‘10 GÜN KULLANILDIĞI TAKDİRDE BEYNİN YÜZDE 60'INI TAHRİP EDEN UYUŞTURUCULARDAN BAHSEDİYORUZ'
Ay durumun ciddiyetini şu sözlerle aktarıyor:
"Bu uyuşturucuların içeriğiyle ilgili çeşitli araştırmalar yaptık. İçindekiler beni dehşete düşürdü. Bu uyuşturucuların içinde fare zehrinden tarım ilacına kadar pek çok zehir var. Yani aslında bu insanı uyuşturmak filan da değil doğrudan zehirleyip öldürmek anlamına geliyor. Üstelik bir zamanlar, uyuşturucu kullanım yaşı 15-16 iken, bu yaş sınırı kademeli olarak 11 ve 8'e düşmüş durumda. Her lisede 10 gençten 1'inin bu maddeye bulaştığını düşünün. Üstelik bu madde, diğer uyuşturuculardan farklı olarak ilk kullanımda bağımlılık yapıyor, 10 gün kullanıldığı takdirde beynin yüzde 60'ını tahrip ediyor. Bırakılması çok kolay değil ama eğer bu aşamada bırakmayı başarıp 105 gün boyunca bir daha bu maddeyi kullanmazsa bile, beynin tahrip olan kısmının ancak yüzde 45'i düzeliyor. Beynin tahrip olan kısmının yüzde 15'i ise ne yaparsanız yapın bir daha asla düzelmiyor. Üstelik bu tahrip olan yüzde 15, beynin stratejik bir noktasındaysa, maddeyi kullanan kişi hayatı boyunca, görme engelli, fiziksel engelli veya şizofren olarak yaşamaya mahkum oluyor. Böyle etkileri olan bu maddeler de piyasada her geçen gün hızla yayılıyor."
Uyuşturucuyla mücadele konusundaki çalışmalarına 2014 yılındaki yerel seçimler sırasında kampanya yürütürken, kendisinden uyuşturucu bağımlısı bir gencin yardım istemesiyle birlikte başladığına işaret eden Ay "2014'teki seçimlerde Gaziosmanpaşa'dan adaydım. Bölgemde seçim çalışması yaparken, Karayolları Mahallesi'ndeki ziyaretler sırasında bir delikanlı geldi. Baktım, üstü başı, konuşması düzgün bir delikanlı. Aramızda beş dakikalık bir konuşma geçti. Delikanlı söze ‘Biz ölüyoruz, siz neyle uğraşıyorsunuz?' diye giriş yaptı. Çok şaşırdım, ne olduğunu sordum. Ve o zaman o delikanlı bana sentetik uyuşturuculardan bahsetti. Bugün B…i veya J…a gibi isimlerle anılan uyuşturucu türleriydi bahsettiği. Bu uyuşturuculara herkesin bulaştığını, kendisinin de bu kişilerden birisi olduğunu söyledi. O gün ona söz verdim. Başkan seçilsem de seçilmesem de ben bu işle mücadele edeceğim. Kampanya dönemi olduğu için eve geç geldim. Eve gelir gelmez, bu maddelerin ne olduğunu araştırdım. Sentetik uyuşturucu araması yaparken karşıma çıkan sonuçlar beni dehşete düşürdü" ifadelerini kullandı.
Ay "O dönem, benim bölgemde partimizin Türkiye genelindeki en yüksek oyunu alsak da maalesef seçimleri kaybettik. Ben delikanlıya söz verdiğim için hemen çalışmaları başlattım. İstanbul Narkotik'e gittim ve dedim ki bana hemen ‘eğitimci vereceksiniz' dedim. Akabinde de, eğitmen arkadaşımızın insanları bilgilendirebilmesi için kitleleri bir araya getirmeye başladım. Kurtulması çok kolay bir madde olmadığı için önceliğimiz önleyici tedbirler olacaktı. Psikolog, sosyologlardan da destek aldık. Epey bir makale okuduk ve biz de bu süreçte işin uzmanı olduk. İşin içine girdikçe iyice dertlendik. Zira bu uyuşturucu hızla yayılıyor. Ve biz biliyoruz ki Saadet Partililerin de, AK Partililerin de, Milliyetçi Hareket Partililerin de, sol partilere oy verenlerin de çocukları aynı dertten muzdarip. Akabinde bir arkadaş grubu olarak seferberlik ilan ettik, bendeniz 300'e yakın konferans verdim, Türkiye'nin dört bir yanında panellere katıldım. Gittiğimiz yerlerde hikayeleri dinlemeye başladık" diye devam etti.
‘UYUŞTURUCU SATAN OĞLU ÖLSÜN DİYE DUA EDEN ANNE GÖRDÜM'
Kendisine en çok sorulan sorulardan birinin "Neden işini gücünü bırakıp, uyuşturucuyla mücadele etmeye başladın" sorusu olduğunun altını çizen Ay "Bana hep bu işe neden girdiğim soruluyor. Cevabım şu oluyor. Siz hiç evladı ölsün diye dua eden bir anne gördünüz mü? Ben gördüm. Geçtiğimiz sene Ramazan ayında bir anne geldi ve oğlu ölsün diye dua ettiğini söyledi. Oğlu örnek bir kişiyken, derslerinde son derece başarılıyken, en yakın arkadaşı tarafından uyuşturucuya alıştırılmış. Uyuşturucuya alışınca elde avuçta durmaz olmuş ve işi bir adım daha ileri götürmüş. O konuşmayı yaptığımız dönem, uyuşturucu parası için uyuşturucu satmaya başlamış. Konuştuğum bu anne ‘Ben başka annelerin de canı yansın, başka çocuklar da zehirlensin istemiyorum. O yüzden Allah'a dua ediyorum, oğlumun canını alsın diye' demişti. Bu söz beni derinden etkiledi. Bunu söyleyen bitmiş, perişan bir anne" ifadelerini kullandı. Ay kendisine aktarılan bir başka çarpıcı örneği ise şu sözlerle aktardı:
"Bağcılar'daki konferansta bir ablamızla sohbet ettik. Abla ‘Çocuğum çok başarılıydı, üniversite tercihlerini konuşurken; bir anda bu uyuşturucu hayatımıza girdi. Günün birinde çocuğum da aldandı ve uyuşturucu bağımlısı oldu. Uyuşturucu bağımlısı olunca babası çocuğumu evlatlıktan reddetti. Ben de çok ağır bir kanser ameliyatı geçirdim ve çok ağır ağrı kesiciler kullanmak durumundayım. Ama gece çocuğum eve geldiğinde onu gizlice içeri alabilmek ve uyuyakalmamak için bu ağrı kesicileri almadan acıya direniyorum. Sabah eşim evden çıkınca yemek yapıyor, o yemekleri satıyorum ve kazandığım parayı uyuşturucu alması için çocuğuma veriyorum. Çünkü evladımın hırsız veya uyuşturucu satıcısı olmasını istemiyorum. Benim evladım çalmasın veya başkalarının da çocuklarını zehirlemesin' dedi. Bunu bana anlatan annenin, çocuğunun günden güne eriyip gittiğini düşünün" dedi.
Gençlerin uyuşturucuya başlamasında, aileden, çevreye, dizilere filmlere kadar pek çok etmenin olduğuna işaret eden Ay "Aslında hepimiz suçluyuz. Biz de temiz bir bireyden, temiz toplum; temiz toplumdan temiz bir dünya kurulması arzusuyla böyle bir dernek kurduk. Çalışmalarımızın merkezine şimdiye dek uyuşturucuya hiç bulaşmamış insanları koyduk. Okullara gittik, STK'larla iş birliğine gittik. Aileleri bilinçlendirmek için çalışmalar yaptık. Gençlere ‘uyuşturucu kullanmayın' demenin yetersiz olduğunu bildiğimiz için onları yeteneklerine uygun sosyal, kültürel aktivitelere veya spor kollarına yönlendirmeye çalıştık. ‘Mutlu Aile, Güçlü Türkiye' projemiz, hem ailenin devamlılığını hem de çocukların sağlıklı yetişmesini hedefliyor. Öte yandan, bakanlığa sunduğumuz ‘Sokaktan Olimpiyatlara' diye bir projemiz var. O da sokaktaki yetenekleri profesyonelleştirmeyi, bu yetenekleri bir gün ülkeyi uluslararası arenada temsil edebilecek bir duruma getirmeyi amaçlıyor. Bu çalışmalar devam ediyor. Sanatçı, sporcu ve gazetecilerden de destek var. Edirnekapı'da iki katlı ve haftanın 6 günü açık merkezimiz var. Şubeleşmeye karşıyız, Türkiye'nin çeşitli yerlerinden gönüllülere eğitim vererek genişliyoruz. Bu arada bağımlılık da sadece uyuşturucuyla ilgili bir kavram değil. Marka, dizi, alışveriş, teknoloji gibi bir çok alanda bağımlılıklar söz konusu. Bütün bu alanlarla uğraşan arkadaşlarımız var. Teknolojiye odaklanan bir grup arkadaşımız var, bir diğer grup tüketimle ilgileniyor. Sayımız arttıkça bu alanların sayısı da artacak" dedi ve şöyle devam etti:
"Biz bu derneği kurarken, kimsenin partisine, memleketine bakmıyoruz. Bu dernekte farklılıklarımızı bir kenara bırakma ilkesini esas alıyoruz. Çünkü mesele çocuklarımız. Biz bu dernek kapsamında, farklı partilere mensup arkadaşlarla yan yana yürüyoruz. Ben Saadet Partiliyim ve bunu asla gizlemiyorum. Genel başkan yardımcıları AK Parti'den, MHP'den ve CHP'den de arkadaşlarım var. Hep beraber çalışıyoruz. Biz bu çalışmayla parti ittifakları olan Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı'nı da birleştirmiş olduk. 10 binin üzerinde gönüllülerimiz var. Üye kaydetmiyoruz çünkü buranın menfaat devşirilecek bir yer gibi gözükmesini istemiyoruz. Sadece İstanbul'da bir kerede bağımlılık yapan ve 3 yıl içerisinde öldüren uyuşturuculara bulaşmış kişi sayısı tahminlerinin 500 bin olduğuna işaret eden Ay "İstanbul nüfusunun 40'ta biri. Öngörümüz uyuşturucuya bulaşanların bu rakamda olması. Her bir uyuşturucuyla bulaşan 4 kişilik bir ailenin ferdi olursa, bu da tahminen 2 milyon kişinin bu belayla boğuştuğuna işaret ediyor" dedi.
‘AMATEM KAPASİTESİ YETERSİZ VE RANDEVULAR 2-3 AY SONRASINA VERİLİYOR'
Ay "Bize gelenler ‘Ne yapabiliriz?' diye soruyorlar. Öncelikle yapılması gereken bağımlının tedavi olmayı kabul etmesini sağlamak. Eğer bağımlı tedaviyi kabul ederse AMATEM'de tedavi görmesi gerek. Ancak bu noktada bir sürü sorun var. Birincisi, AMATEM'lerin yatak kapasitesi ülke genelinde 600-650. Özel kliniklerde 40-50 bin liradan aşağı tedavi imkanı yok. Ancak AMATEM'lerdeki kapasite sorunu ciddi. Siz gazetecisiniz arayın ‘Benim evladım uyuşturucuya bulaştı' deyin. Size verecekleri randevu en az 2-3 ay sonrasına olacaktır. Bu da başka bir zorluk yaratıyor. Zaten ikna edilmesi zor bir bağımlı, o 2-3 ay içinde yeniden kayboluyor. İkna edilmişken hemen tedavi edilememesi de çözümsüzlük getiriyor. İkinci bir boyuta da, bir bağımlı AMATEM'e yatırılsa bile bunu çözüm olmayabileceği. Zira bağımlılar, AMATEM'e uyuşturucu girdiğini ve oralara uyuşturucu sokmanın yollarını detaylıca bize anlatıyorlar. İnternette de buna ilişkin bilgiler mevcut. İçeri (uyuşturucu) sokanlar, bunu nasıl yaptıklarını anlatmışlar. Bu tabloya göre, çocuğunuz bir üst maddeye bulaşmış olarak çıkabiliyor" ifadelerini kullandı.
‘GENÇ ZORU BAŞARIP UYUŞTURUCUYU BIRAKSA BİLE UYUŞTURUCU OLAN MAHALLEYE GERİ DÖNÜYOR'
Uyuşturucuyu bir kere bırakmanın yeterli bir önlem olmadığını ve sürekli kontrol altında tutulması gerektiğini savunan Ay "Bütün bu badireler atlatılsa bile, bağımlılık şeker hastalığı gibidir. Sürekli kontrol ister. Yapılması gereken, uyuşturucu olan ortamdan taşınmak, cep telefonu ve sosyal medyadan uzak durmak. Çünkü madde satıcıları işin peşini bırakmıyor. Tekrar o çocuğu bulup ona madde satmaya çalışacaklar. Peki ayda 1.600 lira geliri olan bir aile nasıl evini taşıyacak? Taşıyamıyor. Ayrıca Avrupa'daki gibi rehabilitasyon merkezleri de bizde yok. Bağımlıların mücadele etmesi için gereken özgüvene kavuşacakları bir merkez bu ve bu bizde eksik. Siz evladınızı ne kadar takip edebilirsiniz? Halbuki böyle merkezlerde, kendisiyle aynı mücadeleyi verebileceği insanlarla eğitim verilebiliyor. O özgüven ve donanımla birlikte, hayata yeniden başlayabilmesi lazım" dedi.
Ay "Bize diğer siyasi görüşe sahip arkadaşlarımız bile, insanlar AMATEM'ler için sıra beklemek zorunda kalmasın, AMATEM'lerde gerekli güvenlik sağlansın diye bizden bu konuda sesimizi yükseltmemizi talep etti. Türkiye'de rehabilitasyon köyleri açılsın, Türkiye'de rehabilitasyon için sosyal güvenceye sahip olma şartı olmasın. Biz bu çözüm önerilerini gündeme getirebilecek ve bu konuda parti ayrımı yapmaksızın parlamentodakileri bir araya getirebilecek bir isim lazım dediler. Parti genel başkanımızın da bu hassasiyeti ortada. Parti programına bu konuyu taşıyan tek parti de biziz. Bu sebeple yola çıktık. Bahsettiğim 500 bin rakamı katlanarak artmasın diye çaba gösteriyoruz. Bu 500 bin rakamı, 1 milyon, 2 milyon olmasın diye çaba gösteriyoruz. Bunun için de İstanbul 2. bölge 4. sıradan aday olduk. Biz dertliyiz. Bir çok belediye başkanı ve kaymakama gittik. Bakanlığa bir sürü proje gönderdik ama hiçbir projemize onay gelmedi. Bir kaç belediye hariç sesimizin karşılık bulduğunu söyleyemem. Sokaktaki vatandaşımız vicdanlı ama maalesef tesir edebilecek kurumlar arasında sesimizi duyan olmadı" dedi.
‘ÜLKÜCÜNÜN DE ATATÜRKÇÜNÜN DE HDP'LİNİN DE ÇOCUKLARI AYNI DERTTEN MUZDARİP'
Her kesimden ailenin çocuklarının uyuşturucudan muzdarip olduğunu savunan Ay "24-25 yaşlarında bir kardeşimiz geldi yanıma. ‘Çaresizim' dedi. Abisi bağımlıymış ve bu duruma içerleyen anne-baba kendilerini eve kapatmış; artık insan içine çıkmak istemiyorlarmış. Eve misafir bile kabul etmiyorlar. Bana anne ve babasını hayata döndürmek için konuşmamı istedi, abisinden zaten umudu kestiğini söyledi.Bursa'da, annesi uyuşturucu parası vermediği için annesinin burnunu kıran bir çocuktan bahsettiler. Fotoğrafı görüyor musunuz? O kadar çok örnek var ki, insanın tüyleri diken diken oluyor. O çaresizlik için kimse ‘benim başımıza gelmez' demesin. Çünkü ülkücü, Atatürkçü, HDP'li ve pek çok siyasi görülen ailenin çocuklarının başında aynı dert var" dedi.
‘BU UYUŞTURUCULAR HEM TERÖR FİNANSMANI OLUYOR HEM DE GENÇLİĞİ HEDEF ALIP GELECEĞİMİZİ BİTİRMEYİ AMAÇLIYOR'
Uyuşturucuların terörle bağının altını çizen Ay "Bu uyuşturucular, laboratuvarlarda üretilen uyuşturucular. Bir madde var (adını yazmıyoruz) insanları canavarlaştırıyor. Vampirleştiriyor. Bir kimyager arkadaş içine baktığında gördüğü tablonun dehşet verici olduğunu anlattı. Bu normal bir madde değil, üzerinde çok çalışılarak o hale getirilmiş bir madde. Bu ne demek? Biyolojik bir hamleyle karşı karşıyayız demek. Yani bizim çocuklarımızın üzerinde bir oyun oynanıyor. Bizimle baş edemeyenler, geleceğimizi hedef alıyorlar. Ben doğma büyüme Gaziosmanpaşalıyım 80'li yıllarda biz uyuşturucuyu ancak televizyonda görürdük. O dönem sokaklarda, bırakın uyuşturucuyu;alkol sigara bile görmek zordu. Şimdi 5 yaşında çocuk bile uyuşturucuyu biliyor. Benim 3 yaşında çocuğum sokakta baygın birini gördüğünde ‘Baba bir şey içmiş' diyor. Geçenlerde muhalefet partisi liderleri de bunu dile getirmeye başladı. Ancak bunu ilk gündeme getiren parti Saadet Partisi'dir. 2014 yılında bu konuya ilişkin yayınlandığımız bir deklarasyon var" diye konuştu.
Uyuşturucuların genel olarak merdiven altı üretildiğini ve uyuşturucu kullananların çoğunluğunda çeşitli hastalıklar bulunduğuna işaret eden Ay "Merdiven altı üretim ağırlıkta gibi görünüyor. Madde kullananların büyük bölümünde Hepatit B, AIDS gibi bulaşıcı hastalıklar da tespit ediliyor. Bu da üretimin izbe yerlerde, hijyen olmadığı yerlerde üretildiği anlamına geliyor. Bir başka boyutu da terör. Bu maddelerle terörün bağdaştığı iki nokta var. Birincisi, bu maddeler teröre finansman oluyor. İkincisi de gençlerimizi zehirleyerek aslında bir terör faaliyetinde bulunulmuş oluyor. Narkotiğin bununla ilgili çalışmaları var" dedi ve şöyle devam etti:
"Bursa'da bir torbacı yakalanıyor ve üzerinden bir liste çıkıyor. Listede kilo problemi olan ve sivilcileri olan çocukların isimleri var bu iki başlık altında. Polis önce anlam veremiyor. Sonra gerçek sorguda ortaya çıkıyor. Bu kişiler bu maddeleri okullarda ‘kilo vermek' veya ‘sivilcilerinden kurtulmak isteyenleri kandırarak yaygınlaştırıyor. Yani bir kişinin en yakın arkadaşı, kilolarından kurtulmak için bende bir hap var dediğinde o kişi de artık bağımlı oluyor. Dizilerdeki, filmlerdeki gram yağ olmayan güzellik kriterleri de bu çocukları kolayca hedef haline getiriyor. Bir ortaokulda konferans verirken, gençler hedeflerinin zengin olmak, len pahalı arabaya binmek veya en güzel kadınla evlenmek olduğunu söylüyor. Düşünebiliyor musunuz, zihin yapısını… Peki onun suçu mu? Hayır, hepimizin suçu. Eğer anne-babalar, RTÜK bunlara daha çok dikkat etse, belki de zihin böyle şekillenmeyecek. Sigara buzlanıyor tamam, ama aynı filmde dayatılan bir güzellik anlayışı ve olmazsa olmaz bir zenginlik de var. Bunlar da çocukları etki altında bırakıyor. Çocuk zengin olursa adam yerine konacağını düşünülüyor. Ben toplum önündeki bu kişilerden çok devlet büyüklerine kızıyorum."
‘BÜTÜN PARTİLERİN SEÇMENİNİN ÇOCUKLARI İÇİN ÇALIŞACAĞIZ'
Ay "Eğitim sistemi ilk dokunulması gereken alanlardan rol modellerini etkisinden çocukları kurtarmak gerekiyor. Mahalle kültürü yenden oluşturulmalı. Biz bırakın sigarayı filan büyüklerimize ses bile yükseltemezdik. Aile hekimlerinin bilinçlendirilmesi, tedavi yönetmelerinin modernize edilmesi, özel kliniklerin insanları yolunacak kaz olarak gördükleri anlayışı bir kenara bırakmaları için düzenlemeler yapacağız. Rehabilitasyon için sosyal güvence şartını kaldıracağız. Uyuşturucu kullananların adres değiştirmesi için kolaylıklar sağlayacağız. Ekonomik imkanları da seferber edeceğiz. Ve tabii ki Türkiye'nin 7 bölgesine de model olabilecek rehabilitasyon merkezleri açacağız. Bunların sayıları hızla artacak. Ülkemizde akil olarak görülen yapımcı ve sanatçıları da seferber edeceğiz. Oluşturacağımızı hassasiyet, senaryo yazarlarının iş yaparken bile farkında olmasını sağlayacak. En önemlisi ailelerle irtibat halinde olacağız. Biz AK Partililerin, CHP, MHP, HDP yani bu ülkenin çocukları için çalışacağım" diye ekledi.