Türk Yapısal Çelik Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı: 'Çeliği kullan hayatları kurtlar'
14:05 05.02.2024 (güncellendi: 12:06 06.02.2024)
Organ nakli için Türk doktorlardan ders alan yabancı doktorlar
Abone ol
Türk Yapısal Çelik Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Consera Kurucusu Melih Şimşek, Serhat Ayan’la Yeni Şeyler Rehberi’nde gelişmiş ülkelerdeki modüler inşaat ve çelik kullanım oranlarından bahsetti.
Türk Yapısal Çelik Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Melih Şimşek, deprem riski bulunan gelişmiş ülkelerdeki yapılaşmadan bahsetti:
“1999 Depremi’nden sonra deprem riski bulunan gelişmiş ülkeleri ziyaret etme fırsatı bulduk. Akabinde neden bizim ülkemizde depremlerde çok can ve mal kaybı oluyor, gelişmiş ülkelerde neden olmuyor diye baktık. Birkaç önemli husus gördük. ABD, Japonya, Yeni Zelanda gibi deprem coğrafyasında olan gelişmiş ülkeler, yapılarını hafif yapıyor. İkincisi, bu binaların taşıyıcı sistemlerinde, insan inisiyatifi barındırmayan, endüstriyel sistemler tercih ediyorlar. Ahşap veya çelik yapılar gibi. Biz o depremin getirdiği kaygıyla gidip aslında çok şey öğrendik. O teknolojiyi Türkiye’ye getirmek istedik. Know-how kullandık. Ve 2001 senesinde Türkiye’deki ilk çelik konut fabrikasını kurarak ülkemizde bu sistemi kullanmaya başladık. Consera o günden bugüne bu alanda uzmanlaştı ve farklı ülkelere de hizmet vermeye başladı. Bugün bu sistemlerle konut, okul, hastane gibi birçok yapı cinsleri inşa eden bir pozisyona geldik.”
Deprem riski olan ülkelerde insanların ister istemez daha az katlı yapılarda yaşamaya yöneldiğinin altını çizen Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Depremde yüksek yapılarda olan insanların ilk aklına gelen şey, az katlı bir yapıda oturmak oluyor. Hatta bu konu ülkemizde bir bilinç olarak da yayılmaya başladı. Hatırlarsanız, üç-dört sene önce, kamu tarafından da yüksek yapılar yerine az katlı yapılar yapılması yönünde süreç başlatıldı. Bu tabii insani bir ihtiyaç. Yüksek yapı yerine az katlı yapıyı deprem sebebiyle tercih etmek bir refleks. Pandemi sonrası da insanlar, birazcık daha ayrık nizamla yaşamaya teveccüh göstermeye başladı bu temassızlıktan kaynaklı. Bu iki örgü, insanlara mümkün olduğunca ayaklarını toprağa basabilecekleri bir müstakil yaşamı arzulattı. Ama bu müstakil yaşama villa, saray, malikane diyemeyiz. Bu müstakil yaşamlar 50 veya 30 metrekarede de olabiliyor, çok daha büyük metrekarelerde de olabiliyor. Bu trend dünyada da hakim şu anda. Birazcık çevrecilik. Bizde daha baskın olan deprem. Tüm dünyanın ortak kaygısı pandemi. Tekrar yaşanırsa insanlar hayatını bir dairede geçirme endişesi yaşıyor. İster istemez insanlar doğada konumlanmaya itiliyor.”
‘Yüksek yapılaşma deprem riski olan ülkelerde yanlış’
Türkiye’de konutun bir yatırım aracı olması sebebiyle şehir merkezlerinde yoğunlaştığını ifade eden Şimşek’e göre deprem riski olan ülkelerdeki en büyük yanlışlardan birisi yüksek yapılaşma:
“Normalde gelişmiş ülkelere veya gelişmiş şehirlere baktığınız zaman, mesela New York, Paris, Tokyo, Barcelona gibi, şehrin merkezinde ister istemez yüksek yapıya ihtiyaç olduğunu biliyoruz. Fakat şehrin dış kesimlerinde, ekonomik seviyesi ne olursa olsun, az katlı yaşam herkes için sunulmuş durumda. Aslında bizim devletimiz, dünyadaki en zengin toprak devleti diyebiliriz. Bizim 81 ilimiz, Türkiye’nin yüzölçümünün yüzde 13’ünü kullanıyor. Evet, dağlar, taşlar, ovalar, göller diyebilirsiniz ama biz de şehirlerimizi yayabiliriz. Bu, son yıllarda gayrimenkul bir barınma amacından ziyade yatırım aracı da olduğu ve en değerli alanlar da şehir içinde oluştuğu için, yüksek yapılaşmanın rantı çok cazip geldi. Bu tabii çok büyük yanlış bir deprem ülkesinde.”
‘Bugün o yapılar modüler olabilseydi ve o modüler yapılara ait Türkiye’de gelişmiş bir iş gücü ve şirketler olsaydı, bugün o 350 bin konut yapılabilirdi’
Endüstriyel konut inşaatının özü itibarıyla daha az maliyetli olduğunu vurgulayan işadamı Melih Şimşek, öte yandan insan hayatının paha biçilemeyeceğini, depreme karşı güvenli konut inşaatının bir zaruriyet olduğunu da belirtti:
“Acı depremin üzerinden bir sene geçti. 40 bin konut açılışı yapılacak. Aslında 350 bin konut inşa edilecekti. Bazen ekonomik imkanınız olsa da, teknik bir yönteme ihtiyacınız var. Bugün o yapılar modüler olabilseydi ve o modüler yapılara ait Türkiye’de gelişmiş bir iş gücü ve şirketler olsaydı, bugün o 350 bin konut yapılabilirdi. Bakın, endüstri diyorum. Endüstri demek ekonomi demektir. Bir şeyden çokça ürettiğiniz zaman tam tersi ekonomikleşiyor. Biz bunların rasyonel hesaplarını da yaptık. Ekonomik ve yıkılmayan binalar yapıyoruz. Yani insanın yaşamının bedeli nedir? İnsan yaşamı ile bu ekonomi karşılaştırabilir mi? Mesela biz yüzde 10 pahalı desek tercih edilmeyecek mi? Böyle bir şey olabilir mi? Ki öyle değil, üstüne daha ekonomik.”
‘Çeliği kullan, hayatları kurtar. Bu kadar basit. Bu ülkede çözümün çelik olduğunun bilinmesi gerekiyor artık’
7,6 şiddetindeki depremde sadece 200 vatandaşını kaybeden Japonya’yı örnek gösteren Melih Şimşek, Türkiye’de deprem bölgesinde çelik kullanımı yüzde 2,4 iken Japonya’da yüzde 80 oranında olduğuna dikkat çekti:
“Depremin yıldönümü geldi maalesef. Bir mesaj iletmek istiyorum. Çok önemli. 1 Ocak 2024’te Japonya’da 7.6 büyüklüğünde bir deprem oldu. Maraş depremi de aynı şiddetteydi. Bizde hayatını kaybedenlerin sayısı resmen 50 bin olarak açıklandı. Japonya’da 200 olarak çıktı. Yani bizim deprem bölgemizde çelik kullanım oranı yüzde 2,4 çıkıyor. Japonya’da çelik kullanım oranı yüzde 80. Bu kadar basit bir hesap. Çeliği kullan, hayatları kurtar. Bu kadar basit. Bu ülkede çözümün çelik olduğunun bilinmesi gerekiyor artık. Çelik olarak da her türlü imkanımız var. Dünyanın en büyük üreticilerinden biriyiz. Sadece bir irade ve endüstriyel akıl ortaya koymamız gerekiyor.”