Fotoğrafın Tamamı programında Ahu Özyurt'un sorularını yanıtlayan İpek Çalışlar, Atatürk biyografisi yazmaya, Latife Hanım ve Halide Hanım'ın biyografilerini yazdıktan sonra biraz da uzun bir süre sonra karar verdiğini anlattı. "Onu önce Latife Hanım'ın eşi olarak sunmuştum. Biraz da tedirgin oldum. Kitap ilgi görünce ben de cesaret buldum. Milli Mücadeledeki Atatürk'ü de Halide Edip'i yazarken keşfettim. Sonunda bilgiler birikti, açıkta kalan sorular var, benim artık Atatürk'ü yazmak gerekiyor dedim" diye konuştu.
'CUMHURİYETİN İLANI GEREKLİYDİ'
Cumhuriyetin ilan sürecinde Atatürk'ün Milli Mücadele'deki bazı arkadaşları ile ayrı düştüğünü de anlatan İpek Çalışlar şöyle devam etti:
"Meclis son derece demokrasiye açık, her görüşten insan var. O da Meclis Başkanı ama yola devam ederken, hayalindeki projeyi gerçekleştirmek için biraz da muhalefetsiz bir yol istiyor. Çünkü savaş sırasında Meclis'teki muhalefet onu çok yoruyor. Bir de İstanbul'da halifelik makamı hala duruyor ve bu ikiliğin sonunda sorun yaratacağını anlıyor. Bir buhrandan faydalanıyor ve Cumhuriyetin ilanını gerçekleştiriyor. İkinci Meclis'in içinde de bir muhalefet doğuyor. Meclis bunu kendi kendine üreten bir yer ve bu da aslında memnun olmamız gereken bir şey. Ama Cumhuriyet ilanında çok sayıda vekil olmuyor, bazı eski arkadaşları bundan haberdar olmadıkları için buruluyorlar. Ama sonuçta yapılması gereken yapılıyor."
'KADINLARIN ANLATTIĞI ATATÜRK'Ü BİR ARAYA GETİRDİM'
İpek Çalışlar, Mustafa Kemal'ın kadınları çok önemsediğine, kadınların olmadığı herşeyin eksik kalacağına inandığını vurgularken, "Buna rağmen onun biyografilerinde kadın anlatıları çok az. Makbule Hanım'ın anlatılarını dahil ettim, bir biyografi yazıyorsam bunun dizininde çok sayıda kadın ismi olsun istedim. Latife'nin, Halide'nin, Makbule'nin, annesinin anlattıkları hatta bütün savaş muhabiri kadınların anlattıklarını da toparladım. Yine de sayıca az kaldı ama elimden geleni yaptım" dedi.