- Sputnik Türkiye, 1920
EKSEN
Ceyda Karan’ın hazırladığı Eksen’de her gün dünyanın farklı bölgelerine dair gelişmeler masaya yatırılıyor.

'Almanya'da yeni hükümet bir silahlanma hükümeti'

Abone ol
Gazeteci ve yazar Osman Çutsay'a göre Almanya'nın yeni hükümeti bir silahlanma hükümeti. Üç yıldır resesyonda olan Almanya'nın silah sanayisine milyarlarca euro yatırarak kurtulamayacağının altını çizen Çutsay, Merz'in ve Steinmeier'in açıklamalarının askeri anlamda endişe verici olduğunu da ifade etti.
Almanya'da Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) Partisinin Genel Başkanı Friedrich Merz, Federal Meclis'te ikinci tur oylamada başbakan seçildi.
Friedrich Merz, bugün ilk tur oylamada 310 milletvekilinin desteğini alsa da başbakan seçilmesi için gereken 316 oya ulaşamamıştı.
Sarayda düzenlenen törende Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, Merz’e "başbakanlığa atama" belgesini verdi. Steinmeier, Merz'i tebrik ederek başarılar diledi. 69 yaşındaki Merz, törenin ardından yemin etmek için Meclis'e döndü.
Bakanlar da atama belgelerini alarak hükümeti oluşturdu.
Ancak Merz, Almanya'nın 2. Dünya Savaşı sonrası dönemde, parlamentoda ilk oylamada başbakan seçilemeyen ilk siyasetçisi oldu. Daha önceki tüm başbakanlar, parlamentoda ilk turda oylamayı geçerek yemin etmiş ve göreve başlamıştı.
Yaşanan gelişmeler, CDU/CSU (Hristiyan Demokratlar) ve SPD (Sosyal Demokratlar) arasındaki koalisyonun ne kadar sağlam olduğu konusunda dünya çapında soru işaretleri yarattı.
Almanya’nın yeni başbakanı Friedrich Merz’i, dış politika söylemlerini, ilk turda parlamentoda seçilememe sebebini, Türkiye’ye bakış açısını ve Almanya’daki siyasi ortamı, Almanya’da yaşayan gazeteci ve yazar Osman Çutsay ile konuştuk.

‘Weimar koşullarının geri dönmesi korkusu var’

Osman Çutsay’a göre Almanya’da, Hitler’in iktidara gelişiyle sonuçlanan Weimar döneminin tekrarlanması korkusu giderek yayılıyor:
“Almanya’da son durumu biz bu programı yaparken göreceğiz. Alman parlamentosu tekrar başbakanlık oylamasına başladı. Paldır küldür üçte ikilik çoğunluğu arkalarına alıp meclis gündemini değiştirdiler ve ikinci başbakanlık oylamasını bugün yapma kararı aldılar. Yoksa cumaya sarkacaktı. Şimdi bu Friedrich Merz, gerçek bir hezimet yaşadı. Tabii o mu yaşadı? O da ayrı bir konu. 316 milletvekilinin onay vermesi gerekiyordu. 328 milletvekili zaten koalisyondaki CDU ve SPD’nin toplam milletvekili sayısıydı. Herkes kesin gözüyle bakıyordu. Kendi aralarında yaptıkları oylamalarda da ret oyu çıkmamıştı. Böyle gizli oylamalar da yapıyorlar birisi çıkar mı diye. Herkes çok şaşkındı. Tüm ülkeye şaşkınlık egemen oldu. Bir anda Weimar Cumhuriyeti koşullarının geri dönebileceği korkusu tekrar gündeme girdi. Weimar koşulları korkusu bizde de var. 1975-1980 arası döneme benzetilebilir. Hemen ardından malum bizde faşist bir askeri darbe gerçekleşmişti o dönemin sonunda. Weimar sonrasında da Almanya’da 1933’te Hitler iktidara gelmişti. ‘Oraya mı gidiliyor’ korkusu Almanya’da var şu anda. İlk aldığım izlenimlere göre ikinci turda onay gelecek gibi görünüyor.”

‘Olaf Scholz en azından Ukrayna’da fren işlevi görüyordu. O fren yok artık’

Almanya’nın Federal Cumhuriyet tarihinde yani 2. Dünya Savaşı sonrasında hiçbir zaman parlamentoda ilk turda başbakanın seçilememesi hadisesinin yaşanmadığına dikkat çeken Çutsay, üç yıldır üst üste resesyonda olan Almanya’nın sıkıntılarının katlanarak arttığını ifade etti Çutsay ayrıca Merz’in Taurus çıkışına atıfta bulunarak, Olaf Scholz’un en azından Ukrayna’da askeri maceracılığı dizginlediğini ve fren işlevi gördüğünü kaydetti:

“Federal Almanya tarihinde başbakanlık yemini etmesi gereken 20 Başbakan adayı parlamentoya geliyor ve hepsi yeterli oyu alıp yemin ediyor. Friedrich Merz’in olayı ilk kez oluyor. 1949’da kuruldu Federal Almanya Cumhuriyeti. Bu ilk kez oluyor. Tabii bütün Alman tarihinde böyle şeyler olmuş olabilir ama 2. Dünya Savaşı sonrasında bu ilk kez yaşandı. Avrupa için çok önemli bu. Avrupa için burada birdenbire ortaya çıkabilecek bir hezimet, Romanya’daki rezaletten daha önemli. Avrupa bunun altından kalkamayabilir. Kimse nereye gideceğini bilemiyor. İki nokta var. Özellikle sendikaların, tabirimi maruz görün ama Türkiye’deki sendikalardan hiçbir farkı olmayan Almanya sendikaları ‘olsun’ diyebilir. Ama toplum için öyle değil. Almanya, üçüncü resesyon yılında ve bu işin yükünü alt gelir grubu çekiyor. Sendikaların taban kitlelerinde büyük bir huzursuzluk var.

Diğer yandan Almanya’da sanayi sermayesinde büyük bir kargaşa var. Açıkça sanayisizleşme dönemine girdiğimizden söz ediyorlar. Bazı sektörlerde çok ciddi gerilemeler var. Otomotiv gibi Federal Almanya’yı ayakta tutmuş bir sektör yerle bir olmuş durumda. Sermayenin bazı kesimleri böyle bir mesajı bizzat vermeseler bile böyle bir mesajdan memnun olabilir. Tabii bu gelişmelerden memnun olan bir kesim var o da silah sanayisi. Bazı sitelerde bugün haberler var. Çok güvenilir siteler bunlar. Çünkü ben artık ana akım medyaya güvenerek bakmıyorum Almanya’da. Bu dediğim siteler açıkça ‘Silahlanma hükümeti görevi devralıyor’ başlığı attı. Olaf Scholz hep bir yandan Ukrayna’daki macerayı frenledi. Artık bu frenci yok ortada. Friedrich Merz, bundan üç-dört hafta önce tepeden konuştu, ‘Putin dediğimi yapmazsa Taurus füzelerini veririm’ dedi. Bunlar güdümlü füzeler, Moskova’yı vurabilecek kapasitede. Çok büyük bir çıkış bu. Çok büyük bir macera. Alman sanayisi bunun altından kalkabilir mi? Ben pek sanmıyorum. Avrupa da şaşkın durumda. Şu anda biz konuşurken Almanya’da birçok kesim tetikte duruyor. Belki oylama biz programdayken sonuçlanır ama şimdilik herkes tetikte.”

‘Alman Cumhurbaşkanı’nın açıklaması skandal’

Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier’in Brüksel’de yaptığı silahlanma açıklamasının tehlikeli olduğunun altını çizen Çutsay, Almanya’nın Merz hükümetinin bir silahlanma hükümeti olduğu kadar bir erken seçim hükümeti de olacağı değerlendirmesinde bulundu:
“Kimin aşırı sağ olduğunu anlayamaman normal çünkü buradakiler de anlayamıyor. ‘Weimar Cumhuriyeti koşullarına mı gidiyoruz’ deniliyor. İki şeye dikkat çekeyim. Geçen hafta yapılan çok büyük bir kamuoyu yoklamasında AFD, birinci parti olarak yüzde 26 oy oranıyla gözüküyor. CDU/CSU yüzde 24 ile ikinci parti gözüküyor. Dün Forsa anketi yeni bir araştırma yayınladı. Bu ankette de yüzde 25’e 25 gözüküyor. AFD ipi önde götürüyor. Atılan her adımda biraz daha taraftar topluyor. Bu hükümet kurulsa dahi hayatı pamuk ipliğine bağlı. Cemil Fuat Hendek ile bir program yapıyoruz. Hendek orada şunu söyledi: ‘Bu hükümet bir erken seçim hükümeti olacak’ dedi. Bu hükümet kurulabilir ve her şey düzenli olsa bile erken seçime gidebiliriz. Federal Almanya’da erken seçimler bir istisna değil, kimine göre bir gelenek. Bunun Avrupa açısından önemi şu: Avrupa için Almanya en önemli ülke. Tüm filtreler oradan geçiyor. Merkez orası. Dolayısıyla burada yaşanacak bir kaosun etkisi büyük olur. 28 Nisan’da Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, Brüksel’e gitti. Friedrich Merz’e ‘Hadi hükümetini kur ve yemin et’ direktifini veren adam oydu. Brüksel’de inanılmaz bir konuşma yapıyor. Rusya ve Ukrayna’yı örnek gösterip şunu söyledi: ‘Kötü silahlanmış bir Almanya, Avrupa için doğru silahlanmış güçlü bir Almanya’dan daha büyük tehdittir’ dedi. Skandal bir açıklama. Demek ki toplumda bazı güçler, kelle sayısına yani milletvekili sayısına bakmadan, arka planda başka şeyler konuşuyor. Sıkıntılar sermayede de var, işçi sınıfında da var. Bunlar farklı filtrelerden geçerek kendini ifade ediyor. Federal mecliste yaşanan hezimet de itiraf edilemeyen Weimar koşullarına yürüyüşü ifade ediyor. Buradan demokrasi bekleyenlere şaşkınlıkla bakıyorum.”

‘İyi de bu silahları ürettiklerinde ne olacak? Sanayide resesyon duracak da o silahlar bir yerde patlayacak’

Osman Çutsay’a göre Almanya gerçekten silahlanmaya yönelirse, kısa vadede sanayide toparlanma yaşansa dahi o silahlar bir gün mutlaka kullanılacak:
“İdeolojideki karmaşayı bizzat mecliste yaşıyorlar. Hristiyan Demokratlar’ın akil adamlarını, Sosyal Demokratları konuşturuyorlar. Ancak kriminal enerji var. Suç işleme enerjisine sahip çeteler şebekesi var ve siyasette çok etkililer. Siyasete damgalarını vuruyorlar. Bu şartlarda bu tür açıklamalar yapmak, trilyonu bulacak bir yatırım atağını ortaya koymak... Yani bir silahlanma hükümeti bu. İyi de bu silahları ürettiklerinde ne olacak? Sanayide resesyon duracak da o silahlar bir yerde patlayacak. Federal Almanya tarihinde görülmemiş bir şekilde topluma büyük bir militarizm doktrini aşılanıyor. Bunun altından kalkamazlar. Bu bir yerde patlar.”

‘Wadephul’un Rusya ile ilgili sözleri gerici ve düşmanca. Baerbock’u aratabilir’

Almanya’da öne çıkan Prusya vurgusunun bir gericilik emaresi olduğunu ifade eden Osman Çutsay, diğer yandan Almanya’nın yeni Dışişleri Bakanı olacak olan Johann Wadephul’un Rusya ile ilgili sözlerinin ise dünyada eşi benzeri görülmemiş derecede düşmanca olduğunu kaydetti:
“Prusya ekolü denilince bu gerici bir renk taşır. Burada galiba AFD’nin önünü kapatmaya çalışıyorlar. Bu Johann Wadephul’un söyledikleri de çok ilginç. ‘Rusya bizim için her zaman en önemli düşman ve tehlikedir’ dedi. Görevlendirilmesine birkaç gün kala böyle bir açıklama yaptı. Dışişleri Bakanı olacak bu adam. Ondan önce Annalena Baerbock vardı. Dünyadan haberi yok o yüzden göreve getirilmiş dedik. Yerine gelecek Johann Wadephul’a bakın. Makul bir politikacı böyle bir açıklama yapabilir mi? ‘Her zaman düşmanımızdır’ diyor. Bunu Türk gericileri bile söylemiyor. Herhangi bir MHP’liyi Dışişleri Bakanı yapsanız o bile böyle bir açıklama yapmaz. Bunu böyle görmek lazım. Demek ki ciddi bir kadro sorunu var koalisyonun. Prusya ekolüne elbette gönderme yapacaklar. Çünkü toplumda gerici bir yönelim olduğunu düşünüyorlar ama öyle değil. Bize bakalım, Yozgat’a bakalım. Burası, sınıfların yüzlerce yıldır karşı karşıya geldiği bir muharebe alanı. Mesela Friedrich Merz yarın Paris’e gidecekti. Tüm randevularını erteledi. Mecliste oy vermeye giden milletvekillerinin hiçbirisi ne olacağını bilmiyor. Haliyle Johann Wadephul gibi politikacılar buraya yakışıyor. Rusya hükümetinden birisi, hele ki dışişleri bakanı düzeyinde birisi böyle bir açıklama yapmaz. Artık öldürülmüş Türkiye Cumhuriyeti’nin geleneksel ve sağcı hükümetlerinden bile böyle bir açıklama çıkmaz. Bu kargaşa hepimizi bir yere taşıyor.”

‘ABD, Türkiye ilgili istediği bir şeyi Almanya istemedikçe yaptıramamıştır’

Almanya’nın Türkiye’ye yönelik dış politikasında süreklilik sağlanacağını ve değişiklik beklemediğini aktaran Çutsay, Almanya’nın Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinde oynadığı kritik role vurgu yaptı:
“Ben Almanya’nın yeni dışişleri bakanı ile birlikte Türkiye ile ilişkilerde bir devamlılık bekliyorum. Büyük bir değişiklik beklemiyorum. Belki daha derli toplu açıklamalar yapar. Baerbock’un kırmadığı pot kalmadı. Yeni hükümetin neler getireceğini tam olarak bilemeyiz. Eski bir hocamızın bir başka küçük ülke için söylediğini tekrar edip Berlin’in neden Ankara için neden çok önemli olduğunu hatırlatmak lazım: Berlin, Türkiye’de Almanya’da olduğundan daha kuvvetlidir. Türkiye de Almanya’da, kendi ülkesinde olduğundan daha kuvvetlidir. Ellerinde çok fazla koz var. Birbirlerinin ülkelerinde daha güçlü kozlar elde edebiliyorlar. Bu şu anlama gelebilir: Türkiye’nin emperyal ülkelerle ilişkilerinde en önemli merkezi Almanya’dır. Bu, 1970’lerin ortasından beri böyle. Dolayısıyla dünya sistemi içerisinde Amerika direkt bağlantı kuramaz. Almanya’nın istemediği bir şeyi, en güçlü zamanda bile ABD, Türkiye’ye yaptıramamıştır. Örneğin Avrupa Birliği üyeliği. ABD çok istedi ama Almanya istemediği için olmadı.”
Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала