DÜNYA

‘Soçi uzlaşısı sorunu kökünden çözmüş değil, sadece alan açan bir uzlaşı’

Prof. Dr. Hüseyin Bağcı, Soçi'den elde edilen sonucun kökten bir çözüm sağlamayacağını, sadece alan açan bir uzlaşı olduğunun unutulmaması gerektiğini söyledi. Mutabakatla hem Rusya hem Türkiye'nin beklentilerinin yerine geldiğini söyleyen Bağcı, İdlib anlaşmasının Türkiye'nin bölgedeki ağırlığını da arttırdığını belirtti.
Sitede oku

‘Soçi'deki zirve ile İdlib’de bir kimyasal saldırı senaryosunun da önüne geçildi’
Türkiye ile Rusya arasında İdlib konusunda imzalanan mutabakat ile Birleşmiş Milletler (BM) dahil birçok Avrupa ülkesi destek açıklamaları yaptı. Rusya ve Türkiye tarafından kurulacak ‘çatışmasızlık bölgesi'nin 15 Ekim'e kadar radikal unsurlardan arındırılması yer alan mutabakatta Astana sürecinin partnerlerinden İran'ın imzası bulunmuyor.

Operasyonu erteleten İdlib anlaşmasını ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Bağcı ile konuştuk.

‘İRAN'IN ÇEKİLMESİ BÜYÜK FAYDA SAĞLAMIŞ OLDU'

İdlib mutabakatının diplomatik açıdan bir başarı olduğunu söyleyen Hüseyin Bağcı, varılan uzlaşının çatışma olasılığının hep olduğuna değindi. Bağcı, İran'ın geri çekilmesiyle, Türkiye'nin Rusya ile baş başa kalmış olmasına dikkat çekti, İran'ın bu hareketinin hem bölgeye hem de Türkiye'ye büyük fayda sağlayacağını belirtti:

Soçi zirvesini değerlendiren AK Parti Grup Başkanvekili Özkan: Bölgesel barış ve kalıcı çözüm için önemli bir süreç
"Soçi'de elde edilen mutabakat diplomatik açıdan bir başarı olarak değerlendirilebilir. Çünkü 3 noktada bütün dünya kamuoyunun ve Türkiye'nin beklentileri olumsuz anlamda yerine gelmedi. Bir tanesi 1 milyona yakın bir göçmenin çatışmalar başladığından itibaren Türkiye'ye doğru gelecek olması, yani bir yeni mülteci dalgasıyla karşı karşıya kalma olasılığı, o gerçekleşmedi. İkincisi, İdlib'te radikal unsurların, Rus ve Beşar Esad güçlerine karşı mücadele vereceği ve bundan da sivillerin zarar göreceği, yani insani felaket olarak tanımlayabileceğimiz bir olayın yaşanmaması iyi oldu. Üçüncüsü de özellikle önümüzdeki 15 Ekim'e kadar orada bulunan radikal grupların çatışmadan o coğrafyadan çıkarılmaları yönünde varılan uzlaşı diplomatik anlamda önemlidir. Ama bu varılan uzlaşı sonuna kadar devam edecek mi sorusu tabii ki açık. Birkaç radikal grup, ‘Hayır, biz ağır silahlarımızı vermiyoruz. Buradan çekilmiyoruz' dediğinde çatışma olasılığı tabii ki var. Türkiye açısından başarılı olarak değerlendirilebilecek şöyle bir durum ortaya çıktı. İran'ın ‘Biz İdlib'te yokuz' açıklaması, Türkiye'yi birdenbire Rusya ile baş başa bıraktı ve sorunun çözümünde 3 değil 2 ülke olmuş oldu. Bundan bir hafta önceki Tahran Zirvesi'nde üçlü konuşulurken şimdi İdlib'te hareket edecek ülke sayısı ikiye indi. O nedenle İran'ın bu taktiği hem bölge açısından hem de Türkiye açısından büyük bir fayda sağlamış oldu."

İran, Soçi'de alınan İdlib kararından memnun
‘RUSYA VE TÜRKİYE'NİN BEKLENTİLERİ BÜYÜK ORANDA YERİNE GELMİŞ GİBİ'

Bağcı'ya göre, İdlib mutabakatı ile hem Rusya'nın hem Türkiye'nin beklentileri büyük oranda yerine gelmiş görünüyor. Rusya'nın Suriye hükümetini de temsil ettiğini hatırlatan Bağcı, Rusya'nın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın siyasal rejiminin devamını sağlayan en önemli unsur olduğuna değindi:

"Onun dışında Putin, Suriye'nin davetlisi ve ‘Suriye, Putin'in kontrolünde'. Beşar Esad güçlerine destek veren ve Beşar Esad'ın siyasal rejiminin de devamını sağlayan en önemli unsur. O nedenle Türkiye'nin Beşar Esad rejimini tanıyıp tanımaması bu anlamda pek o kadar önemli değil. Çünkü Esad adına vekâlet eden Rusya. Türkiye de Rusya ile işbirliği yapıyor. Biz Rusya ile de işbirliği yaptığımızda Suriye ile görüşmüş oluyoruz. Suriye adına iş yapan Rusya oluyor. Hem Rusya'nın hem de Türkiye'nin büyük oranda beklentileri yerine gelmiş gibi gözüküyor. Bu noktadan sonra Türkiye'nin bölgede nasıl bir düzenleme yapacağı, şehrin belli bölgelerine beton bloklar yerleştirerek karşı tarafa geçmesini sağlayacak yeni bir duvar yapımının inşası çok önemli. Bunun benzer bir durumu zaten Türkiye sınırında var. Bir de İsrail, Filistin arasında bir duvar var. Şimdi İdlib'te benzer bir şey kurulacak gibi gözüküyor."

Erdoğan ve Putin, Soçi'de İdlib'i görüştü
‘TÜRKİYE, HEM RUSYA'YI HEM ABD'Yİ DENGELEMEYE ÇALIŞIYOR'

Bağcı'ya göre Erdoğan hükümeti, Suriye'de hem Rusya'yı hem ABD'yi dengelemeye çalışıyor. Bağcı, mutabakat ile Türkiye ve Rusya'nın İdlib'te birbirinden habersiz hareket edemeyeceğinin altını çizdi:

"İdlib'te radikal gruplar varken Menbiç'te Türkiye ile ABD arasında sadece PYD'nin güçlerinin Türkiye'ye zarar vermesini engelleyecek bir önlem paketi olarak görmek lazım. Orada Türkiye'ye yönelik bir saldırı gelmesin diye bir ortak devriye görevi ifa ediliyor. İdlib'te ise tamamıyla radikal grupların olduğu ve onların bir temizlenme sürecinin yaşandığı bir süre. Ama ABD ile Türkiye arasından bu anlamda bir süreç birliği devam edecek. Rusya ile de devam edecek. Türkiye birdenbire her iki güç ile işbirliği yapan bir ülke konumunda. İkisini de dengelemeye çalışıyor, öyle görmek lazım. Bu açıdan ABD'nin bir yanda Türkiye ile olan ilişkilerinde belli bir kriz var gibi gözükse de bu coğrafyadaki alanda işbirliği devam edecek. Türkiye'nin de lehine bir durum olarak görünebilir bu. Çünkü sonuç itibariyle ABD'nin garantisi altında ve ABD ile birlikte Türkiye sınırına yönelik bir operasyonu engelleme sorumluluğu var. Türkiye'ye buraları ortak kontrol ediyor, tek başına kontrol etmiyor. O nedenle tıpkı İdlib'te de olduğu gibi orada Rusya ile hareket etmek zorunda. Yani Rusya'nın onayı olmadan Türkiye'nin belli konularda adım atması söz konusu değil. Türkiye'nin de uzlaşısı olmadan Rusya'nın adım atması mümkün değil. Böyle karşılıklı bir bağımlılığın oluştuğu bir stratejik yaşanıyor diye düşünüyorum."

Putin, Merkel'e Erdoğan'la yaptığı İdlib anlaşmasını anlattı
‘ERDOĞAN, BEŞAR ESAD REJİMİYLE BİR ŞEKİLDE GÖRÜŞECEK'

Bağcı, komşu ülke Suriye ile Erdoğan hükümetinin bir şekilde görüşeceğini ifade etti. İdlib anlaşmasıyla Türkiye'nin bölgedeki ağırlığının arttığına dikkat çeken Bağcı, Soçi'nin sadece zaman kazandıran bir anlaşma olduğunun unutulmaması gerektiğini söyledi:

"Birleşmiş Milletler toplantılarında Trump ile Erdoğan'ın bir araya gelip gelmemesi önemli bir konu. Şu ana kadar resmi bir şey yok ama diplomaside tesadüfen yolda karşılaşabilirler. Bir koridordan diğer koridora geçerken yolda karşılaşabilirler. Ama resmi olarak şöyle bir gelişme yok. Türkiye açısından önemli olan özellikle bu İdlib uzlaşmasından sonra Türkiye'nin öyle gözüküyor ki ağırlığı biraz daha fazla artmış durumda. Bu Cumhurbaşkanının elini güçlendiren bir durum Birleşmiş Milletler konuşmalarında. Kürtlerin Türkiye'ye karşı olmaları ya da Türkiye'ye bir şekilde saldırmaları söz konusu değil. Kaldı ki Dışişleri Muallim de ‘Suriye'de Türkiye ile bir çatışmaya girmek istemiyoruz İdlib'te' derken aslında bu işi Rusya ile Türkiye'nin kotarması gerektiğini söyledi. Asıl ilginç olan nokta İran'ın devre dışı kalması. İran'ın ‘Ben bu oyunda yokum. Siz kendi aranızda halledin' açıklaması bence çok önemliydi. Birdenbire Astana'nın üç önemli ülkesinin sadece ikisi İdlib konusunda sorumluluk üstlenmiş oluyor. Çünkü nedir Astana'nın ruhu, Suriye'nin bütünlüğünü korumak. O zaman İdlib çerçevesinde Türkiye ile Rusya arasında yapılacak. Ben Türkiye'nin doğrudan Beşar Esad ile görüşmesini şu aşamada kendi açısından belki olumlu görmüyor olabilir ama uzun süreli olarak komşu olan bir ülke ile görüşmemek gibi bir şey olamaz. Bu bir yıl sonra olur, beş yıl sonra olur ama bir şekilde görüşülecek. Rusya'nın öncelikli hedefi Suriye'de Beşar Esad rejimini korumak ve Beşar Esad'ın iktidarda kalmasını sağlamak. Rusya'nın politikası Beşar Esad'ı devre dışı bırakmak değil. Orada Rusya ile Türkiye arasında görüş ayrılığı var. Bu görüş ayrılığının da düzelmesi söz konusu değil. Bu çerçevede 15 Ekim'e kadar geçecek süre içinde de Rusya'nın özellikle çıkmasını istediği radikal grupların çıkmaması durumunda tabii ki tekrar çatışma ortamın oluşması söz konusu olabilir. Soçi uzlaşısı sorunu kökünden çözmüş bir uzlaşı değil, sadece zaman kazandıran, alan açan bir uzlaşı olarak görülmeli. O açıdan da başarılı. En azından şu anda 1 milyona yakın insanın göç etmesi söz konusu değil. Şu anda o çatışmalar yaşanmıyor. İnsanlar İdlib'te evlerinde olduğu yerde oturuyorlar. Yaşam normal seyrinde devam ediyor. Bunlar şu aşamada diplomatik ve askeri kazanım olarak değerlendirilebilir."

‘ALMANYA İKİLİ BİR POLİTİKA TAKİP EDİYOR'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önümüzdeki hafta gerçekleştireceği Almanya ziyaretini değerlendiren Bağcı'ya göre Almanya ve Türkiye arasındaki bu yakınlaşma, bütün sorunların çözüleceği anlamına gelmez. Bağcı, Almanya'nın Türkiye ile ikili bir politikayı izlediğine dikkat çekti, Türkiye'nin pergelin çok uzağına gitmesini istemediklerini söyledi:

'Putin ve Erdoğan'ın İdlib anlaşması, sivil kayıplardan kaçınma amacı taşıyor'
"Cumhurbaşkanının Almanya ziyareti birçok açıdan önemli hem ikili anlamda hem de Avrupa Birliği anlamında. Bugün de Alman bir gazetede Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın bir açıklaması var ‘Almanya bizim için çok önemli' diye. Çünkü Avrupa'nın ortasındaki en büyük güç merkezi Almanya. Almanya ile bir çatışmacı politikaya girmenin de ne kadar olumsuz sonuç verdiğini son bir, bir buçuk yılda Türkiye net bir şekilde gördü. Almanya ile Türkiye arasındaki yakınlaşmada bütün sorunların çözüleceği anlamına gelmez. Diyalogsuzluk kötü, diyalog iyidir, mantığı yürütüyor Almanlar. Ama bu Türkiye ile bütün sorunların çözüldüğü anlamına gelmez. Almanların beklediği bazı hapishanede bulunan Alman vatandaşların serbest bırakılmasından tutun da basın özgürlüğünden, diğer birçok alanlarda özellikle koalisyonun sosyal demokrat boyutu olan diğer tarafın beklentileri bunlar. Angela Merkel biraz daha ekonomik açıdan bakan ve jeostratejik açıdan düşünen bir koalisyon ortağı olarak görülmeli. Almanya burada ikili bir politika takip ediyor. Bir yandan Türkiye'yi Avrupa'ya eklemlenmek, Avrupa çıtasından uzaklaştırmamak ama Avrupa'ya da üye yapmamak şu aşamada en azından. Böyle bir politika takip ediyor ama Türkiye'nin de pergelin çok uzağına gitmesini istemiyor. O nedenle Türkiye'nin Almanya ile olan ilişkileri, tabii Avrupa Birliği ile olan ilişkilerini de doğal olarak etkileyecek. Avrupa Birliği, Türkiye'yi bir şekilde kendi çevresinde tutmaya çalışacak. Türkiye'den uzaklaşmama politikası takip edecek. Türkiye de zaten tam da bunu istiyor. Son 1-1.5 yıldır yaşanan o gergin, kutuplaştırıcı söylemlerden sonra. Özellikle ekonomik açıdan Almanya'nın Türkiye'ye sağlayacağı krediler, başta hızlı tren kredisi olmak üzere birçok alanda Alman işadamlarının Türkiye'ye yatırımı devam etmesi gerektiği yönünde Türkiye'nin bir talebi olacak bu ziyarette. Çünkü Almanya, Türkiye'nin bir numaralı ticaret partneri. Biz ilişkiler açısından Almanya'nın 6. sırasındayız. Merkel-Erdoğan görüşmesi eşit düzeyde de olmayacak. Çünkü biri başkan biri başbakan. Önceden başbakanlar olarak görüşüyorlardı. Ama Almanya'nın eli çok güçlü. Türkiye kaçınılmaz olarak Almanya ile bir siyasal ve ekonomik uzlaşıya gitmek zorunda diye düşünüyorum."

Yorum yaz