- Sputnik Türkiye, 1920
EKSEN
Ceyda Karan’ın hazırladığı Eksen’de her gün dünyanın farklı bölgelerine dair gelişmeler masaya yatırılıyor.

'Trump planında oyun içinde oyun gizli. Gazzelileri yeniden inşa bahanesiyle yerlerinden etmek istiyorlar'

© SputnikCeyda Karan'la Eksen
Ceyda Karan'la Eksen - Sputnik Türkiye, 1920, 15.10.2025
Abone ol
Dr. Ali Semin'e göre Trump'ın Gazze planında "oyun içinde oyun" gizli. Trump'ın Gazze'nin yeniden inşası bahanesiyle Gazzelilerin bir kısmını Mısır'a sürgün etmek isteyebileceği değerlendirmesinde bulunan Dr. Ali Semin, iki devletli çözümün ise bu anlaşmaya rafa kalktığını vurguladı.
İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, Gazze'de barışın İsrail için cezasızlık anlamına gelmediğini vurgulayarak, "Gazze'de işlenen soykırımın baş aktörleri adalet önünde hesap vermeli." dedi.
Sanchez, İspanyol Cadena Ser Radyosu'na verdiği röportajda, Gazze'de barış için "fırsat penceresi oluşmasından" dolayı memnun olduğunu söyledi.
Gazze'de şiddetin sona ermesi ve iki devlet arasında açık diyalog için fırsat yaratılmasının önemli olduğunu ancak cezasızlığa izin verilmemesi gerektiğini dile getiren Sanchez, "Barış, unutmak ya da cezasızlık anlamına gelemez. Gazze'de işlenen soykırımın baş aktörleri adalet önünde hesap vermelidir." dedi. Sanchez, iki devletli çözüme desteğini yineleyerek işgal altındaki Batı Şeria'nın unutulmaması, Avrupa'nın Gazze'nin yeniden inşasını desteklemesi ve denetlemesi gerektiğini söyledi. İsrail'e yönelik silah ambargosunun Gazze'de barış sağlamlaştırılana kadar devam edeceğine dikkati çeken Sanchez, İspanya'nın barış gücü olarak Gazze'ye asker gönderme olasılığını da dışlamadı.
ABD Başkanı Donald Trump, 9 Ekim'de, Mısır'da devam eden müzakerelerde İsrail ile Hamas'ın, Gazze'de ateşkes planının ilk aşamasını onayladığını duyurmuştu. Müzakerelerin yapıldığı Mısır'da anlaşma imzalanırken İsrail hükümetinin onayıyla 10 Ekim'de anlaşma devreye girmişti. Gazze'de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasını konu alan barış zirvesi, dün Mısır'ın Şarm el-Şeyh kentinde Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, ABD Başkanı Trump ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da aralarında bulunduğu çok sayıda devlet başkanının katılımıyla düzenlenmişti.
Mısır’daki Şarm El-Şeyh zirvesini, Gazze anlaşmasını, Trump’ın verdiği mesajları ve zirvenin anlamını, Ortadoğu, Avrasya ve Asya-Pasifik Araştırmaları Merkezi (ODAP) Kurucu Direktörü ve Öğretim Üyesi Dr. Ali Semin ile konuştuk.

‘Trump’ın Netanyahu üstünde kurduğu bu baskıyı da sürdürmesi önemli’

Dr. Ali Semin’e göre Gazze ateşkesinin sürmesi için sadece Netanyahu’nun anlaşmaya sadık kalması yeterli değil; aynı şekilde Donald Trump’ın da anlaşmaya uyması gerekiyor:
“Şarm El-Şeyh zirvesi önemli tabii ki. Ben bu süreci şöyle değerlendiriyorum: Soykırıma destek veren bir Amerika’dan, beklentileri karşılamasa da bir barış planına destek veren bir Amerika’ya geldik. Ben bu süreci kötünün iyisi olarak görüyorum. Henüz netleşmeyen birçok madde var. Mesela rehineler için 72 saat verildi, Hamas onları serbest bıraktı. Ama İsrail’in çekilmesi söz konusu olduğunda bunun aşamalı yapılması şeklinde bir madde var. Fakat bu aşamalar ne kadar sürecek? Bir yıl mı? Beş yıl mı? Belli değil. Benim gördüğüm kadarıyla bir de beş yıllığına eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’ın konsey kurup Gazze’yi yönetmesi maddesi var. Adeta İngiliz mandasının geri döndüğünü söyleyebiliriz. Bu plan Trump tarafından ilan edilince şunu söyledim: Bu plan tamamen bir İngiliz planıdır. Sadece sunucusu Trump oldu ve herkes buna destek verdi. Trump sunmasaydı belki de kabul edilmezdi. Sonuç itibarıyla soykırımın bir an önce bitmesi iyi olur. İsrail 1948’den bu yana hangi BM Güvenlik Konseyi kararı dahil uluslararası kararlara uydu? Uymadı. Ama bu plan en azından Gazzelilere nefes aldırıp ablukayı kırabilir. Ancak gördüm ki İsrail tankları, ateşkese rağmen evlerine dönmeye çalışan Gazzelilere ateş açtı. Kısa vadede belki bu plan başarılı gibi gözükür ama orta vadede başarılı olması çok zor gözüküyor. Mesela Netanyahu bu anlaşmaya uyacak mı diye soranlar var. Bu yetmez, Trump’ın da uyması gerekiyor. Trump’ın planı bu. Trump nasıl ki Netanyahu’yu bu anlaşmayı imzalama sürecine getirdiyse, Trump’ın Netanyahu üstünde kurduğu bu baskıyı da sürdürmesi önemli. Trump’ın veya Netanyahu’nun anlaşmaya uymaması durumunda kıyamet o zaman kopacaktır.”

‘Trump planının görünmeyen yüzü, Gazzelilerin sürgün edilmesini içeriyor’

ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze planında ‘oyun içinde oyun’ yer aldığı değerlendirmesinde bulunan Dr. Ali Semin, Gazzelilerin sürgün edilmesinin hala gündemde olduğunu kaydetti:

“Aslında Trump’ın yaptığı zirveye bakarsak Ortadoğu’ya bakış açısını gördük. Ortadoğu’yu kategorize ediyor. Türkiye’ye ‘Güçlü bir devlet, bölgesel güç’ olarak bakıyor. Araplara, özellikle de Körfez ülkelerine ‘para’ olarak bakıyor. İki cümlesinden birisi ‘Sizde sonsuz para var’ şeklindeydi. Üçüncü kategori, Mısır gibi ülkeler ve onlara ‘Siz fakirsiniz ama yanınızda durursam güçlenirsiz’ dedi. Trump’ın Ortadoğu’ya bakış açısı bu. Körfez ülkelerinden bazılarının liderleri gelmedi. Mesela Suudi Arabistan’dan Muhammed bin Selman katılmadı. BAE lideri de katılmayıp temsilci gönderdi. Yani Arap dünyasında da güç rekabeti olduğunu tekrar gördük. Bu rekabeti Filistin meselesine de yansıttılar. Zaten Gazze meselesi Trump’ın iddia ettiği gibi 3 bin senelik değil. 1948’den bu yana Arap-İsrail Savaşı’ndan beri devam eden bir süreç var. Bölgede bir İsrail sorunu var. Trump’ın yaptığı açıklamalar pazarlamaya yönelikti. Mesela anlaşmanın adına kendi adını vermek istedi. Ancak Trump’ın açıklamalarına bakarsak iki devletli çözüm gündeme getirilmedi. İsrail’in istediği de buydu. Bu anlaşmayla birlikte iki devletli çözüm askıya alındı. Trump ayrıca ‘Yeni Ortadoğu’ dedi. Ben bu süreç içerisinde Mısır’ı el üstünde tutmaya çalıştıklarını düşünüyorum. Bizde ‘Kurban iyi beslenir’ diye bir atasözü var. Mısır, kurban olabilir Arap dünyası içinde. Zirve, Şarm el-Şeyh’te yapıldı. Trump, İsrail’e gidip ardından Mısır’a geçti. Dünya ve İslam liderleri Mısır’da toplandı. Bu, ‘Barış planı’ adı altında uygulanan kamufle edilmiş bir plandır. Bunun arkasında, Trump’ın yıllardır dile getirdiği bir şey var: Gazzelilerin Gazze’yi terk etmesi planı.

Her şey maddelerde yer almıyor fakat Gazzeliler şimdi kendi topraklarına döndüklerinde görecekler ki evleri yerle bir olmuş. Bu insanlar yıkılan evlere gidip oturamaz. Tamamen evi yıkılan Gazzeliler için Trump’ın planı onları Mısır’a göndermek. Sina Çölü’e Gazzelileri ‘geçici’ olarak konteyner kente almak istiyor. ‘Biz inşa ettikten sonra siz geri gelirsiniz’ derler. Ama bugüne kadar Filistinliler topraklarını terk ettiği andan itibaren geri dönmeleri mümkün olmamıştır. Ben bu planı ‘oyun içinde oyun’ olarak değerlendiriyorum. Gazze meselesini ilk önce Mısır, Katar ve Türkiye ile yürüttü Trump. Ama bu barış planının imzalanması için genişletti. Gazze planını uluslararası hale getirmeye çalıştı. ‘Bakın, plan uluslararası oldu artık imzalanması ciddidir’ şeklinde yorumlar var. Fakat bence Trump, dünyaya güç gösterisi yapmak için de o kadar lideri toplamıştır muhtemelen. Bu kanaatteyim. ‘Herkese imza attırdım, sıra Hamas’ta’ diyor. Hatta ‘Radikal terör örgütlerine artık yer yok’ dedi. Trump ayrıca radikal örgütlere çok para aktarıldığını ama artık yapılmayacağını söylüyor. Peki bunun içinde Türkiye’nin dikkate aldığı YPG/SDG/PKK var mı? Veya sadece Hamas’ı mı kastetti? Çok muamma bir durum. Filistinliler kendi toprağını savunduğu zaman ‘terörist’ olmamalı. Maalesef İslam ve Arap dünyasındaki liderler bunu yeterince dile getiremedi. Hamas yarın silah bırakır fakat İsrailli askerler birinin evine girdiğinde, oradaki Filistinliler direndiğinde, niye ‘terörist’ olarak lanse ediliyor? Filistinliler bunu Hamas, Filistin Kurtuluş Örgütü vs. adı altında yapmış olabilir ama hepsi İsrail işgaline direnmek içindi. Kendi toprağını savunan bir halk, ‘radikal grup’ olarak adlandırılıyor. Dünyada örneği yok. Ben bu sürecin temkinli iyimserlik içinde takip edilmesi gerektiğini düşünüyorum.”

‘Filistinlilik bilincinin öne çıktığını gördüm’

Filistinlilerin ortak bir Filistinli kimliği etrafında birleşmesi gerektiğini ifade eden Dr. Semin, bugüne kadar Arap dünyasının attığı yanlış adımların da etkisiyle bunun sekteye uğradığını vurguladı:
“Hamas çok nettir aslında. Şunu diyorlar: ‘İki devletli çözüm olsun, ben silahlarımı Filistin devletine teslim ederim’ diyor. Benim konuştuğum Filistinli arkadaşlarımın bir tepkisi var: ‘Bizi sürekli silahla anıyorlar. Sanki silahlarımızı aldıkları zaman biz topraklarımızı savunmayı bırakacağız’ diyorlar. Yani uluslararası toplum ve Trump, Filistinlileri silaha indirgemeye çalışıyorlar. Onlar fikirle, topraklarını terk etmeyerek de direniyorlar. Filistin’de iki tane intifada yaşandı. Birisi 1987-1991 arasında, diğeri de 2000-2005 arasında yaşandı. Orada Filistinliler, sapanla ve taşla çatıştı İsrail askerleriyle. Filistinliler, bu davanın sadece silahla anılmasından rahatsız. Burada bir fikir ve kimlik var. 7 Ekim 2023’ten bu yana görüştüğüm Filistinlilerde, Filistinlilik bilincinin öne çıktığını gördüm. 1948’den bu yana ne Arap dünyası ne de uluslararası toplum Filistinlilik kimliğini oluşturmadı. Filistin denilince akıllara Arap geldi, Müslümanlık geldi, Birleşmiş Milletler geldi. Filistinliler maalesef çok büyük bir soykırım yaşadı ama 7 Ekim’in yansımalarını uzun vadede, Filistinlilik kimliğinin oluşmasıyla göreceğiz. Hamas gitse ne olacak? Zaten bir nesil daha yetişecek ve topraklarını savunmak isteyecekler. Filistinlilerle yaptığım konuşmalardan şunu anladım: Arap olarak görülmekten ziyade Filistinli olarak görülmeyi tercih ediyorlar. Nasır’dan tutun günümüze kadar Arap liderleri bu Filistin meselesini hep Pan-Arabizm ile örttüler. Arap milliyetçiliği yaptılar. Bıraksaydılar Filistinliler kendi kimliklerini inşa ederlerdi. Uluslararası toplumdaki liderlerin ağzından düşmeyen bir ‘1967 sınırlarındaki Filistin devleti’ lafı var. Peki Filistinlilere soruyorlar mı nasıl bir devlet istiyorlar? Sınırları nasıl olacak? Elbette onlar da ister 1967 sınırlarını. Fakat 7 Ekim 2023’e kadar Filistinli kimliği inşa edilmiş olsaydı kırılma belki de bu kadar büyük olmazdı. 7 Ekim’den sonra da Gazzelilerin tek derdi soykırımın bitmesiydi. Barış içinde, insan gibi yaşamak istiyorlar. İki devletli çözüm şu anda kimsenin umrunda değil çünkü üstlerine bomba yağarken sadece lafta kalan bir şey istemiyorlar. Soykırımın durmasını, ablukanın kırılmasını ve ateşkesin sağlanmasını istiyorlar. İnsanca yaşamak istiyorlar. Filistinli kimliğinin oluşması lazım. Arap dünyası bir arada görünse de Mısır ön plana çıkıyor. Mısır meselesi sıradan bir olay değil. Sisi çok sıkışmış durumdaydı. Ekonomik kriz var. Çok büyük dış borç var. 203 milyar dolarlık bir dış borçtan bahsediliyor. Trump’ın zirveyi düzenlemesiyle Mısır, Arap dünyasına merkez olarak döndüğünü gösterdi.”

‘Netanyahu izole oldu’

Şarm El-Şeyh zirvesine Netanyahu’nun katılmamasının İslam dünyası açısından önemli bir duruşu temsil ettiğini belirten Dr. Ali Semin, şunları kaydetti:
“Trump, Şarm El-Şeyh’te çok kişiyi övdü. Herkesi övüyordu. Trump kimi görürse ‘Sen aslansın’ diyor. Dikkatimi çeken, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili şu açıklaması oldu: ‘Bazen NATO bir sorun yaşadığında beni arıyor. Ben de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayıp çözüyorum. Böyle bir dostluk var aramızda’ dedi. Diğer övgülerden farklı olan buydu. Netanyahu’nun gelmemesi de iyi oldu. Onun yalnız olduğu gösterildi. Barışa imza atsa da soykırımın unutulmayacağının sinyali verildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak Başbakanı Muhammed Sudani vs. Netanyahu gelmiş olsa, zirveye katılmayacaklarını belirtti. Birçok İslam dünyası lideri bu tutumdaydı. Bu da Trump için sorun yaratacaktı. O yüzden önlendi. Ancak Mısır, yani Sisi, Netanyahu’nun gelişini istiyordu sanki. Benim aldığım sinyaller o yöndeydi. Dikkat ederseniz Mısır, Netanyahu’nun katılmasını ilk başta reddetmemiş. Misafir, misafiri çeker gibi yaptı. Ama sonuç olarak Mısır’ın bu zirvede Netanyahu’nun katılmasında herhangi bir beis gördüğünü düşünmüyorum. Ancak Türkiye, Irak vs. liderlerinin tepkileri sonucunda Netanyahu’nun gelişi durduruldu. İyi ki de böyle bir şey yapıldı. Netanyahu artık kendisini izole olarak görecektir. İsrail ile normalleşmenin böyle olmayacağının sinyali çok net verildi. Netanyahu olduğu müddetçe normalleşmeye yanaşmayacaklar. Arap dünyası da Netanyahu ve İsrail arasında ayrım yaptı.”
Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала