Avukatların tahliyesinin ardından savcılık mahkemenin kararına itiraz etti. İtirazın ardından cuma günü tahliye kararı veren mahkeme heyeti, hafta sonu acilen toplandı ve tahliye edilen 17 avukatın 12'si hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkardı. Mahkemenin kararının ardından ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı'nın da aralarında bulunduğu 6 avukat tutuklandı. Kozağaçlı, hakkındaki yakalama kararının ardından adliyeye giderek duruşmaya katılmak istedi fakat Terörle Mücadele Şubesi polisler tarafından duruşma salonundan yaka paça gözaltına alındı.
ÇHD'li avukatlar hakkında yeniden tutuklamama kararı çıkarılmasına hukukçulardan büyük tepki geldi. RS FM'de yayınlanan Yavuz Oğhan'dan Bidebunudinle programına konuk olan İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu ve yargıç Mustafa Karadağ, ÇHD'li avukatlara yönelik kararı değerlendirdi.
'HEPİMİZİ UMUDA YÖNLENDİRECEK BİR KARARDI'
"İkinci kararın hiçbir gerekçesi yok. 4 gün süren duruşma örnek idi. Hepimizi umuda yönlendirecek bir karardı. AİHM'e atıfta bulunuyordu. Suçun niteliğinin değiştiğini söylüyordu. Bu tutuklular avukattır diyordu. Çok umutlanmıştık. " diyerek sözlerine başlayan Durakoğlu, "Ama ertesi sabah yetkisi olmadığı halde, çünkü cumartesiydi, oturdu ve yeni bir karar verdi. 100 olaydan belki 99'unda mahkeme aynı konuda daha evvel karar verdiği için savcının yeniden yakalama isteğini reddeder ve bunun üzerine sonraki mahkemeye gider ve o mahkeme karar verir" ifadelerini kullandı.
'TUTUKLAMAYA YÖNELİK YAKALAMA KARARI HUKUK TARİHİMİZDE YOK'
Savcılığın tahliyeye yaptığı itirazın haftasonu değil pazartesi günü değerlendirilmeye alınması gerektiğine dikkati çeken Durakoğlu, "Normalde itiraz pazartesi değerlendirilmeliydi. Hukuk tarihimizde hiç yazmayan başka bir karar verdiler. Tutuklama yönünde yakalama kararı verdiler. Böyle bir esas yoktur. Başlangıçta sanki ben yanlış yaptım der gibi bir karar bu" diye konuştu.
'SİYASET KURUMU DEVREYE GİRMİŞTİR'
Mahkemenin tahliye kararının ardından baskıya uğradığını da ifade eden İstanbul Barosu Başkanı, şunları söyledi:
"İşin aslına gelelim. Bunun bir tercümesi var. Bu kararı veren mahkeme daha sonra baskı altına alınmıştır. Siyaset kurumu devreye girmiştir. Bunun başka bir izahı olamaz"
'ADALET BAKANI ADALETİ TEMSİL EDİYORSA BU UĞURDA MÜCADELE VERMELİ'
"Bu ülkede artık kimsenin hukuk güvenliği kalmadı. İnsanların buna tepki göstermesi gerekiyor" diyen Durakoğlu, siyasetin yargı üzerindeki baskısının engellenmesi gerektiğini ifade etti. Adalet Bakanı'na da çağrıda bulunan İstanbul Barosu Başkanı, "Adalet Bakanı gerçekten adaleti temsil ediyorsa bu uğurda mücadele vermellidir. Aksi taktirde orada bulunmasının bir anlamı yok. Ben yargıyı kuşatabilirim zannediyorlarsa bunun dünyada örnekleri var. Bumerang gibi gelip kendisini vuruyor" dedi.
Durakoğlu, sözlerini şöyle noktaladı:
"Bu ülkenin insanı aş ister gibi, su ister gibi, ekmek ister gibi adalet talep etmeli."
'MAHKEMELERDE HUKUK GÜVENLİĞİ KALMAMIŞTIR'
Eski Yargıçlar Sendikası Başkanı ve emekli yargıç Mustafa Karadağ ise değerlendirmesine şöyle başladı:
"Tutuklanmak üzere yakalama çıkarılması hukuki değil. Bunu hukuki bir argümanla savunamazsınız. Ben duruşmayı izledim. Mahkemeye bu davanın siyasi bir dava olduğu izah edildi. Mahkeme de buna kanat getirdi ve tahliye kararı verdi. Fakat daha sonra yasal olmayan bir itiraz üzerine tutuklama kararı verildi. Bu kararların bize söylediği şey artık mahkemelerde hukuk güvenliğinin kalmamış olduğudur."
'SİLAHLI POLİSLER DURUŞMA SALONUNA GİRİYOR, BU YASAKTIR'
"Birinci gün duruşmada salondaki sivil polisler avukatlara silah gösterdiler. Mahkeme heyeti bunu görmezden geldi" diyerek sözlerine devam eden Karadağ, avukatların adliye koridorlarında sürüklendiği görüntülere ilişkin şu yorumu yaptı:
"Adliyecilik anlayışı ciddi şekilde değişmiş durumda. Bizim yargıçlık zamanımızda adliye koridorunda dahi polis herhangi bir şey yapamaz. Adliye güvenli bir alandır. Şimdi duruşma salonuna saçlı sakallı silahlı polisler geliyor. İzleyicilerin arasına oturuyor. Bu yasaktır. Mahkeme salonunda personel dışında kimse silah taşıyamaz."
Avukatların sürüklenerek duruşma salonundan çıkarılmasıın 12 Eylül döneminde bile yaşanmadığını ifade eden Karadağ, "12 Eylül'den beri Türkiye'de dışarıya sanığın atıldığı avukatların atıldığı olmuştur ama hiçbir zaman avukatlar sürüklenmemiştir. Kötülüğün bile bir nezaketi vardır. Şimdi artık öyle bir nezaket yok" diye konuştu.
'TÜRKİYE İÇİN HUKUK DEVLETİ DİYEMEM'
"Türkiye'de artık yargılama ve hukuk düzeni kalmadı" sözleriyle değerlendirmesine devam eden Karadağ, "Hakimler talimatların dışına çıktığı anda kendini başka bir yerin hakimi olarak bulabilir. Bunun örnekleri vardır. Son birkaç yılda partili avukatlardan yargıç yapıldı. Bu çok tehlikeli bir şeydir. Şu an Türkiye için bir hukuk devleti diyemem. Artık yürütmenin egemen olduğunu görüyoruz. Her şey tek söze bağlı. Yine de yargıçların onurlu insanlar olduğunu ummak istiyorum" dedi.