ABD ve İsrail niçin böylesi adımlar atıyor? Körfez ülkelerinin son dönemdeki pozisyonları neye işaret ediyor?
Gelişmeleri Aydın Üniversitesi'nden Dr. Naim Babüroğlu ile konuştuk.
'ABD VE İSRAİL'E EN ÇOK YARDIMI ARAP ÜLKELERİ YAPIYOR'
Babüroğlu'na göre ABD ve İsrail'in bölgeyi şekillendirme politikalarında en çok yardımı Suudi Arabistan başta olmak üzere Arap ülkeleri yaparken, son olaylardan en mutlu olan ülke ABD ve İsrail:
"ABD ve İsrail, bu yapılanlardan en çok mutlu olan iki ülke. Ayrıca diğer ülkeler grubunu da sayarsak Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinden Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile Bahreyn'i de ekleyebiliriz. Bu ülkelerin politikaları hakkında şunu söyleyemek lazım — bu bir sır değil, kendi belgelerinde ve toplantılarında açıkça söylüyorlar- ABD, ve İsrail'i, Ortadoğu'da yani Suriye, Irak ve Filistin ile birlikte bu bölgenin şekillenmesinde en fazla yardımı olan ülkeler bu Arap ülkeleri. Kudüs'e elçilik taşınmasıyla başlayan olaylarda 50'ye yakın Filistinli hayatını kaybetti ve 2000'i aşkın yaralı var. Fakat İslam dünyasından Türkiye dışında ses yok. Bu önemli ve anlamlı bir sorudur. Suudi Arabistan'ın, ABD'nin ve İsrail'in buradaki politikalarına dikkat etmek gerekiyor. Trump iktidara geldikten sonra (eski ABD Başkanı Barack) Obama'nın kurmaya çalıştığı bütün sistemi elinin tersiyle itmeye çalıştı. En son yapılan İran ile yapılan anlaşmadan çekilme olayı da bu şekilde oldu."
'TRUMP'IN SİLAH SANAYİSİNİN KARLARI İÇİN SAVAŞ ÇARKLARINI DÖNDÜRMESİ LAZIM'
"ABD, bir taraftan Kore ile ilgili barış adımları atarken neden Ortadoğu'da gerginliği arttırıcı bir politika izleniyor sorusu çelişki yaratabilir. Esas soru budur. Kore liderleri el sıkıştığı anda ABD'nin silah tüccarı olan ilk beş silah şirketi borsada değer kaybettiler ve bu durum onlara 10.2 milyar dolara mal oldu. Trump'ın başkan seçildiğinde gerçekleştirmeyi taahhüt ettiği şeylerden birisi savaş çarkını hızlandırmaktı. Böylece ABD'nin silah endüstrisinin karını arttırmış olacak. İşte Kuzey Kore ile Güney Kore arasında atılan barış adımları bu en önemli şirketin hissesini 10.2 milyar dolar düşürürken tabii Trump ve ABD'nin Ortadoğu'da gerginliği arttırmaya ihtiyacı var. Bu bir gerçek. Çünkü savaşın şekli değişti. Birinci Dünya Savaşı'nda 15 milyon insan hayatını yitirdi. Ama ölen sivillerin oranı yüzde 5'ti. İkinci Dünya Savaşı'nda 60 milyondan fazla insan yaşamını yitirdi. Bu sefer ölen sivillerin oranı yüzde 48'di. Güya dünyada o savaştan bu yana savaş yok. Literatürde öyle geçiyor. Ama ölen insan sayısı 60 milyonu geçti. Sivil ölüm oranı ise yüzde 95 oldu. Yani artık savaş yüzünü, çehresini ve şeklini değiştirdi. Artık askerlerden daha fazla siviller ölüyor. Bu açıdan baktığımızda özel askeri şirketler, paralı askerler türedi. Yani bunların, savaş sanayinin savaş çarkının hızlı döndürülmesine ihtiyaçları var. Bu maalesef geldiğimiz 2018'de dünyanın ve savaşın bir gerçeğidir. 2017 yılı itibariyle savaş sanayisine harcanan rakam 1.7 trilyon dolardır. Bunun yaklaşık 700 milyar dolarlık kısmı ABD'nin. Çin 200 milyar dolar, Rusya'nın 85 milyar dolar. Peki Suudi Arabistan'ın nedir? İlginç bir şekilde Suudi Arabistan, Rusya'yı geçti. Nasıl oluyor da Suudi Arabistan bu kadar harcıyor? Eğer ordusunu modernize etmiş olsaydı 2-3 yıldır aşiret ordusundan farklı olmayan Yemen'i yerle bir etmesi gerekirdi."
'ABD VE MÜTTEFİKLERİ, İRAN GERÇEĞİNDEN DOLAYI SURİYE SAVAŞINI BİTİRMİYOR'
"İsrail devleti kurulduğunda maalesef Arap ülkeleri buna karşı varlık gösteremedi. 1967 savaşında yapamadılar. Diğer savaşlarda da mağlup oldular. Bu şu demek: Arap ülkeleri, özellikle de Suudi Arabistan, Rusya'dan daha fazla savunma harcaması yapmasına rağmen İsrail'in yanında yer alıyor. İsrail, kendi toprakları olmayan Filistin coğrafyasına genişliyor. Kudüs, ABD'nin yardımıyla başkent ilan edildi. Bu öyle kalmayacak. Gazze'ye kadar hatta Şam'a doğru Lübnan sınırından kuzeye doğru 40 kilometre derinlikte Suriye içinde bir alanı tampon bölge etme planı var. Bu tampon bölge ilanıyla birlikte Suriye zaten dört parçaya ayrılıyor. Sadece öyle değil. Suriye'de ABD ve bölgesel müttefiklerinin savaşı bitirmek istememelerin nedeni bir kere İran gerçeğinden kaynaklanıyor. İran, hem Irak'ta hem de Suriye'de pençesini atmış ve güçlenmiş durumda. Suriye'de üsleri, tesisleri, askeri varlığı var. Bu İsrail açısından güvenliğik politikasına denk düşmüyor. O halde ABD ve İsrail 'Suriye'deki İran varlığını sona erdirmemiz lazım' diyorlar. Bunun için en son İsrail'in, Suriye'yi bombalama olayı oldu. Bu olayda 9-10 Mayıs gecesinde 28 savaş uçağıyla yaklaşık 60 füze atıldı. Karadan da 10'dan fazla taktik füze atıldı. Rusya, bunların yarısı Suriye hava sahasından tahrip edildi şeklinde açıklama yaptı. Bu şu demek: Rusya'nın Suriye'ye verdiği hava savuma sistemleri aktif olarak çalışıyor. Yani özetle: ABD ve İsrail'in —özellikle İsrail'in güvenliğinin sağlanması için- Suriye'de İran varlığının sona erdirilmesi gerek. Bunun için böyle bir politika izliyor. Tahammülü yok. Suriye'deki İran varlığını sona erdirmek için de resmen bir savaş açtı. Nasıl açtı? Nükleer anlaşmadan çekildi. Çekilince ne yapacak? Savaşı aslında fiilen başlattı. 9-10 Mayıs gecesi savaşın ilk işaret fişeği savaş uçaklarıyla Suriye'de İran varlığı vurulmasıyla verildi."
‘İRAN'A KARŞI SAVAŞ ÜÇ CEPHEDEN AÇILDI'
"Şimdi bu savaş üç cepheden açıldı. Birinci cephesi ekonomik yaptırımlarla İran'daki toplumun sosyolojik olarak çalkantı içine girmesi. Ekonomik yönden sıkışan toplum kalkışmaya yeltenirken bu arada terör örgütleri vasıtasıyla İran'daki mevcut olan istikrar kaybedilmeye çalışılacak. İkinci cephe Suriye'de İsrail'in bombaladığı gibi İran askeri varlığını sürekli bombalanacak. Hem Suriye'nin toprak bütünlüğünü tehdit edecek hem de oradaki İran varlığını zayıflatarak yok olmasını sağlayacak. Üçüncü ve daha önemli bir cephe de Lübnan'daki Hizbullah üzerinden İsrail kullanılarak bir operasyon başlatılacak ve İran'a Hizbullah üzerinden ağır bir ders verilecek. Öte yandan İran'ın Suriye'nin Fırat'ın doğusunda Suriye coğrafyasının yüzde 30'unu işgal eden ABD ve PYD terör örgütü var. Suriye enerji kaynaklarının yüzde 75'i burada. Burada da şu şekilde yapılacak: Suriye-Irak sınırında tampon oluşturacak. Zaten Fırat'ın doğusunu onların elinde. İkinci olarak güneyde Suriye-Ürdün sınırında bir tampon bölge oluşturacak. Oradaki Tanf bölgesi muhaliflerin elinde. Orada ABD'nin bir operasyon merkezi var ve 800 ABD askeri bulunuyor. Burasını da Suriye'den koparmak istiyorlar. Üçüncü tampon bölge de Suriye-İsrail sınırında İsrail'in Şam'a doğru 40 km girerek yapacağı tampon bölge. Dolayısıyla bu üç tampon bölgeyle birlikte İran'ın Doğu Akdeniz'le ve Suriye'yle irtibatı kesilecek. Bu plan gizli değil ve yürüyor şu anda."
‘TÜRKİYE KEŞKE DAHA ÖNCEDEN RUSYA, İRAN VE IRAK İLE İŞBİRLİĞİ YAPSAYDI'
"Türkiye, NATO müttefikleri olarak ABD ve koalisyon ülkeleriyle birlikte hareket ediyordu. Ancak ABD'nin ve koalisyon ülkelerinin Suriye'yi bölücü politikaları tamamen ortaya çıktı. Türkiye keşke daha önceden İran, Irak ve Rusya ile işbirliği yapmaya başlasaydı. Şimdi Türkiye, İran, Irak ve Rusya, Suriye'nin toprak bütünlüğünden yana. ABD ve diğer koalisyon ülkeleri de Suriye'nin parçalanmasından yana. Suriye'nin parçalanması, Türkiye'nin ulusal çıkarları ve güvenliği açısından tehdit oluşturur. Yani bu bir beka sorunudur. Türkiye'nin gerçekten Suriye açısından beka sorunu var. Suriye'nin parçalanması demek Türkiye'ye yönelik tehdidin de artması demek. Biraz önce belirttim: Fırat'ın doğusunda yaklaşık 60 bin kadar PYD-PKK terör örgütü elamanı var. PYD ve PKK'yı beraber kullanıyorum çünkü 2005'te yayınlanan KCK sözleşmesi var. Orada Suriye'dekine PYD, Türkiye'dekine PKK İran'dakine PJAK ve Irak'takine PJDK diyorlar. Hepsi organik olarak KCK'ya bağlı. Yani PYD eşittir PKK'dır. Suriye'den Türkiye'ye geçtiğinizde PKK'lı oluyor. Suriye'ye geçtiğinizde de PYD'li oluyor. Afrin'de PKK terör örgütünün Kilis ve Hatay'a bir tehdidi vardı. Gelip bombalama olayı vardı. Burada da PYD-PKK terör örgütüne karşı Rusya ile koordineli olarak —aynı Fırat Kalkanı'ndaki gibi- operasyon yapıldı. Burada bir koridor var. Fırat'ın doğusunda, Doğu Akdeniz'e uzanan isterseniz buna enerji koridoru ya da terör koridoru diyin ama bir koridor var. Türkiye yaptığı operasyonlarla bu koridoru engelledi. Siyasi hedef 911 kmlik sınırda bulunan PYD, PKK bölücü terör örgütünü etkisiz duruma getirmekti. Daha sırada Menbiç, Fırat'ın doğusu var."
'ABD VE BÖLGESEL MÜTTEFİKLERİNİN POLİTİKALARI, BÖLGEYİ PARÇALAMA POLİTİKALARI'
"Filistin'de halkın yıllardan beri 1948'den beri mağdur olduğu ve sürekli ezilip, öldürüldüğü bir dava var. Son olayda en çok Türkiye sahiplendi bunu. Arap dünyasından ise hiç ses yok. İslam dünyasından da hiç ses yok. Bunu sorgulamak lazım. Ürdün'den Mısır'dan niye ses yok? Suudi Arabistan zaten İsrail ile beraber. Ama Filistin yıllardan beri ezilen bir halktır. Türkiye bu davayı —her ne kadar siyasi iktidarlar değişse de sahiplenmiştir. 2014 yılında 51 gün süren Gazze savaşı vardı. Şu anda Filistin'de öldürülenlerin sayısına baktığımzda bir günde öldürülenler Gazze savaşından daha fazla sayıda. Aslında dünyanın ayağa kalkması lazım. Neden Suriye bölünüyor? Neden İsrail, 8-9 Mayıs'ta geldi ve Suriye'yi bombaladı? Türkiye'nin burada İran, Irak ve Rusya ile işbirliği yapması doğrudur. Devam etmelidir. Neden? Çünkü ABD'nin, İsrail'in, Suudi Arabistan'ın izlediği politikalar, ne yazık ki bu bölgeyi parçalama politikasıdır. Suudi Arabistan ile İsrail'in 2015 yılında, ABD'deki yaptıkları toplantıda açıklamaları şudur: Türkiye'yi de içine alan hem Suriye hem İran hem de Irak'ta bir Kürt devletinin kurulması gerekiyor. Bu tamamen Türkiye'yi de bölme politikasıdır. ABD, İran'a savaş ilan etti. Bu savaş İsrail ile beraber Suudi Arabistan ve BAE ile devam ettirilecek. İran elbette Suriye gibi bu şekilde kolayca alt edilecek, kolayca yenilecek bir ülke değil. Orada köklü bir kültür var. İran'a yönelik bir hamle Türkiye'yi çok olumsuz etkiler. İran'da bu tarz bir hareket başlarsa o zaman Büyük Ortadoğu Politikası kapsamında sırada Türkiye'nin olacağı anlamına gelir. O yüzden Türkiye'nin İran, Irak ve Rusya ile hatta Suriye ile de işbirliği yapması lazım. Hatta bir savunma ittifakı yapması lazım. Çünkü ABD ve diğer ülkelerinin niyeti barışma olayı değil. İran'ı şeytan ilan ettiler. Ama uluslararası ilişkilerde kesinlikle ebedi dostluk yoktur. Uluslararası ilişkilerle mezhepsel, ideolojik veya buna benzer yaklaşım olmaz. Uluslararası ilişkilerde esas olan ulusal çıkarlardır. Türkiye'nin buna dikkat etmesi lazım."