‘TANIKLARIN İFADESİNİ TUTANAKLARDAN ÇIKARIYORLAR'
"Ortada bir gerçek var: Bir mahkûmiyet kararını mahkeme onaylıyor. O onaylaması esnasında olan şu: Sıra beklerken öne alınarak bir an önce karar veriliyor ve temyiz mahkemesine gidemeyecek şekilde kara veriliyor hükmün açıklanması ertelenemiyor. AİHM'nin verdiği kararın da bir anlamı kalmıyor. Oradan karar verilse buradan mahkûm edildiği için cezaevinde kalmaya devam edecek. Bu bir düşünce suçuyla alakalı bir dava. Gözünüzün önüne şöyle bir sahne getirin: Mahkeme salonu: Savunmanın etrafını polis sarmış. Sanık avukatlarının etrafı güvenlik güçleriyle çevrili. Savcı istediği gibi dolaşıyor, yargıç da aynı şekilde. Savcı iddiasını getirecek sanık avukatları savunmasını yapacak. Avukat vekille konuşacak güvenlik güçleri konuşamazsın diyor. Salona girip baktığınızda adalet beklediğiniz yeri görüyorsunuz. O sanığın her ne şekilde olursa olsun mahkûm olmasını isteyenler için bir adalet çıkar oradan.
Burada bile bir hukukçu olarak beni çok rencide eden taraflardan biri, tutuklamada eşitlik ister hale geldik. Suçu işlemeyi engellemek için tutukluyorsanız sorun yok derken birden kendimi bıçaklayanı serbest bıraktı ama düşüncesini söyleyeni tutukladı gibi şeyler konuşur buldum. Serbest bırakıldığı zaman öyle bir kanaat oluştu ki tutuklamıyorsa ceza çıkmıyordur deniyor. Düşman olanlar tutuklanıyor deniyor. Siyasi olarak istenmeyen kişi olmazsam suç işleyince tutuklanmam inancı ortaya çıkıyor. Benim sözlerim hukuktan istifa ediyorum şeklinde. Olmadığını söylediğimiz bir şey üstüne konuşmak anlamsız geliyor. Hukuk olmayan kurallar dizisi arasında dolaşmak değil. Bunun bir sistematiği var. Mevcut olanlar bize bunu göstermiyor."