‘Biden dönemi, Türk-Amerikan ilişkilerinin en kötü dönemiydi. Biden Türk karşıtı değil, adeta Türk düşmanıydı’
‘İpler Trump’ın elinde olacak’
“Trump herkesi şaşırtabilen bir insan. Dolayısıyla Ortadoğu politikalarında da şaşırtabilir. Hayal kırıklığı konusunda emin değilim. Amerikan halkına birtakım mesajlar verdi ve bu mesajların tamamından geri döneceğini düşünmek istemiyorum. Bu vaatlerden birisi savaşlarla ilgiliydi. ‘Savaş başlatmayacağız ve mevcut savaşları yürütmeyeceğiz’ diyordu. Ukrayna konusunda kendisi başta olsa zaten savaşın çıkmasına izin vermeyeceğini söyledi. Seçildikten sonra birkaç görüşme ile savaşı bitirebileceğini söylüyordu. ABD’de bu konuda beklenti yüksek. Valday Forumu’nda da beklenti yüksekti. Rus uzmanlar da bu beklenti içerisindeydi. Hatta Putin’in kendisinde de beklenti vardı. İlginç çünkü Putin, Valday’da Trump’ı arayıp aramayacağı konusunda kararsız gözüküyordu. İki taraf da karşılıklı olarak mesaj veriyor. Putin’in söylediklerinden de anladığım kadarıyla ABD’nin yaptırımları sebebiyle Trump’ı bizzat aramayacağını çıkarttım. Fakat Trump doğrudan arayıp gelip konuşmak isterse hayır demeyeceğini de belirtti.
Valday’daki Forum’a, dünyanın her bölgesinden belirli sayıda uzman geldi. Orası biraz gösterge gibiydi. Ruslar iyi görünüyordu. Çinliler, ‘Bu adam bizimle uğraşacak’ diyordu. Mısırlılarla konuştum, Ortadoğu’dan gelenlerle konuştum. Trump’ın Suriye ve Irak’tan çekilmesinin muhtemel olduğunu söylediğimde bana katılıyorlardı. Ama İranlı uzmanlar da kendi ülkeleriyle uğraşılacağını düşünüyordu. Bir de yaptığı atamalara ne kadar önem vermek lazım ondan emin değilim. Trump güçlü bir isim ve atadığı isimlerin tam bir otonomi ile politika belirlemesine izin vereceğini düşünmüyorum. Tabiri caizse ipler Trump’ın elinde olacak. Amerikan kamuoyuna verdiği mesajlar neydi? Biri savaşlarla ilgliydi. Bu konuda Trump’ın Amerikan halkını yüzde 100 şaşırtacağını düşünmüyorum. Dünya kamuoyunu da şaşırtacağını düşünmüyorum. Ukrayna savaşını durdurma konusunda girişimlerde bulunacaktır. Fakat Ruslar hangi hangi şartları kabul eder ben bundan emin değilim. İsim vermemek lazım zira bazı toplantılar özeldi. Fakat Valday’daki toplantılarda, ‘Bir an önce ateşkes’ diyenlere Ruslar sıcak bakmıyordu. Zira savaş alanının tamamında üstünlüğü ele geçirdikleri için buna sıcak bakmıyorlar. Fakat ciddi bir müzakereden de uzak durmayacaklarını belirtiyorlardı.”
‘Amerikan halkı savaş kelimesinden bıkmış durumda’
‘ABD çok kutupluluğa geçişi engellemeye çalışıyor ama bunu başarması mümkün değil’
‘Biden dönemi, Türk-Amerikan ilişkilerinin en kötü dönemiydi. Biden Türk karşıtı değil, adeta Türk düşmanıydı’
“İnşallah Ankara, duruma göre planlamalar ve hesaplamalar yapıyordur. Fakat ben ne hikmetse yapıldığı kanaatinde değilim. Kendi aralarında bir şeyleri konuşuyor olması, hükümet çevrelerinin hesap yaptığı anlamına gelmez. Trump’ın ikinci döneminde Türkiye ilişkileri nasıl olacak? Bana kalırsa Biden dönemi, Türk-Amerikan ilişkilerinin en kötü dönemiydi. Belki biz bunu çok hissedemedik çünkü dünya, çok kutupluluğa evrildi. Bir manada Türkiye’yi, Amerika’nın belalarından çok kutupluluk kurtardı. Ukrayna’daki savaş kurtardı. Jeff Flake’in mutlu ayrıldığını söylemesi normal. BRICS için de ‘Türkiye’nin katılmasını istemeyiz ama katılırsa BRICS içinde müttefikimiz olur’ diyordu. Yani demek istediklerim şu: Trump’ın yeni dönemi, Biden dönemindeki kadar kötü olamaz. Biden, kişilik olarak Türk karşıtı değil, doğrudan Türk düşmanı birisiydi. Kelimeleri seçerek kullanıyorum. Adeta ırkçı derecede Türk karşıtıydı. Siyasi hayatı onlarca yıldır böyleydi. Bunların neredeyse hepsini de hayata geçirmek için geldi göreve.
Fakat Ukrayna savaşıyla birlikte çok kutupluluğun yerleşmesi, Türkiye’nin üstüne fazlaca gelmesine mani oldu. Yine de epey uğraştılar. Biden, göreve geldikten sonra 24 Nisan’da o lanet lafı ısrarla kullandı hatırlarsanız. Bu 24 Nisan’da, İsrail’in Gazze soykırımı ortadayken o lanet lafı yine kullandı. Trump’ın yeni dönemi, Biden döneminden daha kötü olamaz Türk-Amerikan ilişkileri için. Trump yönetiminin en üst seviyelerinde olmasa da ekiplerinde yer alacak birçok insan, Türk-Amerikan ilişkilerini gözden geçirmek gerektiğini söylüyor. Türkiye’ye sürekli olarak ‘Rusya ile niye yakınlaştın? Çin ile niye temas kuruyorsun diyoruz. Onların da birtakım talepleri var ve bu talepler anlaşılır şeyler. Görüşmek lazım’ diyorlar. Türkiye’nin bu çerçevede bir ev ödevi yapması lazım. Biz bir açılım içindeyiz. Bir yandan Ortadoğu’da kurulacak Kürdistan’ı içimize konfederasyon olarak alarak büyütmeye hazır olduğumuzu söylersek, adamlar da ‘Bu senin çok zararına’ demeyecektir. Kendi içimizde ne yapacağımıza karar vermemiz lazım.
Kıbrıs konusunda mesela ne diyeceğiz? İki devlet konusunda Filistin örneği verilebilir. ‘Niye’ sorusu sorulmalı. Şimdiki ABD yönetiminin AB’ye çok sempatisi olmadığı için Avrupa Birliği argümanını bize karşı kullanmaları kolay olmaz. Fakat biz Yunanistan ile ilişkilerimizi ve Kıbrıs Rumlarını, Batı dünyasıyla ilişkilerimizin anahtarı gibi görmeye devam edersek kendimiz hata yaparız zaten. Kendimiz hem Kıbrıs’ta, hem Ege’de kendi ilan ettiğimiz politikaların gerisine düşen bir şey yapıyorsak, Amerikalılar da gelip ‘Ben size destek vereceğim’ demeyecektir. Onun için burada çalışma yapmak lazım. Suriye konusu çok bariz. ABD’nin çekilme ihtimali kuvvetli. Ama biz ‘Esad ile barışmaktan yana değiliz, el verin devirelim’ dersek, o zaman Rusya ile papaz oluruz. İran ile ne olduğumuz belli değil zaten. Ayrıca öyle bir şeye ABD tekrar gelir mi o da meçhul. O yüzden bizim kendimize çeki düzen vermemiz ve karşımızdakilerle neyi ve nasıl konuşacağımıza hazır olmalıyız.
Ben bunun yapıldığı kanaatinde değilim. Sürekli olarak ‘Esad ile uzlaşmayacağız. BMGK 2254 sayılı karara bakın. Esad muhaliflerle anlaşsın. Yeni anayasa çıksın. Yeni siyasi yapı oluşsun. Onlara göre seçim yapılsın’ derseniz, o zaman Amerika ile Suriye konusunu nasıl konuşacaksınız? Böyle konuşan bir Türkiye, ABD’ye ‘Suriye’den çekilmeyin’ demiş olur. ABD oradan çekilirse, Suriye hükümeti Ruslarla birlikte toprakları üstünde egemenlik kurmaya çalışır. Biz Suriye’deki yönetimin güçlenmesini istemediğimize göre, ABD’nin çekilmesini istemiyoruz anlamı gelir. Ne istediğimize ne yapacağımıza önce kendimiz karar vermeliyiz. Sonra da buna göre politika belirleyip, çerçevesini çıkartıp, müzakere alanlarını ve kırmızı çizgileri hesap ederek ortaya çıkmak lazım. O vakit çözüm alınır. Trump ile fırsat pencereleri de açılır o zaman. Trump, Çin ile ticari savaşa tutuşacaksa, Çin ile ilişkiler güçlü tutulup Türkiye’ye yatırım yapmaları sağlanabilir mi? Hangileri ‘Türk Malı’ şeklinde Avrupa’ya ürün satışı yapabilir? Avrupa’da zora giren sanayi şirketlerinin, Türkiye’ye yatırım yapması mümkün müdür? Bunlar hesaplanmalı. 23 Şubat’ta Almanya’da seçimler var. Kuvvetle muhtemelen AFD ile Sahra Wagenknecht’in BSW partisinin koalisyonla iktidara geleceğini göreceğiz. Avrupa’da şimdi vatanseverlik temelli partiler yükseliyor. Bunu dikkate almak gerekiyor.”