00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
HABERLER
11:00
5 dk
HABERLER
12:00
5 dk
EN ÇOK OKUNAN 5 HABER
12:35
19 dk
HABERLER
13:00
5 dk
HAFTA SONU HALLERI
13:05
115 dk
HABERLER
15:00
5 dk
HABERLER
16:00
6 dk
HABERLER
17:00
5 dk
HABERLER
18:00
7 dk
HABERLER
11:00
6 dk
HABERLER
12:00
6 dk
TARİHTE BUGÜN
12:11
3 dk
EN ÇOK OKUNAN 5 HABER
12:29
19 dk
HABERLER
13:00
5 dk
HAFTA SONU HALLERI
13:06
114 dk
HABERLER
15:00
5 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:00
6 dk
GÜNDEM DIŞI
Serhat Sarısözen'le Gündem Dışı
17:06
54 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
18:00
1 dk
ÖZEL HABER
Sayıştay raporlarında kara delik: İlçe belediyelerinin beşte dördü yok
19:00
6 dk
TARİHTE BUGÜN
Yeni nesil sizlerin eseri olacaktır
20:30
3 dk
DünBugün
Geri dön
Adana107.4
Adana107.4
Ankara96.2
Antalya104.8
Bursa101.4
Çanakkale107.2
Diyarbakır89.6
Gaziantep104.3
Hatay106.1
İstanbul97.8
İzmir91.0
Kahramanmaraş92.3
Kayseri105.5
Kocaeli90.2
Konya88.6
Malatya106.0
Manisa101.0
Mardin92.2
Ordu99.6
Sakarya90.2
Samsun107.7
Sivas104.2
Şanlıurfa95.3
Trabzon102.4
Van88.0
 - Sputnik Türkiye, 1920
EKSEN
Ceyda Karan’ın hazırladığı Eksen’de her gün dünyanın farklı bölgelerine dair gelişmeler masaya yatırılıyor.

‘Şam için Davutoğlu faktörü ve Batı eğilimleri sıkıntılı ama muhalefet adayı olumsuz görünmüyor’

‘Şam için Davutoğlu faktörü ve Batı eğilimleri sıkıntılı ama muhalefet adayı olumsuz görünmüyor’
Abone ol
Emir Aşnas’a göre Moskova’da dörtlü formatta güvenlik görüşmeleri önemli ama dışişleri bakanlarını içeren siyasi ayağı Türkiye seçimleri öncesi zor görünüyor. Şam’da Erdoğan’a olumsuz bakışa atıf yaparken, Davutoğlu gibi figürlerin varlığı ve ‘Batıcı eğilimlere’ karşın Suriye’nin muhalefet adayından daha umutlu olduğu görüşünde.
Rusya Federasyonu’nun Türkiye ile Suriye arasında ilişkilerin tesisi ve sorunların giderilmesi çabalarına İran’ın katılımıyla dörtlü formatta ilk savunma bakanları ve istihbarat başkanları görüşmesi 25 Nisan’da Moskova’da yapıldı. İran henüz katılmamışken ilk üçlü görüşme 28 Aralık 2022’de gerçekleştirilmişi. Türkiye’de 14 Mayıs seçimleri meselenin siyasi seviyeye yükseltilmesini etkiliyor.
25 Nisan görüşmesi sonrasında Rusya’dan yapılan açıklamada, tarafların ilişkilerin normalleştirilmesi adımlarını ele aldığı, Suriye topraklarında terör tehdidinin tezahürlerine karşı koyma ve aşırılıkçı gruplarla mücadele üzerinde durulduğu belirtildi. Bir kez daha Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı vurgulanırken, sığınmacıların geri dönüşleri için çabaların yoğunlaştırılmasında mutabık kalındığının altı çizildi. Bu formatta görüşmelerin sürdürülmesinde de anlaşıldı. Türkiye Savunma Bakanlığı’nın açıklamasında benzer bir izlekte aynı vurgular yapılırken, Suriye tarafından Türk askerinin Suriye’den çekilmesi ve M4 karayoluna dair Soçi anlaşmalarının uygulanmasının altı çizildi.
Türk tarafı toplantıda TSK’nın Suriye topraklarından çekilmesinin konuşulmadığını öne sürdü. Savunma Bakanı Hulusi Akar, toplantı sonrasında BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararına atıf yaparken, Türkiye’nin desteklediği Suriye gruplarını zora sokacak bir karar almalarının söz konusu bile olamayacağını vurguladı.
Dörtlü formatta dışişleri bakanları görüşmesi 14 Mayıs sonrasına kalmış görünüyor. Bu konuda Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın’ın Moskova toplantısına atıf yaparken, “Önümüzde bir seçim var artık bir sonraki toplantı seçimden sonra yapılır” sözleri dikkat çekti. Kalın hiçbir önkoşul kabul etmediklerinin de altını çizdi.
İran ile Suudi Arabistan arasındaki anlaşma ve Riyad yönetiminin Suriye ile ilişkileri onarmaya giriştiği bir dönemde Ortadoğu’da ve uluslararası planda gelişmeler ile Türkiye-Suriye sürecine etkilerini, Radyo Sputnik'te yayınlanan Ceyda Karan'la Eksen'de araştırmacı yazar Emir Aşnas ile konuştuk.

‘2019 Ocak’ında başlayan bir sürecin içindeyiz’

Emir Aşnas, Rusya arabuluculuğunda Suriye ile Türkiye’nin sorunlarını diyalogla çözme çabalarının değerlendirmek için, yakın geçmişine bakmak gerek. Aşnas 2019 Ocak’ında başlayan ve Soçi mutabakatlarında da yazılı olarak belirli unsurların metne döküldüğü sürece atıfta bulundu:
“Rusya’nın 2019 Ocak’ından bu yana yaklaşımı açıkça Suriye ve Türkiye’nin aralarında görüşerek ve Adana mutabakatı temelinde görüşmesi. Gerek Putin gerek Erdoğan bunun olabileceği söyledi. O toplantıdan üç gün sonra Suriye Dışişleri bir açıklama yaptı. Adana mutabakatının işletilmesinin ancak Türkiye’nin teröre desteğini kesmesi ve işgal ettiği topraklardan çekilmesi şartlarına bağlı olduğunu vurguladı. Biz muhtemelen daha eskiye dayanan ama 2019 Ocak’ında başlayan bir sürecin içindeyiz. Kamuoyuna resmi olarak açıklandığı 2019 Ocak’ından bu yana Suriye Arap Cumhuriyeti’nin aynı şeyi tekrarladığı bir sürecin içindeyiz. Dolayısıyla burada herhangi bir tartışma yok. Daha sonra bu konu Barış Pınarı harekatı sırasında Türkiye ile Rusya arasında Soçi mutabakatına yazılı olarak da girdi. Her iki tarafın Adana anlaşmasının önemini teyit ettiği ve Rusya’nın mevcut koşullarda Adana anlaşmasının uygulanmasını kolaylaştıracağı belirtildi.”

‘Siyasi olarak üst aşama seçim öncesi zor görünüyor’

Aşnas’a göre Rusya, Suriye ve Türkiye savunma bakanları ve istihbarat başkanlarının 28 Aralık toplantısı bir üst seviye olarak önemli. Ancak Aşnas, bunun siyasi ayağı olarak dışişleri bakanları görülmesinin yapılamamasına dikkat çekti:
“En son 28 Aralık 2022’de bir üst seviyeye çıkıldı. 2022 sonunda Moskova’da Türkiye, Suriye ve Rusya üçlü bir toplantıydı. Dolayısıyla yine de önemli bir seviyeydi. Belki Rus tarafında da öyleydi. Daha sonra dışişleri bakanları ve en sonunda iki ülke cumhurbaşkanları arasında ve muhtemelen 2023 seçimlerinden önce böyle bir sürecin tamamlanması bekleniyordu ama bu gerçekleşmedi. Olması da zor görünüyor. Dışişleri bakan yardımcıları arasında toplantı yaptılar. İran da katıldı. 25 Nisan’da yeniden 2022 Ocak’a döndük. Bir üst seviye, siyasi seviyeydi. Dolayısıyla hiç olmazsa dışişleri bakanlarının toplanması bekleniyordu. 2022 Ocak’taki toplantıya sadece İran ile eklenerek 25 Nisan’a dönülmüş oldu.”

‘Uluslararası değişiklikler ve Ortadoğu’ya yansımaları süreci etkiliyor’

Uluslararası değişiklikler ve Ortadoğu’ya yansımaları ile Çin arabuluculuğunda İran-Suudi anlaşmasının süreci etkilediğini ve Suriye’nin elini güçlendirdiğini belirten Aşnas, Şam yönetiminin Türkiye’de seçim sonucunu beklediği görüşünde:
“Yavaş da olsa uluslararası değişiklikler ve bunun Ortadoğu’ya yansımaları ile Çin’in Suudi Arabistan ve İran arasındaki bir anlaşmayı kotarması, tüm bu süreçleri büyük ölçüde etkilediği gibi Suriye-Türkiye arasındaki süreci de etkiliyor. Temel olarak da Suriye’nin elini güçlendiriyor. Suriye’nin bundan da güç aldığı söylenebilir ama temel konu şu. Suriye’nin de seçimleri beklediği kesin. Toplantılarda ne olup bittiğinin detaylı bilgisine sahip değiliz. Suriye tarafının Türk askerinin geri çekilmesi ve muhalif ya da terörist olarak isimlendiren gruplara desteğini çekmesi konusunda bir mekanizma ve çekilme takvimi beklediği artık biliniyor. Bunun da muhtemelen başta Rusya ve İran’ın garantileriyle gerçekleşmesinin istendiği ama bu konuda somut bir noktaya ulaşılmadığı, Türkiye’nin de bunu daha çok geçiştirmeye çalıştığı anlaşılıyor. Türkiye’nin de beklentileri var. Fırat’ın doğusundaki de facto entiteye karşı Suriye hükümetinin Türkiye ile mücadele etmesi, özellikle mülteci konusunda bir açılıma varılması şeklinde. Ama bu konularda da bir mesafe alındığını sanmıyorum. Dolayısıyla Rusya’nın bütün bu isteğine rağmen eğer kapıların arkasında çok somut şeyler konusunda anlaşmaya varılmadıysa çok büyük mesafe alındığını söyleyemeyiz. Bunların da önemsiz olduğunu söylemiyorum ama fiili ve somut olarak önemli bir aşama geçirdiği kanaatinde değilim.”

‘Suriye tarafı için Davutoğlu olumuz bir karakter, NATO ve Batı konusu da öyle ama…’

Aşnas, Suriye tarafının Türkiye seçimine bakışında muhalefette Davutoğlu gibi figürler bulunması ve Batı ve NATO rahatsızlığı bulunsa da Erdoğan’a yönelik olumsuz bakışın altını çizdi. Aşnas’a göre Şam için muhalefet adayı daha Batıcı değerlendirilse de ilişki kurma açısından daha elverişli görülüyor:
“Suriye tarafında mevcut seçimlere bakışın Rusya tarafındaki kadar net olmadığını söyleyebilirim. Rusya’da da değişmeler başladı. Muhalefetin cumhurbaşkanı adayı bu konuda gecikmiş de olsa mesajlar verirken, yanlış veya doğru Rusya hükümetinin sanki Erdoğan’ın devam etmesini destekler görüntüsü var. Suriye tarafında bunun olduğunu söylemek mümkün değil, farklı görüşlere sahip olanlar var. Muhalefetin içinde sadece Davutoğlu’nun da içinde olması ki Suriye hükümeti için de çok olumsuz bir karakter. Belki de Erdoğan kadar olumsuz bir karakter onlar için. Olması değil ama esas itibarıyla muhalefetin daha çok NATO ile ve Batı ile uzlaşma yönünde tavır alacağına dair görüşler var. Ama ben iktidarın, Esad ve çevresinin bir anlamda daha umutlu olduğunu düşünüyorum. Bu dillendirilmiyor. Kemal Bey’in bu konuda açıklamaları var. Suriye yönetiminde, Türkiye yönetimine özellikle Cumhurbaşkanı’na yönelik kişisel olarak da bir olumsuz bakış açısı var. Bu son derece açık. Bu konuda son derece net olarak bu görüşlerini ifade ettiler. Bu iki ülke arasındaki güveni son derece zedeleyen ve bu güvenin yeniden tesisini zorlaştıran bir unsur. Muhalefetin adayı her ne kadar Suriye’deki bazı kişiler tarafından daha Batıcı değerlendirilse de ilişki kurma açısından daha elverişli olduğu tartışmasız.”

‘Yemen ve Suriye krizlerini kucağında bulan genç prens güçlendiği ölçüde Suriye’den elini çekti’

Suudi veliaht prensi Salman’ın 30 yaş gibi genç bir yaşta sağlığı el vermeyen babası nedeniyle Ortadoğu’nun önemli bir devletinin fiili hakimi olduğunu anımsatan Aşnas, genç prensin Yemen ve Suriye krizlerini kucağında bulduğunu söyledi. Aşnas, çok aktörün karıştığı zorlu bir mesele olan Yemen’de sıkıntıları anımsatırken Salman’ın güçlendiği ölçüde Suriye’den elini çektiğini vurguladı:
“Suudi Arabistan’ın fiili hakimi Veliaht Prens. Aslında iktidara 2015 Ocak’ında babası geldi. Babası sağlık sorunları olan bir kişiydi. Veliaht Prens çok genç olmasına rağmen, -çünkü 1985 doğumlu, şu anda 37 yaşını doldurmuş birisi olarak- 30 yaşını bile doldurmadan neredeyse Suudi Krallığı’nın, Ortadoğu’daki çok önemli bir devletin fiili hakimi oldu. Hem Yemen savaşı hem de Suriye krizini kucağında buldu. Aslında Muhammed Bin Salman’ın güçlendiği ölçüde Suriye’den elin çekmeye başladığını gördük. Bunu Esad da açıkça ifade etti. ‘O kendisinden öncekilerin yaptığı bir şeydi, kendi geldikten sonra Suudi Arabistan’ı Suriye’ye müdahale etmekten çekmeye çalıştı’ dedi. Suriye’nin en önemli stratejik müttefiki İran ile ciddi sorunu var. Yemen savaşı da bir türlü kurtulamadığı bir bela. Tüm bu iyimserliğe rağmen hala ilerleme sağlanamıyor. Bir işi başlatmak kolay ama bitirebilmek gerçekten çok zor. Hem karmaşık bir ortam var hem de bu işin çok fazla karışanı olur. Burada Suriye ile ilişkileri geliştirmek istiyor. Suriye Dışişleri Bakanı, Suudi Arabistan’a gitti. Suudilerin Dışişleri Bakanı da Şam’a geldi. Beşar Esad’ı Suudi Arabistan’a davet ettiği iddia edildi.”

‘İskenderiye protokolüne göre Arap birliğinde üyelik dondurma veya askıya alma yok’

Aşnas, Suriye’nin 19 Mayıs’taki Arap Birliği zirvesindeki konumunun hala net olmadığını vurguladı. Aslında Suriye’nin kurucusu olduğu birliğin İskenderiye protokolüne göre üyelik dondurma veya askıya almanın bulunmadığını anımsatan Aşnas, Şam’ın bu konudaki tutumunun ‘siz bozdunuz, siz düzeltin’ olduğunu aktardı. Aşnas, Suriye’nin ikili ilişkileri geliştirmeye odaklandığını vurguladı. Aşnas, Suriye yönetiminin üyeliğinin dondurulması ve yerine Türkiye destekli yapının konulma girişiminde Davutoğlu’nun payına atıf yaptı:
“Suudiler, Çin ve Rusya ile ilişkileri geliştirdi ve bu konjonktürden faydalanarak Suriye ile de ilişkileri gelişti. Hala Arap Birliği konusunu elinde tutuyor, kesin tavrını sonuna kadar göstermiş değil. 19 Mayıs’ta yapılacak Arap Birliği zirvesine Suriye’den katılım olup olmayacağı hala net değil. Çok az konuşan Arap Birliği Genel Sekreteri, Lübnan televizyonuna röportaj verdi. Suriye, birliğin kurucu üyelerinden. Beş kurucu üye ar; Mısır, Irak, Ürdün, Lübnan ve Suriye. Kimilerine göre altıncı Yemen vardır. Arap Birliği’nin tüzüğü olan ‘İskenderiye protokolüne’ göre üyeliği dondurma ve askıya alma yoktur. Arap Birliği tüzüğüne göre oy birliğiyle alınan kararlar bağlayıcıdır. 2011 Ağustos’ta Suriye’'nin üyeliğini dondurdu. Sadece askıya aldığını sanıyoruz ama bir yıl sonra bir şey daha yaptı. 2013 Mart’ında Suriye ulusal komisyonu başkanı, Katar’daki Arap Birliği konferansında Suriye Arap Cumhuriyeti koltuğuna oturdu. Orada gözlemci olarak bulunan Türkiye Dışişleri Bakanı Davutoğlu da birliğe teşekkür etti ve Araplardan daha uzun bir konuşma yaptı. Şimdi sıranın Suriye’yi ulusal koalisyonunun temsil etmesi için çalışmak olduğunu söyledi. Suriye’nin tavrı da şu: Araplar arası bu sorunları biliyor, Amerika’nın baskılarını biliyor. Suudi Arabistan ve diğerlerine söylediği ‘Eğer olursa tamam katılırım, kurucu üyeyim. Zaten beni askıya almanızı da kabul etmiyorum. Madem bir hata yaptınız siz düzeltin. İlla hatanızı düzeltin diye peşinizden koşmayız, tam tersine ikili ilişkileri geliştirmeye çalışıyorum’. Bunu Suudi Dışişleri Bakanı’na da söyledi. Gelişmelerin Suriye lehine olduğu çok açık ama umulduğu kadar hızlı olamayacağını söylemek mümkün.”
Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала