Deniz Yücel de konuşmasında Türkiye'deki insan hakları ve basın özgürlüğü ihlallerine rağmen, Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier'in Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı devlet ziyareti için davet etmiş olmasını sert sözlerle eleştirdi. Yücel, Alman hükümetini, 'Türkiye'de özgür, demokratik ve laik bir toplum isteyenlere ihanet etmekle' suçladı.
Alman hükümetinin daha önce de benzer bir 'ihanette bulunduğunu' belirten Yücel, 2006-2007 yıllarında Türkiye'de reformların yapıldığı dönemde, Başbakan Angela Merkel'in Türkiye'ye yeterince destek vermediğini hatırlattı. Yücel, bundan yaklaşık 10 yıl sonra, Merkel'in mülteci krizi nedeniyle Erdoğan'a destek vermeye başladığına işaret etti. Yücel, iki ülke arasında yaşanan krize rağmen, "Suriye'den yeni mültecilerin gelmesinden ve Türkiye'nin ekonomik olarak çökmesinin yaratacağı etkilerden duyulan kaygıların yanı sıra Siemens, Rheinmetall gibi şirketlerin ticari çıkarları ile Almanya'nın 'stratejik çıkarları' nedeniyle" ilişkilerde yeni bir sayfa açılmaya çalışılmasını da eleştirdi.
Bunun 'Türkiye ile her türlü ekonomik ve siyasi işbirliğini reddettiği anlamına gelmediğini' vurgulayan Yücel, ancak bu işbirliğinin bazı şartları olması gerektiğinin altını çizdi. 'Ahmet Altan, Osman Kavala, Enis Berberoğlu veya Selahattin Demirtaş' gibi cezaevinde bulunan bazı ünlü isimlerin serbest bırakılmasının bile bu şartı karşılamaya yetmeyeceğini söyledi.
Konuşmasında tutukluluk koşullarına da değinen Deniz Yücel, içinde bulunduğu durumu hâlâ tam olarak kabullenemediğine işaret etti. "Kahramanların ara vermeye ihtiyacı yoktur, ama benim var" diyen Deniz Yücel'in bazı anlarda gözyaşlarını tutmakta zorlandığı gözlemlendi.