Gazeteci Yanardağ: Gazeteciliği yerden kaldırmaya çalışıyoruz

TELE1 TV Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, Seyr-i Sabah programında sadece iktidara yakın gazetelere reklam verilmesini eleştirirken, gazeteciliği hak ettiği yere getirmeye çalıştıklarını dile getirdi.
Sitede oku

Karar Gazetesi'nden 'basın özgürlüğüne tehdit ve müdahale' açıklaması: Baskılarla karşı karşıyayız
Karar gazetesi dünkü yayınında kendilerine reklam verilmemesini eleştirirken, şirketlerin yalnızca iktidar yanlısı yayınlara yöneldiğini vurguladı. İddialara göre reklamlar yayınların izlenme veya okunma oranlarıyla değil iktidara yakınlığıyla doğru orantılı olarak dağıtılıyordu. TELE1 TV Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, Seyr-i Sabah programında bu konuyu gündeme getirerek gazeteciliğin ve reklam piyasasının geldiği noktayı değerlendirdi:

‘İKTİDARLA FELSEFİ SORUNLARI OLMAYAN KARAR BİLE REKLAM ALAMIYORSA…'

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay: Basın özgürlüğünde endeksler gerek ideolojik gerekse metodolojik sorunlara sahip
"Karar gazetesi gibi iktidara yakın bir alandan kısa süre önce kopmuş gazetecilerin kurduğu Karar'ın söyledikleri. İktidarla felsefi temel sorunları yok. İktidarın bazı taraflarına daha yakın duruyorlar. Buna rağmen reklam ambargosuna uğruyorlarsa bizim durumumuzu düşünün. Ortada antidemokratik bir medya yapılanması var. Serbest rekabet yok. İktidar elindeki ekonomik ve siyasi araçları muhalif televizyonları susturmak için kullanıyor. Özelikle televizyonların tek gelirinin reklam olduğunu düşünecek olursanız durum ortaya çıkar. Bu baskı kuşatma ve tehdit etkili oluyorsa bunun nedeni reklam verenlerin ürkekliği korkaklığı ve devletle iş yapmalarıdır. Yıllardır daha bağımsız bir zeminde habercilik yapmaya çalışan medya organlarının durumu bu.

AKP dönemi eski dönemlerden oldukça farklı. Bu dönemde olduğu gibi hiç bu kadar mali ambargo olmamıştı. TELE1 şu anda en çok izlenen kanallardan biri. Etkili bir kanal. Diğerlerinin o kadar kötü olduğu medya ortamında bizi yaşam ve izleyiciler öne çıkardı. Ama diğerlerinin binde biri kadar reklam alamıyorsak bu adil değil rekabet piyasaya da aykırı. Büyük bir firma izlenen kanala reklam vermiyorsa burada sorun var. İktidarla iş yapmayan bazı holdingler ve gruplar da korkuyor. Çünkü iktidar bir süre sonra maliye müfettişlerini buraya gönderiyor. Devlet bankaları kredi imkanlarını buralardan çekiyor. Bunlara cezalar yağıyor. Aydın Doğan grubu muhalif filan değildi ama başlarına gelenleri gördünüz. Daha önce Özel ya da Demirel iktidarına muhalefet eden yayın organlarında bulunduk ama hiçbir zaman bu kadar ağır bir ambargoyla karşı karşıya kalmadık. Karşımızda sıradan bir merkez sağ iktidar yok, rejim değiştirmeye çalışan bir iktidar var. Cumhuriyetçi olmak bile bu ambargoya uğramak için bir neden.

AYM, erişim engelini haksız buldu: Basın özgürlüğü ihlal edildi, gazetecilere tazminat ödenecek
Firmalar olduğu gibi izleyiciler de sponsor olabiliyor. Etik kurallar bakımından bizim profilimizi bozmayacak yayıncılık sınırları içinde kalmamızı sağlayacak araçlar yaratıyoruz. Bunların ayakta kalmamızı sağladığı söylenemez. Bazı kurumlar ve belediyeler ilanlar veriyor. Çalışanlara hak ettiği ücretleri veremiyorsunuz. Bu çalışanlar gönüllülük esasıyla çalıştıkları için buna bir mücadele gözüyle bakıyorlar. TELE1 gibi televizyon ve muhalif gazetelerin varlığı medyadaki demokratik dengelerin kurulmasını sağlıyor. Türk sermayesi ve burjuvazisi çok korkak ve ürkek. Kendi varlıklarını borçlu oldukları kırık dökük demokrasiye sahip çıkamıyorlar. Bir reklamı neye göre veriyorsunuz? Bir deterjan ya da otomobil markası diyelim. TELE1 izleyicileri deterjan kullanmıyor mu otomobil satın almıyor mu, çocukları çikolata yemiyor mu? Bunun yasal bir yaptırımı yok. Türkiye'nin en fazla izlenen kanalı olan TELE1'e değil de hiç izlenmeyen yandaşa verilince bunu şikayet edeceğiniz bir mekanizma yok.

Erdoğan'ın sadece uçağındakilere demeç vermesi çok dramatik. Yıllarca Ahmet Necdet Sezer'i eleştirdiler bu konuda. Şu aşamada o kadar daralmış vaziyette ki bu, daha dün beraber oldukları arasında dahi dışlananlar var. Yıllar sonra o uçakta yer alanlar utanacaktır diye düşünüyorum. O seyahate katılan gazeteciler meslek onuru için buna itiraz etmelidir. Ülkede bir yarılma yarattılar. İki Türkiye var artık. Toplum kimlik parçalanması içinde. IO gazeteciler de bir onur kazanmayacaklar. Bir itirazları yok. Türkiye'de gazetecilik yere düşmüş vaziyette. Bizler yerden kaldırmaya çalışıyoruz. Orwell'in 1984'ü Stalin'i eleştirmek için yazılmış bir kitaptır ama Türkiye'nin şu anda yaşadığı rejimi anlatmak için daha işlevsel bir hale geldi. Nereyi açsanız onunla başlayan haber bülteni onun görüntüsü. Böyle bir medya ortamı Türkiye'nin demokratikleşmesine katkıda bulunmayacak. Toplumun kendi izlediği televizyonlara sahip çıkması gerekiyor."

Yorum yaz