Kolat "Karara göre, seçimlerden en geç 3 ay önce, 10 gün öncesinden izin alarak propaganda yapmak mümkün ancak seçimlere 3 ay kala seçim propagandası yapmak yasak. Bu kararı Almanya Federal Hükümeti ve Avrupa Birliği hükümetleri aldı. Ben bu kararın daha çok iç siyasetle ilgili ve iki ülke ilişkilerinden kaynaklı bir karar olduğunu düşünüyorum. Ayrıca bu sadece Türkiye'yle ilgili bir karar da değil; bu bütün diğer ülkeleri de ilgilendiren bir karar. Bir başka ülkedeki seçim adayı da gelse, o da aynı yasağa tabi tutulacaktır" ifadelerini kullandı.
‘IRKÇILIĞI KÖRÜKLEYEN TUTUMDAN KAÇINILMALI'
Uygulamanın Almanya'da yaşayan ve Türkiye'de yaklaşan seçimlerde oy kullanacak kişilerin propaganda yapmasına engel olmadığının altını çizen Kolat "Bu uygulama, Almanya'da yaşayan ve seçimlerde oy kullanacak olan insanlarımızın kendi aralarında propaganda yapmasına engel değil. CHP olarak biz ve tabii diğer partiler de, Alman yasalarının bize verdiği izin dahilinde barışçıl gösteri, yürüyüş ve bilgilendirme çalışmaları yapabiliyoruz. Bu uygulamanın yönetici görevi olanlarla ilgili olduğu ve milletvekillerinin kapsam dışı olduğu kanaatindeyim. Çünkü milletvekilleri, zaten (Almanya'ya) gidip geliyor. Burada görüşmeler yapacaklardır. Burada kastedilen büyük toplantılar. Çünkü bu Almanya'nın iç güvenliği ve dış politikasıyla ilgili. Ortada topyekûn bir yasak yok" ifadelerini kullandı.
Almanya'daki Türk toplumunun karşı karşıya olduğu ırkçılığı artırabilecek söylemlerin yine oradaki Türk toplumuna zarar verdiğini hatırlatan Kolat "Eğer Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bu uygulamayı bir şeylere alet ederek oy devşirme amacı varsa, bu çok yanlış. Bu yaklaşımı anlamak mümkün olamaz. Zira burada kutuplaşma yaratarak, sanki her şey yasakmış gibi göstererek ‘Nazi' gibi kabul edilemez kavramların kullanılması söz konusu. Bunlar da affedilecek açıklamalar değil. Türkiye hükümetinin veya Cumhurbaşkanı'nın ortamı germek suretiyle ve oy alma kaygısı arkasına saklanarak buradaki insanların yaşadığı topluma yabancılaşmasını sağlayabilecek ve ırkçılığı artırabilecek söylemlerden vazgeçmesi gerekir. Biz zaten burada yaşadığımız toplumda kurumsal ve yapısal ırkçılıkla mücadele ederken, bunu daha da körükleyen bir yaklaşımın Türkiye'den gelmemesi gerekir. Buradaki insanlar üzerinden politika yapılmasın, buradaki insanlarımızı zor duruma düşürecek açıklamalar yapmaktan imtina edilsin" diye ekledi.
‘ALMANYA'DA ÖZELLİKLE DİNİ CEMAATLER ANAYASAL HAKLARI KONUSUNDA SES ÇIKARAMAZ HALE GELİYOR'
Türk-Alman Cemiyeti Başkanı Bekir Yılmaz'a göre ise, propaganda yasaklarının Almanya'daki Türk toplumunun seçimde yapacağı tercihe çok büyük etkisi olmasa da; oradaki Türklerin haber alma özgürlükleri kısıtlanmış oluyor:
"Bu yasakların yurt dışında, özellikle Almanya'da, yaşayan seçmenin tercihleri üzerinde bir etkisi olacağını düşünmüyorum. Ama Avrupa Birliği ülkelerinde yaşıyoruz. Ve burada yaşayan insanların haber alma özgürlükleri bu yasaklarla bir nebze kısıtlanıyor. İnsanlar çekiniyor. Özellikle dini cemaatler herhangi bir konuda ses çıkardığında hemen ‘Bu Erdoğan'ın adamı mı?' tepkileriyle karşılaşıyorlar. Türkiye'nin buradaki vatandaşı zora sokmadan ve bu vatandaşlara güç katacak bir politika izlemesi şart. Bu cemaatler kapatılma, baskı altına alınma korkusu yaşıyor. Bu korku sebebiyle zaman zaman bazı anayasal hakları konusunda ses çıkaramaz duruma geldiler."
Yasağın her ölçekte toplantıyı kapsadığına işaret eden Yılmaz "Türk siyasetçiler, seçimden önceki 3 ay boyunca hiçbir şekilde 3-5 kişiye bile hitap edemiyor. Bunun da buradaki insanlar üzerinde psikolojik gerilim yaratan bir tarafı var. İnsanlar ‘Biz ne yaparsak yapalım bunlar bizi kabul etmeyecekler' hissiyatı içerisine giriyor. Bu çok tehlikeli" dedi.
29 Mayıs 1993'te Solingen eyaletinde dört aşırı sağcı gencin Türk ailenin evini ateşe verdiği ve 5 Türk'ün hayatını kaybettiği yangının yıl dönümünde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun gerçekleştireceği öngörülen ziyaretinin bile iptal edildiğine işaret eden Yılmaz "Siyasi propaganda içerikli bir konuşma yapılmayacağının taahhüt edilmesine rağmen Dışişleri Bakanı'nın söz konusu törene katılımı iptal edildi. Bunun Türk toplumu üzerindeki psikolojik etkisi hesaba katılmalı" diye konuştu.
‘TÜRKİYE'DEN GELEN SİYASETÇİLER DE ARTIK ALMANYA'DAKİ TÜRKLERİN SORUNLARIYLA İLGİLENMEYE BAŞLAMALI'
Türkiye'den Almanya'ya giden siyasetçilerin oradaki Türk toplumun sorunlarına eğilmediklerine işaret eden Yılmaz "Tabii, Türkiye'den buralara gelip seçim propagandası yapan siyasi parti temsilcilerinin hassasiyet göstermesi gerekir. Sonuçta seçimler, 4 senede, 5 senede bir yapılıyor. Ancak burada insanlar hep beraber yaşıyor. Türkiye'den gelenler de burada birlikte yaşayanları ayrıştırıyor. Türkiye'den buraya gelenler bir nebze olsun buradaki vatandaşın sorunlarıyla ilgileniyor olsa ben de dahil pek çok kişi farklı düşünür. Maalesef buradaki vatandaşın sorunlarının çözümüne yönelik bir hamle atıldığına tanık olmadık. Sonuçta yalnızca Almanya'da 1 milyon 400 bin civarında seçmen var. Türkiye'de olsa 10-15 milletvekilliği seçim bölgesi yapıyor" diye ekledi.