EKSEN

‘Dolar krizi hem dış güçler hem de içerideki kötü yönetimin eseri’

Mehmet Ali Güller, dolar krizinde hem dış güçler hem de hükümetin kötü yönetiminin belirleyici olduğuna dikkat çekti. ABD’nin müttefiklerine dahi ‘ticaret savaşı’ açtığını belirten Güller, dünyanın Asya-Pasifik merkezli yeni bir ekonomik düzene yöneldiğine dikkat çekti.
Sitede oku

‘Türkiye ile ABD arasındaki uçurum daha da derinleşebilir’
Türk-Amerikan ilişkileri papaz Brunson krizine eşlik eden dolar kriziyle iyice gerilmişken, Türk Lirası'nın aşırı değer kaybına yol açan ‘ekonomik savaş' tartışılıyor. Kimi yorumcular gelişmeleri Türk hükümetinin son 15 senede yürüttüğü ekonomik modele bağlarken, kimileri de nedenlerden ziyade ortaya çıkan sonuçtan hareketle ‘ekonomik savaşa karşı milli seferberlik' salık veriyorlar. ABD yönetiminin Türkiye dışında Çin ve Rusya'nın yanı sıra AB üyelerinin dahi dahil olduğu pek çok ülkeye karşı gümrük duvarlarını yükselterek giriştiği ekonomik hamleler de tartışılıyor.

Gelişmeleri Gazeteci-yazar Mehmet Ali Güller ile konuştuk.

‘EĞER İÇERİDE CİDDİ SORUNLAR YAŞIYORSANIZ, DIŞ GÜÇ BİR ETKİ YAPABİLİR'

Mehmet Ali Güller, dış güçlerin her zaman olduğuna dikkat çekti. Güller'e göre, eğer bir ülke içeride ciddi sorunlar yaşıyorsa ancak dış güç bir etki yapabilir:

Erdoğan: Bugün yaşananların 1994, 2001 ve 2007 kriziyle ilgisi yok
"Bu iki yanı da doğru olan bir problem. Hem dış güçler var ama bir de içeride kötü yönetilmekten, ekonomik araçların tamamını geçmiş yıllarda yanlış yönetip bir dış güç operasyonuna direnemeyecek kadar yapısal sorunlar yaşamak diye de bir başka yanı var. Dış güç her zaman vardır. Ama siz eğer içeride ciddi sorunlar yaşıyorsanız ancak dış güç bir etki yapabilir. Siz içeride ekonomik sıkıntılar yaşıyorsanız bir dış güç size sıcak para operasyonu çekebilir. Bu meselede de böyledir. Türkiye'nin dış borcu milli gelirinin yüzde 60'ını aşmışsa, Türkiye'nin cari açığı milli gelirinin yüzde 7'sini geçmişse, Türkiye samanı bile ithal edecek duruma gelmişse bir de böylesi kritik dönemlerde direnmenizi sağlayacak elinizde hiçbir kamu iktisadi teşekkülü kalmamışsa, TÜPRAŞ'ından TELEKOM'una her şeyinizi satmışsanız değil Amerika, size Papua Yeni Gine bile sıcak para operasyonu çekebilir. Meselenin asıl bizi ilgilendiren yanının bu olması lazım. İran örneği bu bakımdan önemli. Bundan daha uzun zamandır yaşadığımız bir başka örnek olan Çin var. Çin'e de Amerika uzun yıllardır ticaret savaşı açıyor. Çin niye bu ticaret savaşında yenilmiyor? Çünkü Çin kendi ekonomisini planlı bir ekonomi ve kamu ekonomisi olarak yürüttüğü için Amerika'nın her türlü saldırısına karşı direnebiliyor. Bizim problemiminiz burada. Biz 16 yıldır, tabii öncesinden de başladı 24 Ocak 1980 kararlarıyla Türkiye serbest piyasa ekonomisine geçme kararı aldığında, bunun uygulanabilmesi için bir 12 Eylül sopası başladığından bu yana biz neyimiz var neyimiz yok satma trendine sokulduk. Devlet ne işi var ekonomide denildi. Amerika'dan, Avrupa Birliği'nden bize her şeyimizi satma baskısı geldi. Biz şu an ekonomik bir sorunla karşı karşıya kaldığımız zaman o ekonomik problemle baş edecek herhangi bir kamu ağırlığımızın olmadığı bir pozisyonda yakalanmış oluyoruz bu krizlere. O yüzden de her kriz bizi teğet geçti dese de ciddi oranda olumsuz etkiliyor. Yoksullaşıyoruz. Bir anda bir hafta içerisinde cebimizdeki paranın değeri olağanüstü boyutlarda yüzde 30 mertebesinde maalesef düşmüş oluyor. Bu bakımdan hem bir dış güç operasyonu var doğru ama iç ekonomik sıkıntıların da bu dış güç operasyonunu kolaylaştırdığını söylemek zorundayız."

‘AMERİKA 30 CİVARINDA ÜLKEYE EK GÜMRÜK VERGİSİ GETİREREK BİR ‘TİCARET SAVAŞI' BAŞLATMIŞ DURUMDA'

Güller, ABD'nin aralarında kendi müttefiklerinin de olduğu 30 civarında ülkeye ek gümrük vergisi getirdiğini hatırlatarak, bir ‘ticaret savaşı' başlatmış olduğunu belirtti. Güller, dolarının sadece Türk Lirası karşısında değil, başka paralar karşısında da değerlendiğine dikkat çekti:

Rusya’dan ABD’ye uyarı: Yaptırımlar devam ederse ekonomik savaş ilan edildi sayar, karşılığını veririz
"Sanki dünyada sadece Türkiye ile uğraşılıyormuş gibi bir algı var, öyle değil. Amerika Birleşik Devletleri bir karar aldı geçtiğimiz bahar ayında ve ‘Ekonomim sıkıntıda. Dünyada ticaret yaptığım ülkelerle pozisyonumu değiştireceğim. Onlarla serbest piyasa ekonomisi kuralları içerisinde değil, daha kamucu bir ekonomik modelmiş gibi gümrük duvarlarımı yükselteceğim' dedi. Çin ile de başladı. Çelik ithalatında ek gümrük vergisi uygulama kararı aldı. Sonra ‘Bu yeterli değil. Ben bunu Avrupa Birliği'ne de uygulayacağım' dedi. Atlantik müttefikine de bu vergileri getirdi. Şimdi de Türkiye'ye getirmiş oldu. Yani 30 civarında ülkeye Amerika şu anda ek gümrük vergisi getirmiş ve deyim yerindeyse bir ‘ticaret savaşı' başlatmış durumda. Bu zaten Amerika ile Çin arasındaki uzunca bir süredir ‘ticaret savaşı' argümanıyla dillendirilen bir konu. Bunun 30 ülkeye yayıldığını düşünürsek dünyaya artık küresel ticaret savaşı başlamış durumda. Böyle yeni bir gelişme var. Bu gelişmede de şu anda Amerika açısından tablo ne? Kısa vadede baktığımızda aslında Amerikan dolarının sadece Türk Lirası karşısında değil, başka paralar karşısında da değerlendiğini görüyoruz. Amerika kısa vadede bu uygulamasıyla kazanıyor. Siyasal düzlemde Amerika'nın kendi müttefiklerine bile sopa salladığı ve dolayısıyla yalnızlaştığı bir süreç var ki bu orta ve uzun vadede Amerika'nın kaybedeceği anlamına geliyor."

‘AMERİKA 2008'DEN BERİ GİRDİĞİ O KRİZDEN ASLINDA ÇIKAMADI'

Yaptırımların nedenini ABD'nin 2008'de girdiği krizden çıkamamasına bağlayan Güller, kapitalizmin çok ciddi bir kriz içerisinde olduğuna vurgu yaptı. Güller'e göre, bu kriz ideolojik kavramları bile alt üst eden bir durum doğurdu:

ABD, Çin ürünlerine yönelik yeni tarifede vergi oranını yüzde 25'e çıkardı
"Bugün Almanya ve Fransa'nın da daha böyle bir Avrasyacı, Çin ile, Rusya ile daha işbirliğini arzulayan bir çizgide olduğunu, hatta İran gibi çok kritik bir konuda bile Avrupa Birliği'nin Amerika'ya katılmadan İran'dan yana bir tutum aldığı yeni bir durum yaşıyoruz. Dünyada ciddi bir durum değişikliği yaşanıyor. Amerika 2008'den beri girdiği o krizden aslında çıkamadı. Kapitalizm çok ciddi bir kriz içerisinde ve Amerika kapitalizmin krizinden çıkabilmek için sosyalizmin bazı kurallarını uygulama peşinde. Kendi serbest ticaret ekonomisini, kendi dünya ticaret örgütünün kurallarını hiçe sayarak, bugüne kadar kapalı ekonomi dediği o komünist bloku ülkelerinin ekonomisine benzer şekilde kısmen gümrük duvarları kaldırma peşinde. O ülkelerden Çin ise serbest piyasa ekonomisini ihlal etmekle, dünya ticaret örgütü kurallarını bozmakla Amerika'yı suçluyor. Bu kriz ideolojik kavramları bile alt üst eden bir durum doğurdu. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Amerika toplam dünyadaki üretimin neredeyse yüzde 50'sinin sahibiydi. Dünyadaki yüzde 50 üretime sahip olan Amerika bu üstün gücüyle bunu askeri güce de dönüştürerek bir hegemonya kurmuştu. Geldiğimiz noktada Amerika'nın dünya üretimindeki payı yüzde 20'nin altına düşmüş durumda. Bu yüzde 50'den yüzde 20'ye düşmüş bir Amerika'nın askeri gücünü hala koruyor da olsa bir dünya hegemonyası kurabilecek bir pozisyon kendisine bırakmıyor. Biraz bunların sancılarını yaşıyor. Trump gibi bir ismin bugün dünyanın bir numaralı ekonomisinin hala başına geliyor olması da biraz bu problemle ilgili. Kapitalizmin kendi içerisindeki sorunlarını çözememesi, Amerika'daki kimi tekellerin birbiriyle kıran kırana mücadele içerisine girmesiyle doğrudan ilgili.

‘GEMİ KAÇINILMAZ OLARAK ASYA-PASİFİK'E DOĞRU GİDİYOR'

Güller, Asya-Pasifik merkezli yeni bir ekonomik düzene geçilmesinin kaçınılmaz olduğunu belirtti. Güller, BRICS üyelerinin liderlik yaptığı yeni bir ekonomik düzenin oluştuğunu belirtti:

Çin ordusundan propaganda videosu: Barış arkamda, savaş önümde
"Dünya, Asya-Pasifik merkezli yeni bir ekonomik düzene doğru yönelmeye başladı. Bu kaçınılmaz. İsterse Türkiye'de ya da başka bir ülkede en Amerikancı iktidarlar olsun bu sürecin dışına çıkma şansları yok. Siz geminizi istediğiniz kadar Batı'ya doğru kürek çektirin. O gemi kaçınılmaz olarak ters istikamete Asya-Pasifik'e doğru gidiyor. Bu her ülke için geçerli. Almanya için hele çok çok geçerli. Almanya çok öğretici. 2008 dünya kapitalist krizinden en az etkilenen kapitalist blok ülkesi Almanya oldu. Almanya çünkü bu süreci atlatabilmek için olağanüstü bir yöntem görerek hem Rusya ile hem Çin ile ticaretini geliştirdi. Bunu yaptığı için de bütün kapitalist blok içerisinde süreçten en az etkilenen ülke olmayı başardı. Bunun için Amerika'nın yaptığı ve yapmak zorunda olduğu, uyguladığı bu yöntemler Türkiye'yi de, Türkiye'den daha önemli olarak gördüğü Avrupa Birliği'ni de kendinden uzaklaştırmaya kendinden itmeye vesile oluyor. Ama bu kaçınılmaz. Bu süreç yeni bir ekonomik düzen inşa olmasına neden oluyor. Bizim İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bildiğimiz dolara, IMF'ye Dünya Bankası gibi sütunlar üzerinden yükselen o ‘Breitenfurt rejimi'nin yerini yeni bir ekonomik düzen almaya başladı. Bu yavaş yavaş oluyor, bugünden yarına değil. Çin başta, Rusya ve diğer BRICS üyelerinin liderlik yaptığı bir yeni ekonomik düzen oluşuyor ve bu düzende mevcut eski düzenin kurumlarının karşısına kendi kurumlarını koyuyor. IMF'nin karşısına yatırım bankaları, Dünya Bankası'nın karşısında altyapı bankaları gibi büyük bankalar kurarak ya da doların karşısında sepet oluşturarak, milli paralarla ticareti öne alarak yeni bir rejim inşa edilmeye başlanıyor."

‘ARTIK BU İŞ BİR PAPAZ MESELESİ DEĞİL'

Güller, ABD ve Türkiye arasındaki sorunun artık bir papaz meselesi olmadığını söyledi. Güller, Türkiye'nin sermaye kontrolü sağlayacak bir baraj kurması gerektiğine dikkat çekti:

Rus uzman: ABD'nin Türkiye'ye yönelik yaptırımları, Trump'ın hummalı politikasının ürünü
"Birincisi artık bu iş bir papaz meselesi değil. Kuşkusuz bunun bir papaz meselesi olduğu anlar vardı geçtiğimiz aylar içerisinde. Bizzat Cumhurbaşkanının da ‘Al papazı, ver papazı' dediği bir süreç yaşandı. Orada başka pazarlıklar oldu. Mesele papaz meselesinden çok çok öte. İçinde Amerika'nın İran'ı hedef aldığı ve İran'a yönelik Ortadoğu'da bir yeni düzenleme peşinde olduğu bir stratejinin de olduğu, içinde Suriye konusunda sıkıntılar yaşadığı bir durumunda olduğu, ötesinde Türkiye'nin Astana sürecinde bulunmasından kaynaklanan rahatsızlık da olduğu, ötesinde PYD anlaşmazlığı nedeniyle yaşanan sorunların da olduğu aslında bir Türk-Amerikan büyük çelişmesinin bir sonucu bu. ‘Ekonomi sopası' siyasi anlaşmazlığın bir tezahürü olarak sallanıyor. Türkiye nasıl direnecek? Burada bence somut durum şu: Doğru Türkiye hakikaten böylesi bir milli ekonomi direnişini sağlayabilecek kurumlarından yoksun kaldı. En basiti TÜPRAŞ'ın yok, TELEKOM'un yok, şeker fabrikaların yok, her şeyin gitti. Eti de ithal ediyorsun, samanı da ithal ediyorsun, bunlar da doğru. Fabrikan kalmadı, tamamen inşaat ağırlıklı bir büyüme peşindesin bu da doğru. Ama bunların tersine çevrilmesini sağlayacak kısa-orta-uzun vadede yapabilecek işler var. Fakat bu işler sadece ekonomi işleri değil aynı zamanda siyaset işleri. Türkiye'den sermaye kaçışını engelleyecek bir geçici önlem almak diye önümüzde bir problem var. Ekonomi açısından kısa vadede bir kere en başta yapılması gereken şey geçici olarak sermaye kontrolü sağlayacak bir baraj kurmamız gerekiyor. Bunu yapmadığımız takdirde çok ciddi, daha büyük sorunlarla karışılacağız. İkincisi şu: Bu tip meselelere direnmek bir milli birlik meselesidir. Alışageldiğimiz şekilde AKP'nin kendinden olmayan herkesi düşman gördüğü bir anlayışla bir milli direnme ekonomi modeli geliştirebilmeniz mümkün değildir. Çünkü halkın tamamını bu işlere katabildiğiniz zaman ancak başarılı olabilirsiniz."

‘TÜRKİYE'NİN YANINA SİYASİ BİR DESTEK BULMASI GEREKİYOR'

AK Parti'nin Bu krizin altından tek başına kalkamayacağını belirten Güller, Türkiye'nin bu süreçte yanına siyasi bir destek bulması gerektiğini vurguladı. Güller'e göre, Türkiye'nin Suriye'ye güvenli bölge kurma fikrinden vazgeçmemesi komşularıyla ilişkilerini olumsuz etkiliyor:

Rusya'dan Türkiye'ye destek: Türkiye, ABD'nin ekonomik saldırısına direnmeli
"Orta vadede yapılabilecek işlere yönelmemiz lazım. Türkiye'nin borçlanma ekonomisi anlayışından hızla çıkması ve üretim ekonomisine geçmesi gerekiyor. Türkiye'nin geçmişte yaptığı gibi 5 yıllık kalkınma planları yaparak bir planlı ekonomi modeli uygulayarak, önüne bir planlama koyarak orta vadeli hedefli bir iş yapması gerekiyor. Bir diğeri şu: Kaba bir büyüme durumundan vazgeçip kalkınmayı esas alan bir modeli kabul etmesi gerekiyor. Hızla bir kere tarım ve hayvancılığı geliştirecek önlemler alması ve bu konuda ithalatı frenlemesi gerekiyor. Fakat bütün bunların yürütülebilmesi için Türkiye'nin yanına siyasi bir destek bulması gerekiyor. Bütün bunların yapılabilmesi için sizin aynı zamanda dolar ile da mücadele ediyor olabilmeniz için birincisi komşularla bir alışveriş yapabiliyor olmanız, ikincisi bu alışverişi mümkünse dolar dışı paralarla yapıyor olabilmeniz lazım. Türkiye açısından böyle bir sorun var. Türkiye bugün hala Suriye'ye bir güvenli bölge kurma peşindeki sevdasından vazgeçmediği müddetçe komşularla dostluğu sürdüremiyor. Bugün hala uzak komşumuz olan Mısır ile yaşadığımız sorunlar bize ciddi sorunlar yaşatıyor. Bütün bunlardan Türkiye'nin bir an önce kurtulması için bu kez adı gerçekten komşularla sıfır sorunu olan bir model olarak hızla komşularla barışmamız gerekiyor. Bunu bu hükümet yapabilir mi? Bunu bu hükümetin yapamayacağı ortada. Defalarca yanlışlar yapıp, bu yanlışlardan da hiçbir ders çıkarmayan bir hükümetimiz var maalesef. Bu hükümet eğer bu işin altından Türkiye'nin en az zararla kalkmasını istiyorsa bir kere yapacağı şey şu: Bu artık dediği gibi hepimiz aynı gemideysek, eğer dediği gibi bu sadece AKP'yi değil herkesi ilgilendiren bir meseleyse ki öyle o zaman hükümet bunun gereğini yerine getirecek. Eğer ciddi olarak bunu ekonomik bir savaş olarak görüyorsanız, Meclis ona göre bir planlamaya girecek. Meclis'in ortadan kaldırıldığı bir rejimdeyiz şu anda biz. AKP hükümetinin tüm muhalefet partilerini de devreye sokarak bir milli mutabakat ortamı oluşturarak onlarla beraber kararlar alarak bu kararlara bütün milleti katabileceği bir düzene girmesi lazım. Aksi takdirde AKP'nin tek başına bu kadar yanlış yönelimiyle altından kalkabileceği meseleler değil bunlar. Cumhuriyet Halk Partisi'nden sosyalist partilere kadar bütün partileri içine katacağı bir geniş mutabakat platformu oluşturarak o platformla birlikte kararlar alıp bunu uygulaması lazım."

Yorum yaz