"Bu kitabın ana fikri şu: 2003 yılı sonunda, doğru yolda başlayan yolculuğun, çıkmaz sokaklara nasıl adım adım girdiğini anlattım. İyi başlayıp, çok kötü biten bir hikâyeyi anlatmaya çalıştım." diyerek sözlerine başlayan Sever kitabında, Abdullah Gül'ün Erdoğan’ın engelleme girişimlerine rağmen 2007 yılında son dakikada yaptığı basın toplantısı ile Cumhurbaşkanı olabildiğini de açıklamıştı.
'ERDOĞAN, EŞİNİN BAŞI AÇIK BİR ADAY ARAYIŞINA GİRDİ'
Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı sürecinde çok ciddi krizler yaşandığına değinen Sever, "Dönemin Başbakan'ı Erdoğan, eşinin başı açık olan bir aday arayışına girdi. Abdullah Gül çıkıp 'Ben adayım' demeseydi, başka birisi Cumhurbaşkanı olacaktı. Gül, bana 'Ben o toplantıyı yapmasaymışım, bugün Cumhurbaşkanı değilmişim' demişti. Bunu da Büyükelçi Gürcan Türkoğlu'yla birlikte otururken söyledi." diye konuştu.
'SADULLAH ERGİN ZEKERİYA ÖZ'E 13 AY RANDEVU VERMEMİŞTİ'
Kitabında, kumpas davalarının savcısı firari FETÖ'cü Zekeriya Öz'ün, dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in itirazlarına rağmen doğrudan dönemin Başbakan'ı Tayyip Erdoğan'a bağlı çalıştığını da iddia eden Sever, "Bu iddiam doğru, benim icat ettiğim bir şey değil. O günün koşullarında değerlendirmek gerekiyor. Adalet Bakanı, o dönem Zekeriya Öz'e 13 ay boyunca randevu vermemişti." diye konuştu.
Sever kitabında, İngiliz Financial Times gazetesinin dış politika editörü David Gardner'ın kendisine, AK Parti MKYK üyesi ve TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop'la yaptığı görüşmeyi aktardığını belirtmişti. Sever, o görüşmede Şentop'un, İngiliz gazeteci Gardner'a Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu hakkında "Tek bir hamle bile yaparlarsa, Gülenci olarak damgalanır ve hapse atılırlar." dediği iddiasına da kitabında yer vermişti.
Sever, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı, MKYK üyesi ve Erdoğan’a en yakın isimlerden biri olan Şentop’un “Erdoğan’ın bilgisi, onayı ve desteği olmadan” bir İngiliz gazetecisiye bu sözleri söylemesinin mümkün olmadığını savunarak “Belli ki bu ihtimal aralarında konuşulmuş, tartışılmış, Gül veya Davutoğlu’nun böyle bir yola yönelmeleri halinde, FETÖ’cü olarak suçlanıp, tutuklanmalarına karar verilmişti bile” diye yazdı.
Şentop, Sever'in kitabının yayımlanmasının ardından, kitapta yer alan iddialara şu yanıtı vermişti:
"Mesleğe yeni atılan gazetecinin bile böyle bir durumda yapması gereken, konunun muhataplarını, yani beni veya Sayın Gardner'ı aramak, işin mahiyetini sormaktır. Amaç gerçeği ortaya çıkarmak olsaydı bu yol takip edilirdi. Eğer bu yol tutulup gerçeğin peşinden gidilmiş olsaydı, durumun yansıtıldığı gibi olmadığı anlaşılırdı"
Sever, konuyla ilgili şunları söyledi:
"David Gardner, 16 Nisan referandumundan önce Ankara'ya gelmişti. 11 Nisan 2017'de yayımlanan makalesinde, referandumla ilgili nabız tutarken, AKP'nin seçim stratejistlerinden birine 'Gül veya Davutoğlu parti kurarsa ne yaparsanız' diye sorduğunu belirtmişti. Yanıt olarak, 'Derhal Gülencilikle suçlayıp hapse atarız' yanıtını aldığını söylemişti. Sözü kimin söylediğine dair de kaynak belirtmiyor. David'in yakın bir dostu var. O kişi, benim de yakın dostum. Ben de ona sordum. Dostum bana, 'David bana, bu kişinin Mustafa Şentop olduğunu söyledi' dedi. Kaynağıma da çok güveniyorum."
'KURUMSAL KİMLİĞİ TEMSİL EDEN BİRİ BU SÖZLERİ SÖYLEDİ'
"Ortada çok önemli bir olay var. Kimse, işin o kısmıyla ilgilenmiyor. 'Gül ve Davutoğlu'nu Gülenci ilân eder, hapse attırırız' sözü, partinin kurumsal kimliğini temsil eden biri veya birileri tarafından söylenmiş mi? Söylenmiş. Bu yalanlanmıyor."
'AK TROLLER SALDIRMADI'
Sever, "Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu'nu Gülenci ilân eder hapse attırırız" sözlerinin Mustafa Şentop tarafından söylendiği iddiasının doğru olduğunu savunarak, sözlerini şöyle noktaladı:
"Yandaş basın ve AK Troller, en küçük bir olayda bana saldırıyorlardı. Şentop'un açıklaması hemen hemen hiçbir yerde yayımlanmadı. AK Troller'den ses çıkmadı. Bu bile yeterince çok şey ifade ediyor. Çünkü olay doğru. Doğru olduğu için de, duyulmasını, insanlar tarafından konuşulmasını istemiyorlar."