Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de dün halktan gelen soruları yanıtladığı basın toplantısında ABD'nin çelik ve alüminyumun ithalatına getirdiği ek gümrük vergileri hakkında konuştu. Bu ek vergilerin ‘yaptırım' olarak da görülebileceğini belirten Putin, Batılı ülkelerin Rusya'ya uyguladıkları yaptırıma gerekçe olarak gösterdikleri Kırım'a gönderme yaptı.
Putin şunları söyledi: "ABD'nin çelik ve alüminyumun ithalatında yalnızca Avrupa'ya değil, Kanada ve Meksika için bile yüksek vergiler getirmesi aslında yaptırım. Bunu ne için getirdiler? Yoksa —pek çok partnerimizin bize yönelttiği suçlama gibi- Kırım'ı mı ilhak ettiler? Hayır. Bunlar (ek vergiler) ABD'nin pragmatik ulusal çıkarlarıyla ve ülkedeki mevcut yönetimin bu çıkarları nasıl anladığıyla ilgili."
Trump yönetiminin son dönemde uluslararası ticaret alanında attığı adımları ve Putin'in bu konudaki açıklamalarını Sputnik'e değerlendiren ekonomist Arda Tunca, Trump'ın karşılıklı müzakere olmaksızın attığı adımların uluslararası ticarete zarar verdiğini vurgulayarak "Herkes kendi ülkesini korumak ister, buna kimsenin itirazı olamaz. Ama burada işin ticareti olumsuz etkileyecek olan tarafı, Trump'ın attığı adımlardan çok attığı adımların tarzından, üslubundan kaynaklı olacak. Çünkü uluslararası ticaret, uluslararası siyaset gibi karşılıklı müzakere isteyen konulardır. Bunlar biraz zaman alır. Bütün ülkeler uluslararası ticaretteki mukayeseli üstünlükleri, karşılıklı ticarette yaşadıkları avantajları ve dezavantajları ortaya koyup görüşmek durumundadırlar. Trump hiçbir şeyi görüşmeden tek taraflı adımlar atarak ilerliyor. Her konuda böyle yapıyor. Dolayısıyla ben aldığı kararların ticarete vereceği zarardan çok takındığı üslubun ticarete zarar vereceğini düşünüyorum" diye konuştu.
Karşılıklı müzakere sonucu atılacak adımların tüm ülkelerin yararına olduğunu, ancak Trump'ın böyle bir yol izlemediğini ifade eden Tunca, "Müzakere etse belki bugün atmak zorunda kaldığı sert adımları atmak durumunda kalmayabilirdi, daha yumuşak geçişler olurdu. Çünkü aynı zamanda sektörlerin, ülkelerin almış oldukları kararlara adaptasyon süreçleri vardır. Hem tedarik zincirleri, hem fiyatlamalar bir süreç gerektirir ve bu süreçlerle yumuşak geçişler yapılır. Ülkeler kendi ülkelerindeki istihdamı da bu şekilde koruyabilirler, işsizlik yaratmayan süreçlerden geçebilirler. Trump'ın aldığı karardan çok kararların üslubuyla ilgili sıkıntı var. Esas olarak bu olumsuz etkileyecektir. Karşılıklı müzakere anlayışıyla bu süreçleri yürütmüyor. Esas olarak bundan dolayı uluslararası ticarette hasarın oluşmasına neden oluyor" dedi.
'ABD, BİR PARTNER MANTIĞINDA DAVRANMIYOR'
Trump'ın aldığı karardan çok takındığı üslubun önemli olduğunu vurgulayan Tunca sözlerini şöyle sürdürdü:
"[Trump] bir gecede Paris Çevre Anlaşması'ndan çıkıyor, bir gecede Asya-Pasifik Ticari Anlaşması'ndan çıkıyor, bir gecede İran'la Nükleer Anlaşma'dan çekiliyor. Her şey bir gecede oluyor. Bunları önceden söyledi ama müzakere etmiyor. Kararı aniden alıp uygulamaya sokuyor ve geldiği nokta ABD içinde de kendi seçmeninden bu kadar süre içinde en düşük onaylanma oranına sahip olan başkan konumuna getirdi kendisini.
'ABD, KENDİ ALANLARINI DARALTMAYA BAŞLADI'
Konuyla ilgili Spuntik'e konuşan İntegral Yatırım Menkul Değerler Araştırma Uzmanı Seda Yalçınkaya Özer de son dönemde Trump'ın attığı adımlarla ‘ticaret savaşlarının' tekrar gündeme geldiğini ifade ederek "Trump'ın ticaret savaşlarıyla ilgili izlediği en önemli strateji şu: Bir adım atıyor ve uygulamaya yönelik bir pazarlık kapısı açıyor. Ülkelerle tek tek bunları görüşerek kendisine bir pazarlık alanı yaratıyor. ABD Başkanı Trump'ın izlediği bu korumacı politikalar stratejik anlamda ticaret savaşlarını gündeme getirip özellikle para birimleri cephesinde bir finansal kıskaç yaratıyor. Bunu biz her alanda izliyoruz. Rus Rublesi'nde bunu gördük. ABD Doları'nda ticaret savaşlarıyla birlikte bir geri çekilme olmuştu. Bunu izlemiştik. Ama ülkeler bazında şu anda ticaretle ilgili çok ciddi bozulmalar görmüyoruz. Bunu ilerleyen süreçte göreceğiz. Ama şunu söyleyebiliriz; ABD, Meksika ve Kanada'ya uyguladığı yaptırımlarla açıkçası kendi alanlarını daraltmaya başladı. Burada Trump'ın bir pazarlık kapısı açıp ona göre bir hamle yapacağını düşünüyorum" dedi.
Trump'ın attığı adımların sonuçlarının 2019 yılında görüleceğini belirten Özer, "Trump'ın adımlarını sadece Rusya, Meksika, Kanada çerçevesinde değil bütün dünya ülkelerine karşı gördük. Çok korumacı ve milliyetçi bir tavrı var. Özellikle dış politika tarafında çok arzu edilen bir politikacı değil, daha çok ticaret adamı şeklinde bir politikası var. Ülkeler de bu gözle bakıyor. Pazarlık kapılarını çok fazla açıyor ve bu pazarlık kapılarıyla birlikte ABD'nin çıkarlarına yönelik hamleler yapıyor. Şu anda dış politika açısından stratejisinin çok doğru olduğunu söylemek mümkün diyor. Ekonomiyi ön planda tutuyor, ‘Tekrar 1 numara olacağız' söylemiyle çok idealist ve milliyetçi tarafı var. İlerleyen süreçte vergi konusunda atmış olduğu adımlarla ekonominin büyüme tarafına ne gibi yansımalarının olacağını göreceğiz ama bunu hemen hissetmeyiz. 2018'in sonuna doğru bir ekonomik gösterge buluruz. Şu anda ABD ekonomisine yönelik ısınma ve büyümenin devam ettiğini görüyoruz, son dönemde veriler çok iyi geliyor. Ama bunun ne kadar sürdürülebilir olduğunu ve atılmış olan siyasi adımların ekonomiye yansımalarını görmek için 2019'u beklemek gerekiyor" diye konuştu.
'TRUMP'IN ADIMLARI, DÜNYADA KORUMACI TEDBİRLERİ ARTTIRACAK'
Trump'ın ekonomide attığı adımların dünyada korumacı tedbirleri arttıracağına işaret eden Özer, "Büyük bir ihtimalle dış politikada Trump'ın sataşmaları sürecektir ve ülkeler de kendi menfaatlerini korumak için gerekli adımları atacaktır. Onlar da kendilerine yönelik bir korumacı politika güdeceklerdir" dedi.