmak oldu” ifadelerini kullandı.