00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
HABERLER
07:00
8 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
09:00
6 dk
HABERLER
11:00
7 dk
PARANIN HAREKETİ
Ekonomide neler oluyor?
11:20
8 dk
DÜNYA HABERİ
11:45
11 dk
HABERLER
12:00
6 dk
90 SANİYE
13:28
2 dk
HABER MASASI
13:30
35 dk
FUTBOL SAATİ
Selin Yazıcı ve Serhat Ayan'la Futbol Saati
14:05
55 dk
HABERLER
16:00
6 dk
EKSEN
Ceyda Karan'la Eksen
16:06
84 dk
HABERLER
17:30
7 dk
HABERLER
18:00
8 dk
HABERLER
19:00
19 dk
HABERLER
07:00
6 dk
HABERLER
09:00
6 dk
HABERLER
11:00
5 dk
DÜNYA HABERİ
11:06
14 dk
PARANIN HAREKETİ
Ekonomide neler oluyor?
11:21
13 dk
HABERLER
12:00
6 dk
90 SANİYE
13:28
2 dk
HABERLER
15:00
6 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:30
6 dk
HABERLER
18:00
11 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
19:00
1 dk
BÖLGENİN KALBİ
Ceyhun Bozkurt'la Bölgenin Kalbi
19:05
84 dk
DünBugün
Geri dön
Adana107.4
Adana107.4
Ankara96.2
Antalya104.8
Bursa101.4
Çanakkale107.2
Diyarbakır89.6
Gaziantep104.3
Hatay106.1
İstanbul97.8
İzmir91.0
Kahramanmaraş92.3
Kayseri105.5
Kocaeli90.2
Konya88.6
Malatya106.0
Manisa101.0
Mardin92.2
Ordu99.6
Sakarya90.2
Samsun107.7
Sivas104.2
Şanlıurfa95.3
Trabzon102.4
Van88.0
 - Sputnik Türkiye, 1920
EKSEN
Ceyda Karan’ın hazırladığı Eksen’de her gün dünyanın farklı bölgelerine dair gelişmeler masaya yatırılıyor.

'Çin'in Suriye ile ilgili olarak Türkiye'yle görüşmesi gerekiyor'

Ceyda Karan'la Eksen
Abone ol
Gazeteci Gökhun Göçmen'e göre Çin, Suriye'de yeni dönemde etkin olmak istiyorsa Türkiye ile görüşmek zorunda. Çin'in gerek güvenlik mimarisi gerek Türkistan İslam Partisi sebebiyle Suriye sahasına ilgi duyduğunu vurgulayan Göçmen, Trump'ın yeni döneminde Çin'i Ortadoğu'da zorlu bir sınavın beklediğini kaydetti.
Heyet Tahrir Şam (HTŞ) öncülüğündeki Suriyeli silahlı grupların Şam’a girerek Beşar Esad yönetimini devirmesinin üzerinden neredeyse üç hafta geçti. Bu süreçte Şam’da geçici hükümet kurma çabaları devam ederken, Ortadoğu’da diplomasi trafiği hızlandı.
Öte yandan Suriye’nin eski lideri Beşar Esad, 2023’te Çin’in başkenti Pekin’e giderek Çin Halk Cumhuriyeti lideri Şi Çinping ile temaslarda bulunmuştu. Çin, Suudi Arabistan ve İran arasında mutabakat sağlayarak Ortadoğu diplomasisinde ve dünya basınında adından söz ettirmişti. Beşar Esad’ın ziyareti, uzmanlar tarafından Çin’in Ortadoğu’da artan nüfuzuyla ilişkilendiriliyordu.
Ancak Esad’ın tablonun dışına çıkmasıyla birlikte Çin’in Ortadoğu politikasının akıbeti merak konusu oldu. Ortadoğu’yu etkileyen bir başka faktör olan İsrail-İran gerilimi ve yaşanan çatışmaların da Çin’in İran ve Suudi Arabistan arasında sağladığı mutabakatın geleceği konusunda çeşitli soru işaretleri uyandırdı.
Suriye’deki gelişmeleri, Çin’in Suriye sahasına bakış açısını, Türkistan İslam Partisi faktörünü ve Donald Trump döneminde olası ABD-Çin geriliminin nasıl seyredebileceğini, gazeteci Gökhun Göçmen ile konuştuk.

‘Suriye ve Arap dünyası arasındaki görüşmelerin perde arkasında Çin’in yer aldığını da biliyoruz’

Beşar Esad’ın devrilmesinin Çin’in arzulamadığı bir tabloya sebebiyet verdiğinin altını çizen Göçmen, Şu ifadeleri kullandı:
“Suriye’deki mesele ve ortaya çıkan tablo, Çin’in istediği bir tablo olmasa gerek diye düşünüyorum. Çin yönetiminin Suriye krizinin başından bu yana nasıl bir tavır aldığına bakmak gerekiyor. Krizin başladığı 2011 ve 2013 yılları arasında, Çin’in ne olduğunu anlamak için çaba sarf ettiğini görüyoruz. Çin o dönem Suriyeli muhalifleri de Çin’e davet etti ve görüştü. Astana’da ‘Meşru muhalefet’ olarak tanımlanan yapılarla da bir araya geldi. 2013’ten sonra ve özellikle Rusya’nın da sahaya inmesine paralel olarak Çin’in de tutumu değişti. Bu noktada BM’de Suriye karşıtı yaptırımlara destek vermediler. Rusya ile birlikte veto haklarını kullandılar. İran ve Rusya gibi olmasa da Çin’in ibresi de Beşar Esad yönetimini göstermiş durumdaydı. Bundan iki sene önce Beşar Esad, Asya Olimpiyatları’na gitti. Orada Çin lideri Şi Çinping ile görüştüler. Şi, Suriye’nin devlet kapasitesini yükseltme noktasında görüşmeler yapıldığını söyledi. Suriye ve Arap dünyası arasındaki görüşmelerin perde arkasında Çin’in yer aldığını da biliyoruz. Beşar Esad’ın tekrar Arap Birliği’ne kabulü gibi konularda Çin devreye girdi. Suriye’nin yeniden inşası noktasında da Çin’in devreye girme ihtimali vardı. Fakat Suriye’de Esad yönetiminin devrilmesiyle birlikte Çin de planlarını revize etmek zorunda kalacak.”

‘Suriye, neresinden bakarsanız bakın Çin için de bir dönüm noktası olacaktır’

ABD’nin Donald Trump’ın yeni döneminde İran’a karşı daha sert politikalar izleyeceğini kaydeden Göçmen, Suriye sahasındaki gelişmeler de hesaba katıldığında ABD’nin Çin’i Ortadoğu’dan dışlamak için bir dizi atım atacağını belirtti:

“Tablo niye Çin açısından arzu edilebilir değil? Suriye sahasında yaşanan bu gelişme günün sonunda ABD’ye ve özellikle İsrail’e alan açtı. Bu biliniyor. Şam Valisi bugün hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde bu konuyu açıkladı. ‘İsrail ile iyi ilişkiler kurmak istiyoruz. Tehdit oluşturmayacağız’ dedi. Günü sonunda Amerika ve İsrail’in arzuladığı güvenlik mimarisine hizmet etti bu. Türkiye’nin ulusal güvenliğini ve çıkarlarını ayrı tutuyorum. Peki ABD’nin Ortadoğu’da alan kazanması kimin zararına olacak? Elbette Çin’in zararına olacak. Çin bir süredir küresel güvenlik mimarisi geliştirmeye çalışıyordu. 2023’te İran ve Suudi Arabistan arasındaki uzlaşıda gördük bunu. Bu uzlaşı, Körfez’in ihtilaf içindeki ülkeleri bir araya gelmekle kalmadı aynı zamanda bu ülkelerin kapsama alanındaki diğer devletleri de birbiriyle normalleşmeye itti. Örneğin Yemen sahasında Suudi Arabistan ve BAE’nin desteklediği kesimle İran’a yakın Husiler arasında iç savaş vardı. Silahların sustuğunu gördük. Daha sonra BAE ve Ürdün gibi ülkelerle de görüşmeler başladı. Bu sadece Suud-İran uzlaşısı değildi. Tüm bölgeye yayılabilecek bir güvenlik mimarisiydi.

Amerikalı yetkililer, ‘Çin bizi hazırlıksız yakaladı’ dedi. Donald Trump ile daha güçlü şekilde yaşayacağımız Amerikan güvenlik mimarisi nedir? İran’ı düşmanlaştırmak, İran’ı şeytanlaştırmak ve İran tehdidi üzerinden Körfez ülkeleri ile İsrail arasında normalleşme sağlamak. Trump döneminde İbrahim Antlaşmaları’na tanıklık ettik. Ardından Biden bunu devraldı. O esnada 7 Ekim 2023 geldi ve orayı bıçak gibi kesti. Şimdi tekrardan İran’ın şeytanlaştırılması, güç kaybetmesi ABD’nin istediği güvenlik mimarisine hizmet edecek. Çin de küresel güvenlik inisiyatifi konusunda çeşitli zorluklarla karşılaşacak. Çünkü Ortadoğu, Çin’in çıkarlarına uygun olmayacak şekilde daha fazla kutuplaşma içine girecek. Bu doğrudan etki. Bir de dolaylı etkiler var. Çin, uzun süredir küresel güney olma iddiasındaki bir ülke. Küresel güney ülkeleri hangileri? BRICS içinde yer alan ülkeler, Şanghay İşbirliği Örgütü içindeki ülkeler. Bu ülkelerin güç kaybetmesi, radikal olarak tanımlanması küresel güneye de darbe vuracak. Bu, Çin’in arzuladığı bir sonuç değil. Bugün İran Dışişleri Bakanı gitti. Orada da görüşmeler yapılacaktır. Suriye, neresinden bakarsanız bakın Çin için de bir dönüm noktası olacaktır.”

‘Suriye sahasında Türkistan İslam Partisi var. Bu, Çin için oldukça yıkıcı bir konu’

Suriye sahasında aktif olan Türkiye İslam Partisi’nin gelecekte Çin Halk Cumhuriyeti için bir tehdit unsuru haline gelebileceği değerlendirmesinde bulunan Gökhun Göçmen, Pekin ve Şam arasındaki ilişkilerde bu faktörün de etkili olacağını ifade etti:
“Oldukça bir yıkıcı nokta daha var. Suriye sahasında Türkistan İslam Partisi var. Bu, Çin için oldukça yıkıcı bir konu. Türkistan İslam Partisi üyelerinin çoğu Uygur Türkü. Bunların birçoğu da Çin’den Suriye’ye geldi. Şu anda Suriye vatandaşı değiller. Herhangi bir ülkenin vatandaşı olup olmadıklarını bilmek de güç. Çin’in başında böyle bir bela var. Bu adamlar son açıklamalarında, ‘Buradaki başarılarımızı Çin’e de taşıyacağız’ dediler. Askeri eylemler yapacaklarını iddia ediyorlar. Askeri anlamda bu pek olası değil ama Çin’in diğer ülkelere kıyasla böyle fazladan bir problemi var. Buradaki insanların geleceği ne olacak? Çin vatandaşı olanlar vardır aralarında. Çin, bunların iadelerini isteyecek mi? Ahmed eş-Şera’nın yeni yönetimi, yabancı savaşçılara vatandaşlık verileceğini söyledi. Çin buna nasıl bakar? Nasıl tepki verir? Bilinmiyor. Bu insanlara hesap sorulabilecek mi? Günün sonunda Suriye vatandaşı olacaklarsa, herhangi bir ihtilafta doğrudan Suriye’nin yeni yönetimiyle Çin iletişime geçebilir veya yaptırım uygulayabilir. Ama hiçbir şey net değil şu anda. Uygur meselesinde, Türkistan İslam Partisi varlığı meselesinde bir açıklama yapmadılar. Fakat hacimli, sayısı kalabalık bir Türkistan İslam Partisi problemi var Çin’i doğrudan ilgilendiren.”

‘Çin, Suriye’de tabloyu kendi çıkarlarına göre şekillendirmeyi arzuluyorsa Ankara ile görüşmesi gerekecek’

Gökhun Göçmen’e göre Suriye’de eli en çok güçlenen devlet Türkiye oldu. Birçok ülkenin 8 Aralık’ta Beşar Esad yönetiminin düşmesinin ardından Türkiye’ye üst düzey diplomatik ziyarette bulunduğunu hatırlatan Göçmen, Çin’in de Suriye’de etkin olabilmek için Türkiye ile görüşmesi gerektiğini vurguladı. Gökhun Göçmen ayrıca Çin lideri Şi Çinping’in 2025’te Türkiye’yi ziyaret etme ihtimalinin yüksek olduğunu aktardı:

“Bugün İran Dışişleri Bakanı Arakçi’nin, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin daveti üzerine gittiğini duyunca şunu düşündüm: Suriye’de ne olup bittiğini öğrenmek istiyorlarsa veya kendi çıkarları doğrultusunda tabloyu şekillendirmek istiyorlarsa tabii Arakçi’yi davet etsinler; fakat bence mutlaka Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ı ya davet etmeleri ya da ziyaret etmeleri gerekir. Çin’in politikası açısından en mantıklı olan bu olacaktır. Suriye’de elini en fazla güçlendiren ülkenin Türkiye olduğu ortada. Hem HTŞ üstünde etkisi var, hem Suriye ile komşu. Suriye meselesini görüşmek için Çin mutlaka Türkiye’nin kapısını çalmalı; tıpkı diğer devletler gibi. ABD’den heyet geldi, AB’den geldi.

Bu olaylardan sonra Astana formatında Rusya, Türkiye, İran bir araya gelip konuştu. Geçen günlerde Türkiye’nin Moskova Büyükelçisi, Rusya’nın Ortadoğu özel temsilcisi ile görüştü. Yani mutlaka her ülke öyle veya böyle, Suriye meselesinde Türkiye ile etkileşime girmek zorunda. Çin de kendini bundan uzak tutmamalı. Diğer yandan 2024, Türkiye ve Çin arasında ilişkilerin gelişme potansiyelini ortaya çıkardığı bir yıl oldu. Tam anlamıyla gelişti diyemiyorum ama Türkiye tarafı bu potansiyelin farkına varmış durumda. BRICS konusunda bunu gördük. Cumhurbaşkanı Erdoğan 1 Temmuz’da BM zirvesinde bunu söyledi. ‘Şanghay İşbirliği Örgütü’ne aday olmak istiyoruz’ dedi. Hem BRICS hem ŞİÖ, ana omurgasını Çin’in oluşturduğu kurumlar. Dışişleri Hakan Fidan’ın Çin’e ziyareti ile bu konular gündemimize daha fazla girdi. Hemen ardından kapsamlı yatırımların da gelmesi Türkiye ve Çin arasındaki ilişkilerin ivme kazanması potansiyelini bize gösterdi.

Bu potansiyelin hayata geçmesi için hem kapsamlı mekanizmalar kurulmalı hem de en önemlisi liderler düzeyinde görüşme gerçekleştirilmeli. Benim tahminim Şi Çinping, 2025’te Türkiye’yi ziyaret edebilir. Rusya’ya gideceğini biliyorum. Çinliler bu konularda pek fazla açıklama yapmıyor fakat Çin’in Rusya Büyükelçisi bugün bunu duyurdu. Türkiye tahminim şuna dayanıyor: Türkiye, Şi Çinping’in ziyaretini birçok defa dile getirdi. Şi Çinping daha önce sadece bir defa Türkiye’ye geldi o da G-20 zirvesi kapsamında Antalya’ya gerçekleşti. Resmi ziyaret bile değildi. 2024’te bakanlıklar düzeyindeki diplomasi 2025’te zirveye ulaşabilir. Hem Ukrayna’daki hem de Suriye’deki gelişmeler, Türkiye-Çin yakınlaşmasını bence zorunlu kılıyor. Putin, İstanbul mutabakatını referans gösterdi yıl sonu konuşmasında. Lavrov iki gün önce Belarus televizyonuna konuşurken İstanbul mutabakatını işaret etti BM’de ‘Barışın dostları’ ismiyle bir grup kuruldu. Bir hafta önce toplantısı yapıldı. Burada Çin ve Türkiye bir araya geldi. Ukrayna krizinin çözümü noktasında belki de 2025’te Türkiye-Çin yakınlaşmasına tanıklık edebiliriz.”

‘Trump döneminde ABD ve Çin, köprüleri atabilir’

ABD’de Başkan Barack Obama döneminden bu yana Çin’i kuşatma politikasının aralıksız sürdüğünü belirten Gökhun Göçmen’e göre Donald Trump her ne kadar askeri çatışmadan uzak dursa da Çin ile ilişkileri tamamen kopma noktasına getirebilecek adımlar atabilir:

“Obama döneminden bu yana Çinliler şunun farkında: ABD, Çin’i kuşatmak istiyor. Bu, partiler üstü bir uzlaşı. Eğilim hiçbir partide değişmeyecek. Obama, ‘ABD, bir Asya-Pasifik ülkesidir ve çıkarları buradadır’ dedi ve Çin’i kuşatmaya başladı. Ardından Donald Trump geldi ve Demokratların tespitlerini ileri taşıdı: Çin ile ihtilafları ön plana çıkartıp ticaret savaşlarını başlattı. Ardından gelen Biden, her konuda Trump ile ihtilaf içinde olmasına rağmen ticaret savaşlarını devam ettirdi. Şimdi Trump tekrar koltuğu devralacak ve aslında bu gelenekselleşen politikaları sürdürecek. Fakat bu demek değil ki liderler hiç fark yaratmıyor. Trump da ekibiyle birlikte fark yaratacaktır. Riskler ve fırsatlar var.

Birincisi en büyük risk şu olacaktır: Ticaret savaşları derinleşecektir. Zaten derinleşmedi mi? Evet. Fakat yüzde 60’a kadar ek vergiler gelecek. Biden döneminde ticaret savaşları ekseriyetle teknoloji alanında kalmıştı. Trump döneminde ise bunun tam ayrışmaya yani köprülerin atılmasına kadar gideceğini görüyorum. Biden döneminde ‘risklerden arınıyoruz’ diyorlardı. Trump yönetimi ise gözü öylesine karartmış gözüküyor ki köprüleri tamamen atabilir. Çin de misillemelerini artık sadece ABD’nin adımları ile kısıtlamıyor. Biden’ın son günlerde çiplerle alakalı bir yaptırımı oldu. Çin de yeni bir yaptırım duyurdu ve birtakım nadir elementlerin ABD’ye ihracatını yasakladı. Burada ilk olan neydi? Çin, üçüncü ülkelere sattığı nadir elementler, ABD’ye ihraç edilirse onlara da yaptırım uygulayacağını belirtti. Artık Çin de ağır adımlar atmaya hazır gözüküyor. İkinci risk ise iletişim kanallarının tamamen yok olması. Obama döneminde Çin ve ABD arasında 20’ye yakın iletişim kanalı vardı. Biden döneminde bu sayı 12’ye indi. Aslında sıfırlanmıştı bir ara. Biden, Dışişleri ve Hazine bakanlarını Çin’e gönderdi.

Nihayet Şi Çinping ile San Francisco’da görüştüler ve 12 iletişim kanalı kurdular. Trump başa geçince tüm iletişim kanallarını devre dışı bırakıp sadece kişisel iletişimi tercih edecek diye düşünüyorum. Çin siyasetinin en sevmediği husus, liderin doğrudan karar alması ve mekanizmaların işlememesidir. Onlar kurumsal iletişim istiyor. Trump’ın histerik olduğunu da biliyoruz. Donald Trump 2017’de Çin’i ziyaret etti. Pekin’e gidip övgüler düzdü. İki ay sonra Dünya Ticaret Örgütü’ne başvurup, Çin’in gelişmekte olan ülke statüsünün iptalini istedi. Çinliler de ders çıkarttıysa güven meselesi etkili olacaktır. Üçüncü risk ise Trump’ın çevresinde şahin diplomatlar var. Birçoğu da 50 yaşın altında. Bu genç diplomatlar belki de siyasi kariyerleri boyunca ABD-Çin işbirliğine tanıklık etmedi. Eski kuşak, Soğuk Savaş’taki ABD-Çin ortaklığını biliyordu ve görmüştü. Yeni ekibin tamamı ise hayatları boyunca tüm kötülüklerin anası olarak Çin’i biliyorlar. Dolayısıyla oldukça şahin ve deneyimsiz adımlar atacaklarını düşünüyorum. Pelosi’nin Tayvan ziyareti vardı. Buna benzer provokatif hamlelerin devam edeceğini düşünüyorum zira ekip bu kadar deneyimsiz ve gözleri kararmış durumda.”

‘Terk edilmiş hisseden, ulusal çıkarları tehdit altında hisseden ülkeler Çin ile daha rasyonel ilişkiler kurmak isteyecektir’

Trump döneminde ABD ve Çin arasındaki gelişmelerin çeşitli fırsatlar da doğurabileceğini kaydeden Göçmen, özellikle ABD’nin agresif politikalarından tedirgin olan ulusların Çin ile yakınlık kurabileceğini ifade etti:
“Peki hiç mi fırsat penceresi yok? Elbette var. Biden döneminin aksine ideolojik kutuplaşmanın yoğun boyutta yaşanmayacağını düşünüyorum. Biden dünyayı ‘Demokratlar ve otokratlar’ olarak tasvir edip, ‘demokrasiler ittifakı’ kurmaya çalışıyordu. Trump zaten ittifaklara ilgi duymuyor. Böyle girişimlere cebinden para vermek istemeyecektir. Trump dünyayı otokrasi ve demokrasi çerçevesinde, sosyalizm-komünizm ekseninde seferber etmeye pek yanaşmayacaktır. Tabii ki Marco Rubio gibi isimler ‘komünist Çin’ diyecektir. Trump da yapacaktır. Ama bunu ittifaka dökeceklerini ve ceplerinden para vereceklerini düşünmüyorum. Askeri gerilimlerin de Biden döneminde olduğu kadar çok yaşanmayacağını düşünüyorum. Trump zaten savaşlarla pek ilgilenmiyor. Gerilim yükselecektir, çok daha fazla provokatif işlere tanıklık edebiliriz. Ama bu doğrudan ABD-Çin askeri çatışmasına sebep olmayacaktır. Trump zaten bunu istemiyor. Diğer yandan da böyle bir çatışmayı kaybedecekler. Kendi askeri analizlerinde bunu söylüyorlar. Çin için de fırsat var, ortaklıklar gelişebilir. Trump daha iktidara gelmeden Panama Kanalı ve Grönland açıklamaları yaptı. İktidarını tüm ‘dostları’ korkuyla bekliyordur. Terk edilmiş hisseden, ulusal çıkarları tehdit altında hisseden ülkeler Çin ile daha rasyonel ilişkiler kurmak isteyecektir. Avrupa da bunu tercih edebilir.”
Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала