Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde konuşan Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
- Bugün genç bir kardeşimizin, Fuzuli, Baki, Şeyh Galip bir yana Mehmet Akif'i, Ömer Seyfettin'i ve Ahmet Haşim'i dahi anlayamıyor olması, bu dönemde dilimize yapılan suikastin sonucudur. Dilimizin zenginliğini kendi elimizle yok etmeye çalıştığımız bu cinnet dönemini artık inşallah geride bıraktığımıza inanıyorum.
'DİL DEVRİMİ ALTINDA DAMARLARIMIZ KESİLMİŞTİR'
- Osmanlı Türkçesi'nin okullarımızda öğretilmesini önemli görüyorum. Dil devrimi adı altında Türkçemiz, tatsız tuzsuz, ruhsuz, renksiz kelimelerin tasallutuna sokularak milletimizin kadim medeniyetiyle arasındaki bağ zayıflatılmaya hatta koparılmaya çalışılmıştır. Yani bizim aslında damarlarımız kesilmiştir.
'TÜRKÇEMİZDE YENİ BİR BOZULMA SÜRECİ YAŞIYORUZ'
Dilimiz yeni bir tehdit altındadır. Maalesef Türkçemizde internet ortamı başta olmak üzere pek çok mecrada genç nesilleri tesiri altına alan yeni bir bozulma süreci yaşıyoruz. Bu konuda aileden okula, basın yayın kuruluşlarından iş dünyasına kadar herkese düşen önemli görevler var. Tabelalarda, yazışmalarda ve konuşmalarda şahit olduğumuz yabancı kelime kullanma hastalığı artık tahammül sınırlarını aşan bir boyuta ulaşmıştır.Kişisel olarak açılışını yaptığım yerler başta olmak üzere, Türkçe dışında tabelalar gördüğüm mekanların sorumlularına, bu isimlerin değiştirilmesini bugün bu vesileyle ekranları başında bizi izleyenlere tavsiye ediyorum. Diyeceksiniz ki Sayın Cumhurbaşkanımız siz ne işe yarıyorsunuz. Sigara kampanyamız gibi… En yakın arkadaşlarımız dahi konuşuyoruz, konuşuyoruz. ‘Söz' diyor, bir ay sonra bakıyorsun yine affedersiniz leş gibi sigara kokuyor. Bu da böyle bir alışkanlık. Gençler aranızda inşallah sigara içen yoktur. Gençler ben sizi çok seviyorum. Okulların önünde ellerinde sigara gördüğümde kahroluyorum.
'EVLER BİLE KAFEHOUSE OLDU, BÖYLE ŞEY OLUR MU?'
İnternet kafe, kafe… Bizim kıraathanemize ne oldu? Şimdi evler bile adeta 'kafehouse' oldu. Böyle şey olur mu? Bu konuda arzu ettiğim hassasiyeti göremediğimi belirtmek durumundayım. El birliğiyle bu meselenin üstesinden geleceğiz.15 Temmuz gecesi asla yaşamayacağımızı düşündüğümüz bir darbe teşebbüsü ile karşı karşıya kaldık. 15 Temmuz gecesi liseli gençlerimiz de meydanlardaydı, onlar da darbeye karşı koydu.
'EY AVRUPA PARLAMENTOSU, HANGİ YÜKÜ ALDIN DA BUNU SÖYLÜYORSUN?'
Zeytin Dalı Harekatı'nın başlangıcından bu yana 3525 terörist etkisiz hale getirildi. Avrupa Parlamentosu'nda Afrin ile alakalı olarak harekatı durdurmamız istenecekmiş. Genişlemeden sorumlu bayan var bir tane, böyle bir arzuda bulunmış. Boşuna heveslenmeyin, işimiz bitmedikçe oradan çıkmayacağız. Bunu bilesiniz, Türkiye şamar oğlanı değildir. Kendi iradesini kullanabilmektedir.
Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye'ye söyleyeceği hiçbir söz yoktur. 3.5 milyon Suriyeli bizim ülkemizde yaşamaktadır. Ey Avrupa Parlamentosu, sen burada benden hangi yükü aldın da bunu söyleyebiliyorsun. Bu sözler bizim bir kulağımızdan girer diğerinden çıkar. Artık her şey an meselesi, bu iş bitiyor, bitecek, az kaldı. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarına verilen destek, milletimizin gerektiğinde yedi düvele meydan okumaktan asla geri durmayacağının da işaretidir.
'GENÇLERİMİZİN HEPSİ BİRER FATİH ADAYI'
Birilerinin gençlerimizi sürekli tenkit eden, küçümseyen tavrını asla doğru bulmuyoruz. Pırlanta gibi gençliğimiz var. Ben şahsen gençlerimize daha önce hiç olmadığı kadar çok güveniyorum.
Gençlerimizin hepsini birer Fatih adayı olarak görüyorum. Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul'u kuşattığında 21 yaşında, dünyanın en gelişmiş topunu tasarlayabilen, 6 dili konuşabilen bir birikime sahipti. Sizler de bu düzeyi hedeflemelisiniz. Millet olarak destan yazıyor ama bunu edebi değere dönüştürmeyi sağlayamıyoruz. Çanakkale, İstiklal Marşı şiirleri kıvamında şiirler bekliyoruz. Bu destanlarımızı gönüllere nakşedecek hikayeler, romanlar, senaryolar bekliyoruz.