Ekonomist Sönmez: İnsanlar hiç kış gelmeyecekmiş gibi borçlandı

Ekonomist yazar Mustafa Sönmez, Seyr-i Sabah programında Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik durumu değerlendirdi. Sönmez, insanların ucuz gözüken kredilerle aslında ödeyemeyecekleri borç sarmalının içine sokulduğunu ve bu yüzden çok daha büyük bir krizin eşiğine gelindiğini dile getirdi.
Sitede oku

Ekonomi yazarı Kahveci: Artık ucuz krediyle tüketimi unutun, yüksek faiz devam edecek, bırakın yatırımı mevcudu koruma sorunu var
Türkiye'de ekonomi yıllardır iyiye gidiyor gibi gözükse de temel göstergeler hep olası bir krizi işaret ediyordu. Son seçimlerde krizin üstünün örtüldüğü dile getirilse de halkın ve şirketlerin borçlanma rakamları kriz konusunda ciddi fikirler verdi. Ekonomist yazar Mustafa Sönmez, belli bir dönem dışarıdan temin edilen kaynakların vatandaşa ucuz kredi olarak verildiğini, ancak krediye kolay erişebilen insanların ayaklarını yorganına göre uzatmadığını dile getirdi. Baharın bitip kışın başladığı şu günlerde kredi borçlarını ödemenin zorluğunu dile getiren Sönmez, kredi faizlerinin yüzde 25 enflasyon olduğu şu dönemde yüzde 37'ye geldiğini vurguladı:

‘AYAĞINI YORGANINA GÖRE UZAT'

"Kişisel borçlanmalar özellikle AKP döneminde çok önem arz etti. Çünkü Türkiye halkının aslında genel kültüründe borçlanma çok yoktur. Hatta borçtan uzak durma tavsiye edilir. Ayağını yorganına göre uzat atasözü vardır. Dış kaynak teminine dayanan AKP dönemi büyüme modelinde iç Pazar esas alındı ve buna yönelik büyüme geliştirildi. Bu esas alınınca talep gelmesi gerekiyordu. Toplumun ağır kısmını oluşturan ücretlilerden gelmesi sağlandı. Dışardan temin edilen kaynakların önemli kısmı hane halkına kredi adı altında borç verilmeye başlandı. Hem kredi kartı borçlanma limitleri artırıldı, insanların ceplerine üçer beşer tıkıldı. Otomobil ve konut kredisi ihtiyaç kredisi adı altında borçlar çıkarıldı. İnsanlar kendilerini krediye erişebilir buldular.

Petrol-İş: İndirimlerin pompaya yansımamasının sebebi fırsatçılık
Faiz düzeyi o sırada ekonominin genel gidişatına dışarıdan gelen kaynağın bol olduğu dönemlere bağlı. Döviz kuru düşük gitti faizler tek haneli gitti. Herkes buna göre harcama yapmaya başladı. Herkes buna göre harcama yapmaya başladı. Ama her yazın bir kışı vardır. İnsanlar küçük küçük bu borç girdabının içine çekildi. Hiç borçlanmayan aileler borçlandı Konuttan otomotive ihtiyaç kredisi adı altında para dağıtıldı. Öte yandan krediye erişim imkanı geçimin en önemli ayaklarından biri olunca ücreti artırmak için mücadele de bundan zarar gördü. İnsanlar borç değil de ceplerine para konuyormuş gibi hissettiler. Ücret mücadelesini savsakladılar. Karşılıksız verilen bir para değil bu, borç. Bir anda geleceklerini ipotek altına aldı insanlar. Bu sarmalın içine girdiler. AKP'nin kurmuş olduğu düzenle özdeşleşmiş hale geldiler. Kriz olur faiz olursa biz borçları çeviremeyiz tasasını belirlediler. AKP de bunu kullanıp biz gidersek düzen bozulur dedi. Borç meselesi hane halkının en önemli meselelerinden biri oldu onları tutsak aldı. Sadece ihtiyaç kredisi ve kredi kartı üstünden yapılan borçlanmalar 325 milyon lirayı aştı. Bunlar kısa vadeli borçlar. İhtiyaç kredisinin vadesi yüzde 37 oldu. Enflasyon yüzde 25 ama kredi faizi yüzde 37.

Konuk satışları neden düştü? Sert faiz artışları yüzünden. 2018 yılında bir anda yazdan kışa girdik. Dövizin fiyatı arttı. Hava buz kesti. 2014 yılından beri bu dölce vita devam etmez diyorduk, kriz geliyor diyorduk. AKP, 2014-2018 arasında rezervden yiyip zuladan para çıkararak oyaladı. Ama altta çok ciddi stres biriktirdi. 2018 yılında patlama yaptı. Enflasyon yüzde 10'un altındaydı. Birden bire yüzde 25'e fırladı. Hem dış hem iç rüzgarların etkisiyle dövizde dalgalanma oldu. Bunda elbette ABD ile yaşanan gerilimlerin de etkisi var. Ama 5 küsur liralarla da baktığınızda ciddi değer kaybı var. İğneden ipliğe her şeyin fiyatları arttı. Tarım çöktüğü için gıda fiyatları arttı. Bankalar bir yandan hem tüketiciye hem meslek erbabına kredi vermemek için eli sıkı davranıyor. Hem para yok hem de krediyi geri almak çok zor hale geldi. Takipteki alacaklar 90 milyon gibi görünüyor. Bunun beşte biri hane halkındaki bataklar. Bunu çevirmek yüzde 37 kredi faiziyle çok zor.

‘BURADAKİ SORUMLU AKP HÜKÜMETİDİR'

Türk-İş: Açlık sınırı 1943, yoksulluk sınırı 6328 lira
Kapitalizmin bir kuralı var: Müzik çaldığınca dans ederiz müzik bitince ne olacağını düşünmeyiz. Müzik çalarken durursan düşersin. Bankalar ve ticaret erbabı bulunduğu konjonktürde avantajlıysa dalıyorlar. Bankalar kaynağı içerde satmanın yoluna bakıyor. Teminat alırsa bunu avantajı olarak görüyor. Bunu regüle edecek olan kamu otoriteleridir. Para politikalarıyla maliye politikalarıyla bankaları ayarlayabilirler. Önlemleri almak siyasetin işidir. Özellikle AKP büyüme ve bunun üstünden rejim inşa etme işinde o kadar sorumsuz ki bütün olabilecekleri ve krizi görmezden gelip sürekli ekonomide düşük faizli büyümeli konjonktürleri tercih etti. İnsanları ve borçlanmaları uyarmadı. Bu kadar büyük dış borç kamburu altına girdiysek buradaki sorumlu AKP hükümetidir. İşsiz kalma korkusu çok büyüdü.

Asgari ücret çok kritik bir mesele. Sadece ekonomik de değil, siyasal, sosyal hatta ahlakidir. İşveren ile çalışanın arasında değil çalışanın ailesi arasındaki mukaveledir. İşçinin geçindirmekle mükellef olduğu ailenin fiyatıdır bu. Bu bir sosyal göstergedir. Toplumların sana verdiği değeri ortaya koyar. Maalesef bunun belirlenmesinde işçi ve ailesi değil, işçinin kendini üretmesine dair katsayılara bakılır. Eğer bir büyüme yılıysa bonkör davranılır. Siyasi vaatler de burada önemli. CHP 2015'te seçimlerde yüzde 30 artış koydu. Haziran'da seçimi kaybedince AKP Kasım bildirgesine bu vaadi yerine koydu. Burada siyasi vaatler de etkili.

Bu yıl çok farklı. Yüzde 25 tüketici enflasyonu karşımıza çıktı. Geçen yıl asgari ücretlilere yüzde 14 zam yapıldı. Bu yıl yüzde 25 zam yapılması lazım enflasyona göre. Bunu vermeme yönünde bir eğilim var özellikle Merkez Bankası raporlarına dayanarak. Sendikalı işçi s ayısı 1 milyonu bulmuyor bile. Toplu sözleşme grev hakkıyla ücretleri artırmak son derece zor. Üç beş kişinin dudağının arasından çıkacak karar son derece önemli. Eskiden iş kanununa bağlı olarak bir komisyon tanımı vardı. Şimdi yeni sistemle bu da Cumhurbaşkanına bağlandı. Bu sene kriz hali asgari ücreti daha önemli hale getirdi. Ama aslında bir bilek güreşi yok, baştan kaybedilmiş bir savaş bu."

Yorum yaz