Serrano BBC'ye yaptığı açıklamada, "Bunlar kaçınılmaz faktörler. Yaşam biçimi ve genetiğe bağlı olarak bazı insanlarda daha çok, bazılarında da daha az görünür oluyor. Ama mutlaka yaşanıyor" dedi.
Aralarında insanların da bulunduğu memeli canlılarda yaşlanma emaresi olarak kabul edilen dokuz faktör var:
DNA'DAKİ HASAR BİRİKİYOR
Ve bu hatalar hücrelerde birikiyor.
Genetik istikrarsızlık diye bilinen bu olay, özellikle DNA hataları, özel faaliyetleri bulunan hücrelerin üretildiği kök hücreleri etkilediğinde etkin oluyor.
Genetik istikrarsızlık, kök hücrelerin rolüne zarar verebiliyor.
Hatalar biriktikçe, kanserli hücrelere bile dönüşebiliyor.
KROMOZOMLAR YIPRANIYOR
DNA zincirlerimizin ucunda kromozomlarımızı koruyan kapak gibi yapılar var. Tıpkı, ayakkabı bağının ucundaki plastik koruyucular gibi.
Bunlara telomer deniyor. Yaşlandıkça bunlar yıpranıyor ve kromozomlar korumalarını kaybediyor.
Araştırmalar, telomerlerdeki bozulma ile akciğer fibrozisi ve ağır bir bağışıklık sistemi hastalığı olan aplastik anemi arasında ilişki kurdu.
Araştırmacılar ayrıca, telomerlerin ömrünü uzatan telomeraz adlı enzimin seviyelerini de artırmayı başardı.
Çalışmalarda, telomerlerin ömrünü uzatmanın faralerin de ömrünü uzatabileceği görüldü.
HÜCRE DAVRANIŞLARI ETKİLENİYOR
Vücutlarımızda DNA ifadesi adı verilen bir süreç yaşanıyor. Bu süreçte belirli bir hücredeki binlerce gen, hücrenin ne yapacağını belirliyor. Örneğin hücrenin, bir deri hücresi mi yoksa bir beyin hücresi mi olacağı böylelikle belirleniyor.
Zaman ve yaşam biçimimiz bu talimatların nasıl verildiğini etkiliyor.
Bu nedenle hücreler yapmaları gerekenden farklı davranabiliyorlar.
HÜCRE YENİLEME KAPASİTEMİZİ YİTİRİYORUZ
Ancak bu kapasite yaşlandıkça azalıyor.
Daha sonra hücreler işe yaramayan ya da toksik proteinleri biriktirmeye başlıyor. Bunların bazıları Alzheimer ve Parkinson hastalıklarıyla ve kataraktla ilişkilendiriliyor.
HÜCRE METABOLİZMASI KONTROLÜ YİTİRİYOR
Zamanla hücreler, yağ ve şeker gibi maddeleri işleme kapasitelerini kaybediyor.
Hücrelerin alınan besinleri düzgün bir şekilde metabolize etme yeteneği ortadan kaybolunca, şeker hastalığı gibi hastalıklar ortaya çıkabiliyor.
Yaşlanmayla birlikte başlayan şeker hastalığı bu nedenle sık görülüyor. Daha yaşlı vücutlar artık yenilen her şeyi işleyemiyor.
MİTOKONDRİLERİN FAALİYETİ DURUYOR
Mitokondrilerin iyi çalışmaması DNA'ya zarar veriyor.
Bazı çalışmalarda, mitokondri faaliyetini tamir etmenin, memelilerde ömrü uzattığı sonucuna varıldı.
Nature adlı bilim dergisinde Haziran ayında yayımlanan bir araştırmada, uzmanların farelerdeki kırışıklıkları, mitokondrilerinin faaliyetlerini yeniden başlatarak geriye çevirdiği iddia edilmişti.
HÜCRELER ZOMBİYE DÖNÜŞÜYOR
Bir hücre aşırı hasar görünce, diğer hasarlı hücrelerin üremesini önleyen bir araç olma özelliğini kaybediyor.
Bölünmeye devam ediyor, ancak ölmüyor.
Senescent hücre diye bilinen bu hücreler zaman ve yaşlanmayla birlikte birikiyor.
Farelerde yapılar araştırmalarda, bu hücreleri yok etmenin, yaşlamanın bazı etkilerini ortadan kaldırdığı görüldü.
KÖK HÜCRELERİN ENERJİSİ BİTİYOR
Yenilenme potansiyelindeki azalış, yaşlanmanın en karakteristik unsurlarından biri.
Son yıllarda yapılan araştırmalar, kök hücreleri gençleştirmenin, vücudun yaşlanmayı gösterme biçimini geriye çevirdiğini gösteriyor.
HÜCRELERİN BİRBİRİYLE İLETİŞİMİ SONA ERİYOR
Hücreler sürekli birbirleriyle iletişim halinde, ancak bu kapasite zamanla azalıyor.
Bu da iltihaplanmada artışa yol açıyor ve "diyaloğun" önündeki sorunları büyütüyor.
Sonuç olarak, patojenlerin ve habis hücrelerin varlıklarına karşı duyarlılıklarını kaybediyorlar.
Ayrıca, yaşlanma kaçınılmaz olsa da, "sağlıklı yaşam biçimleriyle" etkilerinin azaltılabileceğini vurguluyor.
"Bugünlerde yaşlı insanların hayatı birkaç on yıl öncesine kıyasla daha müreffeh ve sağlıklı. Yapabileceğimiz en iyi şey, yaşlandığımızda da hayatımızdan keyif almak."