EKSEN

'Brexit, AB'nin çok boyutları olan krizinin zirve noktası'

Doç. Dr. Özlem Kaygusuz’a göre Britanya’nın AB’den çıkma kararı sonrası oluşan muazzam özgüven bitti, özellikle iş çevreleri için ‘hard Brexit’ olasılığı ‘kabus senaryosu'. Kaygusuz, Londra’nın kararından vazgeçip birliğe otomatik geri dönüşünü de mümkün görmüyor
Sitede oku

Theresa May'e Brexit oylaması öncesi Parlamento'dan 'darbe'
Britanya'nın Avrupa Birliği'nden (AB) çıkma anlaşması yılan hikayesine döndü. Anlaşma Britanya siyaseti ile finans çevrelerini iyice karıştırmış durumda. Bu hafta anlaşmanın tartışmalı maddeleriyle ilgili AB ile yeniden müzakere arayışına girişen Britanya Başbakanı Theresa May ise başarısız oldu. AB anlaşmanın yeniden müzakeresinin mümkün olmadığı mesajı verirken, Britanya'nın AB'den çıkışı Avrupa'yı da derinden etkileyecek.

Gelişmeleri Marmara Üniversitesi'nden Doç. Dr. Özlem Kaygusuz ile konuştuk.

‘BREXIT İLE MUAZZAM BİR KENDİNE GÜVEN HAVASI ÇIKMIŞTI AMA…'

Özlem Kaygusuz'a göre, Brexit kararı sonrası Britanya'da önce muazzam bir kendine güven havası esmeye başladı ancak sonra işler değişti. Brexit kampanyasındaki sorunlara dikkat çeken Kaygusuz, sürecin sonunda asıl prestiji sarsılanın Britanya olduğunu vurguladı:

May, Brexit oylamasını ertelemek zorunda kaldı
"Aslında başından bu yana çok sıkıntılı bir süreç. Kararın bir referandumla alınması, içinde bulunduğumuz dönemin liberal demokrasinin krizini tam anlamıyla bize gösteren başka bir örnek oldu. Çünkü halk oylamasına götürdüğünüz meseleler yasal alanda gerçek yönleriyle değil hele hele içinde bulunduğumuz aşırı sağın popülist partilerin yükseliş eylemine geçtiği bir dönemde tamamen bambaşka bir çerçeve içerisinde son derece çarpıtılmış sorunlu bir çerçeve içerisinde tartışılabilir. Brexit de aynen bu şekilde oldu. Brexit kampanyaları çok sıkıntılıydı Britanya'daki siyaset açısından. O kadar farklı meseleler ulusal egemenlik söylemi içine adeta tıkıştırılarak seçmene Britanya halkı tekrar kendi egemenliğini ele alacak, yasalarını kendi yapacak sınırlarını kendi koruyacak gibi tamamen nasıl somutlaştıracağınızı bilemeyeceğiniz meseleler üzerinden ele alındı. Tamamen aslında sıkıntılı bir süreçti. Bugün baktığımızda karar ortaya çıktıktan sonra Britanya'da muazzam bir kendine güven havası çıkmıştı. ‘Nihayet bütün dünyanın bütün gelişmekte olan ülkelerin bir parçası olmak isteyeceği bir birlikten biz çıkmak istiyoruz' diye âdeta bir meydan okurcasına bir karar almışlardı. Bunun sonrasındaki duruma baktığınızda küresel prestiji sarsılan Avrupa Birliği'nin de son derece büyük bir darbe aldığı tartışılmıştı. Küresel prestiji sarsılan Avrupa Birliği mi Britanya mı diye bakarsanız bu noktada Britanya olduğunu kesinlikle söyleyebiliriz."

‘HARD BREXİT, İŞ DÜNYASI İÇİN BİR KABUS SENARYOSU'

Britanya'nın Brexit sonrası için kendisine özgü dışsal bir entegrasyon modeli yaratamadığına dikkat çeken, bu durumun Türkiye gibi AB üyesi olmayan ülkeler için de olumsuz bir resim yarattığını belirtti. Bugün itibarıyla ‘hard Brexit'in iş dünyası tarafından ‘kabus senaryosu' olarak görüldüğünü anlatan Kaygusuz, Brexit ile gelecek yeni gümrük düzenlemelerinin çok ciddi maliyetler yaratacağını anımsattı:

Avrupa Adalet Divanı: İngiltere Brexit sürecini tek taraflı olarak iptal edebilir
"Anlaşmanın yaptığı düzenlemeler 2016'da David Cameron ayrılmadan önce kendisi yeni bir düzenleme öngörmüştü ‘new settlement' adı altında. Avrupa Birliği ile ilişkimizi bu şekilde sürdürmeyeceğiz, başka bir aşamaya geçilecek, dolayısıyla çıkmayalım demeye getiren bir pozisyon almıştı Cameron. Aslında baktığınızda ortalama bir serbest ticaret anlaşmasının ilkelerini koydular. Zaten daha anlaşma ortada yok. Siyasal bildirgede Ukrayna ile yapılana benzer, derin ve kapsamlı bir serbest ticaret anlaşması diyorlar. Ama Birleşik Krallığın beklediği yeni, özel, tamamen kendine özgü yeni ayrıcalıklar içeren dışsal entegrasyon modeli yaratılmadı bu anlaşmayla. Bu Türkiye'nin de umuduydu aslında bakarsanız. Bazı ülkeler açısından Avrupa Birliği üyesi olmayan ülkelerle kurabileceği yeni ve daha derinleşmiş hatta bazı alanlarda karar almaya bile katılabilecek bu üye olmayan ülkeler, böyle bir model düşünüyordu. Ama Avrupa Birliği bunun kapısını çok sert kapattı. Buradaki temel motivasyonu da Brexit'in başka çözülme eğilimlerini, başka üye ülkelerin çözülme beklentilerini boşa çıkartmak. Ayrılmanın ekonomik neticesi olarak ne kadar maliyetli bir süreç olduğunu çok net gösterdi bu yaşananlar. Sanki Theresa May'in gerçekten parti liderliği ve başbakanlığı sona erebilir gibi görünüyor. Hiçbir düzenleme olmadan çıkılması bir tehdit gibi adeta. Bu anlaşma bir şekilde geçsin diye çok ön plana çıkarılmaya çalışıldı ama bu çok zor. İngiltere'de yani Birleşik Krallık'ta geniş kesimler başta sermaye olmak üzere ‘hard Brexit'i hiç istemiyorlar. Hard Brexit çünkü çok ciddi bir belirsizlik yaratıyor. Dünya Ticaret Örgütü'nün klasik, standart ticaret ilişkileri çerçevesine düşecek. Britanya eğer 29 Mart'a kadar belirlediği çerçeve oluşturulamazsa bunu hiç istemiyor iş dünyası. Bütün sanayi, üretim, ticaret bütün alanlarda İngiltere'ye gelen ithal mallar, ihracat bütün bunların şu anda karşı karşıya kalacağı yeni gümrük düzenlemelerinin çok ciddi maliyetler yaratması söz konusu. Dolayısıyla Hard Brexit bir kabus senaryosu gibi iş dünyası açısından. Zaten meselenin bu kadar karışması da sermaye kesiminin Britanya siyaseti üzerinde yaptığı ağır baskı. Gerçekten onurlu bir çıkış buradan nasıl bulacaklar, ben de çok merak ediyorum. Çünkü ikinci bir referandum erken seçim vs. gibi bütün olasılıklar bence hala masada."

‘İNGİLTERE'NİN AB'YE TEKRAR GİRMESİ ANCAK HUKUKEN MÜMKÜN OLABİLİR'

Peki Brexit'ten vazgeçilebilir mi? Britanya'nın AB'ye geri dönmesi mümkün olabilir mi? AB liderlerinin başka bir anlaşmanın kapılarını kapattığını anımsatan Özlem Kaygusuz'a göre bu hukuken mümkün olsa bile en baştan başlamak gerekecek. Üstelik Kaygusuz'a göre, Britanya siyaseti sandıktan çıkan bir sonucu elitlerin kararlarıyla değiştirilmesini de halka anlatabilecek durumda görünmüyor:

İngiltere Başbakanı May için güven oylaması yapılacak
"Avrupa Birliği liderleri başka bir anlaşmanın kapısını kapattı ve bu süreçten de çok üzgün olduklarını belirtti. ‘Bizim için bir sevinç günü değil, kutlama yapmıyoruz, bizim için üzüntülü bir gün' dediler. Avrupa Birliği kesinlikle İngiltere'nin böyle bir süreç içerisinde olmasını bence istemiyor. Çünkü masada başta güvenlik ve savunma olmak üzere bütünleşmenin derinleşmesi bir yığın proje var. Her ne kadar Birleşik Krallık sürekli bunlara karşı en direnç göstermiş üye olsa da bu mutlaka Avrupa Birliği'nin kendisine ait özellikle güvenlik ve savunma alanlarında atabileceği adımı da tamamen Britanya'nın dışında olduğu bir çerçeve içerisinden ortaya koyması demek. Hakikaten çok Avrupa bütünleşmesi açısından da sıkıntılı bir durum. Çok öngörmek mümkün değil. Ama şu bir gerçek ki eğer vazgeçerlerse Brexit olmamış gibi tekrar dönmek istiyoruz gibi bir süreç olmaz. Eğer çıkış olsaydı ve sonrasında bu karar alınsa tekrar üyelik müzakereleri gibi bir süreçle yeni bir üyelik sürecinin başlaması hukuken ancak mümkün olabilir. O aşamaya gelmemesi belki eğer çıkmama yönünde bir siyasal eğilim olursa, yapılmaya çalışılabilir. Çok kısa bir zaman içinde bu kararlar nasıl çıkacak gerçekten büyük soru işareti. Fakat bu süreçte birkaç Avrupalı siyasetçi ile konuşma olanağı buldum. Britanya'daki hava şu: Biz demokratik bir ülke olarak özellikle halk oyuna sunduğumuz bir projenin tamamen elitlerin kararıyla rafa kaldırmasını halka anlatamayız. Bu çok da büyük bir skandal olur gibi bir yaklaşım, eğilim de var Britanya'da. Fakat Avrupa Birliği'nden daha çok Britanya siyasetini derinden sarsan bir süreç yaşıyoruz. Birkaç gün içinde de çok önemli değişiklikler olacak. Şu anda bir olasılıkların hangisine doğru bir eğilimin ortaya çıkacağını anlamaya çalışıyoruz. Bugünkü güven oylaması çok kritik. Bugünkü oylama muhafazakar parti içerisinde bir lider değişikliğini getirirse bütün bir sürecin sorgulanacağı çok hareketli bir siyasal tartışma da başlayacaktır. Cameron birkaç gün önce ‘Ben pişman değilim. Ben verdiğim sözü tuttum' diyerek kendini akladı. Diğer yandan bütün bu müzakere süreci Theresa May götürdü. Dolayısıyla May'in liderliğinin ortadan kalkması bütün bir Avrupa Birliği iler yürütülen müzakereleri, de sorgulanabilir hale getirecektir diye düşünüyorum. O yüzden çok canlı bir tartışma olabilir. Brexit'in bütün bir sürecin özellikle kampanya sürecinin hiçbir şekilde Britanya'nın Avrupa Birliği'nden çıkmasının gerçek maliyetlerinin tartışılmadığı meselenin Britanya'daki göç sorununa indirgendiği, son derece çarpıtılmış bilgilerle kamuoyu algılarının yönlendirildiği, hatta Cambridge Analytica'nın kullanılması açısından bakıldığında referandum güvenliğinin, seçmen davranışının olduğu şekliyle yansıdığı bir süreç olmadığı tartışılmaya başlandı. Bütün liberal demokrasi açısından hem ibretlik hem de farklı açılardan sorgulama ve değişimlerin kapısını açacak başka bir süreç de ilerliyor aslında. Bir demokrasi tartışması kurumları mekanizmaları işleyişi de aslında gündemin ortasında. Sadece Avrupa Birliği'ne ne olacağı, Britanya'da ne gibi bir sürecin işleyeceğinden daha büyük bir tartışma içinde."

‘AVRUPA BİRLİĞİ İÇERİSİNDE SİSTEMSEL BİR SORGULAMA KAÇINILMAZ'

Brexit'in AB'nin çok boyutları olan krizinin zirve noktası olduğunu dile getiren Kaygusuz, neoliberalizmin meyvesi küreselleşmenin yaşadığı siyasal tıkanıklığa işaret etti. Kaygusuz, orta ve alt sınıfların yaşadığı ekonomik sıkıntıların artık katlanılamaz olduğuna dikkat çekti, AB'de bu yönde bir sistemsel sorgulamanın kaçınılmaz olacağını ekledi:

Brexit uçurumundan aşağı yuvarlanırken May arabada kilitli kaldı
"Brexit, Avrupa Birliği'nin son 10 yıldaki ve çok boyutları olan krizinin artık zirve noktası. Artık çözülmenin başlaması gibi tartışılsa da aslında çok temelde neoliberalizmin geldiği siyasal tıkanıklığı yani neoliberal kapitalist küreselleşmenin siyasal modelinin tıkandığını bize net bir şekilde gösteriyor. Brexit oylamalarında ve Avrupa çağındaki sosyoekonomik hareketlenmelere baktığınızda, itirazlara, protestolara, huzursuzluğun yükselişine baktığınızda temel, çok sistemsel bir sorgulama var bunun zemininde. Orta sınıflar ve alt-orta sınıflar artık sistemin ürettiği güvencesizlikleri sosyoekonomik eşitsizlikleri, belirsizlikler, sürekli borçlanarak yaşamayı, iş sahibi kesimler bile kazanımları kaybetme korkusunu artık bunları yeniden üretemez durumdalar. Bu taleplerle artık siyasetin belli ki çok daha gündemini taşınacaklar. Avrupa Birliği içerisinde de bu yönde çok sistemsel bir sorgulama kaçınılmaz olacaktır. Her ne kadar sarı ceketleri aşan Fransa, demokratik bir potansiyeli olmayan kendi ceplerindeki sorunu sokakları yıkarak gündeme getiren insanlarmış gibi göstermeye çalışsalar da aslında orta alt sınıfların beklentileri, korkuları, kaygıları aslında Avrupa siyasetini etkileyecekmiş gibi görünüyor. Brexit'i onlar, bu korku biçimlendirdi. Avrupa'da eğer bir siyasal akıl varsa, yüzyılların bir siyasal deneyimi varsa bunun artık harekete geçmesi ve bu sorgulamayı beklenir normal koşullarda."

Yorum yaz