''ABD, Türkiye'ye, adı duyulmamış bir pastör yüzünden ticaret savaşı mı açmış? Tek kelimesine bile inanmam'' başlıklı makalesinde Fisk şu vurguyu yaptı:
''Erdoğan'ın gerçek suçları Rusya'dan S-400 füze sistemi satın alması, ABD'nin Kürt müttefiği YPG'ye verdiği desteğe karşı çıkması ve İslamcı savaşçıların silah, cephanelik, füze yüklü şekilde Türkiye üzerinden Suriye'ye akmasına izin vermesidir.''
PEKİ YA MISIR, SUUDİ ARABİSTAN, İSRAİL?
''Evet, Erdoğan, aralarında bir Amerikalı pastörün de bulunduğu 50 binden fazla kişiyi iki yıl önceki darbe girişiminden sonra hapse attı. Fakat Mısır’ın Cumhurbaşkanı/Albayı Abdülfettah Sisi 60 binden fazla sözde İslamcıyı kendi ülkesinin hapishanelerine tıkarak bu rekoru kırmadı mı? Peki Haydar İbadi'nin Irak’taki toplu idamlarına ne demeli? Ya da Yemen’de sürekli çocukların öldürüldüğü korkunç savaş bir yana, Suudi Arabistan'da bu hafta yaşanan idamlara? Veya İsraillilerin Gazze'de onlarca silahsız Filistinliyi öldürme alışkanlığına? Ya da Trump'ın espri anlayışına hitap eden Kuzey Kore’deki o saksıya?''
'SANKİ TRUMP'IN UMURUNDA'
ABD'deki Evanjelik Hıristiyanların bu tutuklamayı 'Hıristiyanlığın yargılanması' gibi sunduğunu belirten Fisk, Trump’ın yaptırım kararlarını ve TL’deki değer kaybını aktardıktan sonra şöyle devam etti:
'İŞTE ERDOĞAN’IN SUÇLARI'
SUUDİLERİN GAZABI
'KRİZİN KAZANANI ESAD OLABİLİR'
Erdoğan'ın Rusya ve İran'ın yanı sıra Suudi Arabistan’ın abluka uyguladığı Katar'la da arasının iyi olduğuna dikkat çeken Fisk, şu çıkarımda bulundu.
''Ve, Suriye ile Katar arasındaki ilişkilerin çok yavaş olmakla beraber düzenli olarak yeniden ısındığı düşünüldüğünde, tüm bunlardan en büyük yararı kimin sağlayacağını merak ediyorum. Belki de Beşar Esad?
'DANANIN KUYRUĞU İDLİB'DE KOPACAK'
'KATAR'IN ARABULUCULUĞUNDA TÜRKİYE-SURİYE YAKINLAŞMASI MI?'
Ünlü gazeteci yazısını şöyle noktaladı:
''Katar, Suriye’yi yeniden inşa edecek ve böylece nüfuzunu Levant topraklarından Akdeniz’e genişletecek nakit paraya sahip. Eğer Katar Türkiye'ye daha da fazla para akıtacaksa, o zaman Doha ile Ankara arasında bir tür stratejik dengeye tanık olabiliriz. Ve belki de Erdoğan ile Esad arasındaki aile dostluğunun yeniden keşfedilmesine?''