Avukat Moroğlu: Kadına şiddeti Milli Eğitim Bakanlığı ile engelleyebiliriz

İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği (İKKB) Başkanı Avukat Nazan Moroğlu, Seyr-i Sabah programında kadınlara uygulanan şiddetin eğitimin en başında yapılacak çalışmalarla engellenebileceğini söyledi. Moroğlu, “Burada Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) önemli bir rol düşüyor” dedi.
Sitede oku

Galata Kulesi'nde 'kadına şiddet farkındalığı turuncusu'
Dünya Kadınlara Yönelik Şiddetle Mücadele Günü, Türkiye'nin her yerinde kadın haklarına karşı duyarlılık yaratabilmek için yapılan gösterilerle geçti. Taksim ve Kadıköy'de kadın hakları konusunda gösteri yapan kadınlara sert müdahaleler yapıldı. İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Başkanı Avukat Nazan Moroğlu, Seyr-i Sabah programında kadına şiddetin sadece fiziksel olmadığını, eğitimden ekonomiye kadar birçok alana yayıldığını dile getirdi. Moroğlu, şiddetin önlenmesi için çalışmaların eylem gerçekleştikten sonra değil, daha ilköğretimin ilk yıllarında yapılması gerektiğini vurguladı:

‘KADINA TAM DUYARLI YAKLAŞILMIYOR'

Cumhurbaşkanlığı'nın Twitter'da yayınladığı video: Kadına şiddet hapiste biter
"Kadına yönelik şiddet dediğimiz zaman bir insan hakları ihlalinden söz ediyoruz. Özel yasaya ihtiyaç vardı. 1998 yılında ailenin korunmasına yönelik bir yasa çıkarılmıştı. Orada toplumda kadına yönelik şiddetin bir olumsuz durum olduğu farkındalığı yaratılmıştı. Haklarını öğrenen kadınlar da bunu kullanıyorlardı. İstanbul Barosunda adli yardım barosu vardır bu konuda çalışır. Oraya çok sayıda kadın başvuruyordu. Geçen yıla kadar artarak devam etti. 15 bin kadın başvurdu geçen sene. Bir kısmı ücretsiz avukat hakkını alıyor bir kısmı cesareti olmadığı için öğrenmekle kalıyor. Bu kanun bir farkındalık yarattı. 2012 yılında çıkarılan kanun çok kapsamlı ve şiddetin engellenmesini önlemek için yazıldı. Yasadan yana sorun yok ama uygulanmasından yana sorun vır. Kadını birey olarak görmeyen zihniyette sorun var.

Çok yönlü bir farkındalık çalışmamız var. Alan çalışması olarak giderek anlatıyoruz. Bunun sadece fiziksel şiddet olmadığını, ekonomik şiddet de kadınların yaşadığı bir sorun olduğunu hatta yargı kararlarına yansıyan sosyal şiddet de var. Kadını evin içinde tutup camı yağlıboyayla boyayan eşler de var.

Neler yapıyoruz? Uygulayıcı avukatlara yönelik yasayla ilgili eğitim seminerleri hayata geçirdik. Karar veren aile mahkemelerinin de adalet bakanlığı tarafından donatılması lazım. Yüzeysel olarak yapılıyor. Tam duyarlı yaklaşılmıyor. Şiddet gören bir kadın gidince rapor getir sana bir duruşma günü vereceğim derse bu hakimin yasadan haberdar olmadığını gösterir. Kanun, şiddete uğradım diyen kadına derhal koruma kararı verilir diyor. Bu yapılmıyorsa yargı yoluna büyük bir fedakarlıkla başvuran kişi ikinci defa hem de yargı önünde şiddete uğramış oluyor. Kadın şiddeti en yakınından en çok korunacağı yer olan aileden görüyor. Çünkü mücadele ederken ailenin korunması da mutlaka ekleniyor gerek Avrupa Konseyi sözleşmesinde gerek bizim yasalarımızda. Şiddetle mücadele ederken aile içi şiddet de bunun içinde. Mücadele onun için bu kadar zor.

Murat Bardakçı: 'Kadına şiddet uygulamak' diye kibarlaştırdığımız hayvanlığın Türkçesi 'kadın dövmek'tir
Gerçekten dünyada yaygın olan bir sorun. Ama kararlı bir devlet politikası uygulanınca yargı önüne çıktığında kanun amacına uygun kullanıldığında çok daha hızlı bir biçimde çözüme ulaşılabiliyor. Bizim siyasi iktidarın da kadını eşit kabul etmemesi. Delil aranmaksızın koruma kararı verilir hükmünün aile bütünlüğünü korumak adına değiştirilmesinin önerilmesiyle işimizin çok zor olduğunu görebiliyoruz. Şiddetle mücadele için izleme mekanizması var. Raporda deniyor ki kadın kuruluşlarından yararlanılmaması eksiklik deniyor. Veriler toplanmıyor deniyor. Çok yönlü ve ayrıştırılmış verilerin alınması çok önemli çünkü sorunun nerede olduğunu görebilmek önemli. Kanunda şiddet mağdurunun anında herkes ihbar edebilir, takip edebilir deniyor. Şiddet toplumun sorunudur. Sokaktan geçen biri de şikayet edebilir. Polis yasayı bilmiyor hemen konuyu savcılığa yönlendirmiyor. İkinci planda ise zihniyet var. Bu o kadar önemli değil asayişin önüne getirmemeliyiz diyor. Kadına yönelik şiddet birimi hep asayişe bağlı. Savcılıklarda kadına yönelik şiddet birimi var ama diğer alanlarda yok.

Ekonomik şiddet de neredeyse devlet eliyle uygulanır hale geldi. Türkiye'de kadının durumu eğitimin durumu çok açık bir biçimde dikkate alınmazsa çözüm gerçekten uzun yıllar alacak. Burada çok önemli etkisi olan bir bakanlık var: Milli Eğitim Bakanlığı. Bunu uzun vadede önlemenin anahtarı bu bakanlıkta. Okul öncesi eğitimden başlayıp bu zihniyeti yerleştirmeliler. Önlemeye yönelik bir şey yapılmıştır sadece var olan mağduriyetlerde kadın kuruluşları destek verilmiyor. Kararlı bir devlet politikası olmadan bu iş çok zor. Yapılanlar bütünlük içinde bakanlık koordinasyonunda yürütülmedikçe kopuk oluyor."

Yorum yaz