Soma'da 4 yıl önce yaşanan maden faciasında ölen 301 işçinin sorumluluğu davasında sona gelindi. Hukukçuların ortak görüşlerine göre yargılananlar, bir hukuk skandalına imza atılarak hak ettiklerinin çok altında cezalar aldılar. Ölenlerin yakınlarının avukatlarından Can Atalay, Seyr-i Sabah programında yaptığı değerlendirmede yetkililerin kendi aralarında katliam ifadesini kullanarak yazıştıklarına dikkat çekerek çıkan kararın Türkiye'deki adalet sistemini temelinden sarsacak nitelikte olduğunu söyledi:
‘ÖLENLERİ, SAĞ KALANLARI, HATTA FETÖ'NÜN CİNLERİNİ SUÇLADILAR'
"Bu dava olası kasıtla insan öldürme iddiasıyla açıldı. Eğer ceza bu gerekçeyle verilseydi 20 çarpı 301 yıl ceza gelecekti. Mesele taksire düşürülünce Can Gürkan 15 yılla kurtuldu. Taksirle ceza veren bir mahkeme heyetinin tahliye etmesi gerekirdi. Tepkilerden korkulduğu için tahliye verilmedi. En kötü karardan bile kötü bu. Durum çok ağır: Bu sanıklar 2008 yılı itibarıyla bu madende ciddi bir sorun olduğunu, katliam ifadesini kullanarak biliyorlar. O kadar biliyorlar ki katliam ifadesinin kullanıldığı yazışmalar var. Riski görüyorlar. Bunu mühendislik açısından çözüyorlar. 2008'de bu madeni benden alın, bunda o kadar çok sorun var ki ortaya çıkacak sonuçları karşılayamayız diyorlar. Bunun sonucunda Soma holding devreye girerek madeni devralıyor.
O madende ölen işçiler, zaten ilk sorunda oradan hiç çıkamayacak olanlar. Bunun için bir havalandırma projesi çiziyorlar. Bunun onayını alıyorlar. Bunu yaparken para harcayacakları için ek rezerv alıyorlar. İkinci bir proje yapıp yine uygulamıyorlar. Üçüncü ve dördüncüde yine ek rezerv alıp uygulamıyorlar. Olayın oluş biçiminin açığa çıkışının ötesinde nedensellik bağının dosya kapsamında bilir kişi tarafından ortaya çıkarılmasını geçip sadece bunu söylüyorum. Üretim misliyle artarak devam ediyor. Aşağı makine indirmek için bir yol açılıyor hiçbir projede yeri yok. Maden büyümesine rağmen aynı elektrik projesiyle devam ediliyor. Madene tel atarak elektrik çekilen bir madencilik projesinden bahsediyoruz. Haberli müfettiş gelince gömülerek saklanan bir kepçeden bahsediyoruz. Bu dosyanın kapağını açan herhangi bir hukuk fakültesi öğrencisi için bile bu karar kabul edilemezdir. Önce ölenleri suçladılar. Sonra madenden sağ çıkan işçileri suçladılar. Sonra işi Fethullah Gülen'in cinlerine kadar getirdiler. Sonra mahkeme heyetine en yüksek makamlarla cumhurbaşkanıyla görüşüyoruz deyip tehdit ettiler bu da tutmadı. Biz en yüksek makamlarla görüşüyoruz, keser döner sap döner gün gelir hesap döner dendi mahkeme heyetine Gürkan ailesinin avukatı tarafından.
Mahkeme başkanı esas hakkında karar hazır mı diye sordu. Kısa ara verelim dedi. O 10 dakikada hangi görüşmeler oldu bilmiyorum. Ben bir toparlayayım dedi, duruşma ertelendi ve 14 ay o esas hakkında mütalaa sunulmadı. Bu arada mahkeme heyeti başka illere gitti. Ardından yeni bir başkan, yeni bir heyet geldi. Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı dosyayı beklettikten sonra yeni heyet geldi. Somalı aileler gözlerinin önünde adım adım dosya nasıl hiç edildi bunu gördüler. Onlar benim kadar hukuk biliyorlar artık. Bu sanıklar aşama aşama tahliye edilecekler. Bunu herkes biliyor. Ben açıkça kasıt diyorum. Bunu duruşma salonunda anlattılar. Öngörmedikleri tek şey ölenlerin sayısı. Bu kadar işçinin ölmesi inanılmaz dedi görevli kişiler. 50 kişiyi anlarız ama 301 nasıl oldu anlamadım dediler. Kamuoyu tepkisinin bu kadar artmasını beklemedikleri için olası yargılandılar. Bence kayıpların hesabı yapmışlar ve 301 fazla gelmiş. Ölen kişi başı 6 gün hapis yatacaklar hesabı bile fazla olabilir. Daha az yatıyor olabilirler.
Alp Gürkan görevi Can Gürkan'a devrediyor. Sahte imzayla yazıldığı mahkemece kesinleşen bir yönetim kurulu kararıyla madende yaşanması muhtemel sorunlardan genel müdür sorumludur diye bir yönetim kurulu kararı veriyorlar. Böyle bir karar hukuken mümkün değildir. Hukukçu olmasına gerek yok herhangi bir insan bilebilir cezai sorumluluk yönetim kurulu kararıyla devredilemez. Belgenin sahteliği de mahkeme kararıyla sabit bu arada. Bütün bunları yapan Can Gürkan beraat ediyor. Ben hala kendime gelemedim. Bu kadar kötülük fazla, kötülüğün bu kadar örgütlü olması fazla. Biz yeni değiliz bu işlerde bu tür davalar gördük. Ama en kötümser tahminden bile kötü bu karar. Bu kadar açık ve net bir dosyada bu kararın verilebilmesi insan aklına fazla.
Benim tahminim yerel mahkeme cezayı verir. Ailelerin tepkisi ortaya çıkmadan istinafta çeşitli hukuki gerekçelerle tahliye ederler diye düşünmüştüm. Yanılmışım. Avukatlığın ne kadar onurlu bir şey olduğunu bu madenci aileleriyle yaşadım. Ne gerekiyorsa yapacağız. Madenci aileleri tarafından çok iyi avukatlık yapıldı. Daha iyisini yapmaya çalışırız. Ama sadece avukatlıkla duruşma salonundaki belagatle bu iş hallolmaz. Türkiye'deki adalet sisteminin temelinden sarsılmasıdır sorun."