Ancak eleştirilere aldırmayan May, Birmingham'daki Muhafazakar Parti Konferansı'nın 3. ve son günündeki açılış konuşmasına etkileyici bir giriş yapmak istedi.
May siyasi hayatının en önemli konuşmalarndan biri öncesinde sahneye, ünlü İsveçli pop grubu ABBA'nın 'Dancing Queen' (Dans eden Kraliçe) adlı şarkısı eşliğinde dans ederek çıktı.
Daha önce bir röportajında favori şarkılarından birinin 1976 tarihli 'Dancing Queen' olduğunu açıklayan May'in figürleri salondakiler tarafından alkış aldı.
Ancak sosyal medya salondakiler kadar da merhametli değildi. İşçi Partisi milletvekili Angela Rayner Twitter'dan üzgün surat emojisiyle birlikte "ABBA'nın Dancing Queen şarkısıyla dans etmeyi severdim" diye yazdı.
'Joe Blob' adlı Twitter kullancısı da "Dancing Queen parçasını dinlemeyi severdim şimdi her çalındığında kusmak için kovaya ihtiyacım var" mesajını paylaştı.
Komedi yazarı James Felton ise ise May'in Avrupa Birliği'nden ayrılma (Brexit) poltikasını şarkının sözlerini değiştirerek tiye aldı. Felton "Ooh/ AB dans edebilir/ Sterlin düşebilir/ Hayatınızı ortaya koyun/ Ooh, o kadını gördün mü / Sınır planları henüz görülmedi" diye yazdı.
Ancak İsveç'in İngiltere Büyükeçisi Torbjorn Sohlstrom, May'in figürlerini hoşnutlukla karşılayarak Twitter'dan "May'e konferans konuşmasını ABBA'nın Dancing Queen'i ile başlatması nedeniyle sadece bravo diyebilirim" mesajını paylaştı.
'İNGİLTERE ANLAŞMASIZ AYRILMAKTAN KORKMUYOR'
AB ile Brexit konusunda bir anlaşmaya varmayı herkesten çok kendisinin istediğini belirten May, "Ancak bu ne pahasına olursa olsun anlaşmak anlamına asla gelmez. İngiltere, eğer mecbur kalırsa, anlaşmasız ayrılıktan da korkmuyor" ifadelerini kullandı.
'Anlaşmasız ayrılık' seçeneğinden vazgeçmenin İngiltere'nin müzakere masasındaki pozisyonunu zayıflatacağını belirten May, bu durumda AB'nin sunduğu seçeneklere mahkum kalınacağını kaydetti.
"Şu an için bu iki şeyden birini kabul etmek anlamına gelir" diyen May, "Ya serbest dolaşımı, her yıl yapılacak büyük ödemeleri ve başka ülkelerle ticaret anlaşması imzalamamıza engel olmayı içerecek ve bizi fiilen AB içinde tutacak bir anlaşmayı ya da Kuzey İrlanda'yı bizden koparıp AB Gümrük Birliği içinde tutacak bir anlaşmayı kabul etmek. Buradan açık bir mesaj yollayalım, bunların ikisi de bizim için kabul edilebilir değildir" dedi.
'İKİNCİ BİR BREXIT REFERANDUMU OLMAYACAK'
Parti içinde May'e karşı muhalefetin başını çeken eski Dışişleri Bakanı Boris Johnson, hükümetin temmuz ayında Brexit konusundaki yeni planına itiraz ederek bakanlıktan istifa etmişti. Siyasi gözlemcilere göre Muhafazakar Parti liderliğine ve başbakanlığa yönelik mücadele veren Johnson, May'i ülkeyi fiilen AB içinde tutacak tavizler vermekle suçluyor.
Konuşmasında parti içinde Brexit konusunda yaşanan fikir ayrılıklarına da değinen May parti üyelerini uyararak " Eğer hepimiz mükemmel Brexit için kendi viyonumuzu takip ederek farklı yönlere dağılırsak sonunda Brexit'in hiç olmaması riskiyle karşılaşırız" dedi.
May, önceki yıl yapılan Brexit referandumunun ardından istifa eden David Cameron'dan boşalan başbakanlık koltuğuna partinin parlamento grubunda yapılan oylama ile gelmişti. Ancak May geçen yıl haziran ayında ülkeyi götürdüğü erken seçimde milletvekili kaybetmiş ve tek başına hükümet kuracak çoğunluğa erişememişti.
Salzburg'da 20 Eylül'de yapılan AB Gayriresmi Zirvesi'nin ardından AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, AB ve İngiltere arasında henüz uzlaşı sağlanamamış konuların olduğunun altını çizerek, "Özellikle temel özgürlüklerimiz ve AB iç pazarının korunması gibi nedenlerden ötürü biz 'İngiltere'nin yeni Brexit yaklaşımının' bu konuları içeren kısmını eleştiriyoruz" ifadesini kullanmıştı.
İngiliz hükümeti, 6 Temmuz'da açıkladığı yeni müzakere yaklaşımında, AB ile özel serbest ticaret ve gümrük anlaşmaları yapılmasına kapı aralamıştı. May, Kuzey İrlanda konusunda tarafların mutabık kaldığı bir çözüme ulaşılmadıkça İngiltere'nin belirsiz bir süre için bütün olarak Gümrük Birliği içinde kalmasına yol açacak bir 'tedbir' maddesini de kabul etmişti.
İngiltere, Haziran 2016'da yapılan referandumla yüzde 48'e karşı yüzde 52 oyla AB'den ayrılma kararı almış, 29 Mart 2017'de de Lizbon Anlaşması'nın 50. maddesini işleterek ayrılık sürecini resmen başlatmıştı.