'Kafkasya’daki barış ihtiyacı daha da arttı, bu saatten sonra pişmiş aşa su katacak bir güç yok'
23:48 03.11.2022 (güncellendi: 11:32 07.11.2022)
'Kafkasya’daki barış ihtiyacı daha da arttı, bu saatten sonra pişmiş aşa su katacak bir güç yok'
Abone ol
Prof. Hasan Ünal’a göre, Dağlık Karabağ çatışmasında dengeli tavır alan Rusya, Kafkasya'da istikrarsızlık istemiyor, hızla nihai barış anlaşması yapılması için çabalıyor. Avrupa'nın sorun çözücülüğünün hiçbir işe yaramadığını söyleyen Ünal, "Ne kadar uzak dururlarsa o kadar iyi" dedi. Ünal, Türkiye'nin süreçteki rolünün dışlanamayacağı görüşünde.
Rusya Federasyonu, 2020'deki Dağlık Karabağ savaşının ateşkesler ve ortak bildirilerle durdurulduğu Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki husumeti kalıcı barış anlaşmasına çevirmek için kolları sıvadı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Azerbaycan ve Ermenistan liderleri İlham Aliyev ile Nikal Paşinyan'ı 31 Ekim'de Soçi'de buluşturdu. İki lider ateşkesi bozan girişimlerden kaçınmakta ve üçlü anlaşmaların kalıcı bir barış anlaşmasına çevrilmesi için hazırlıklık yapılmasında uzlaşmış görünüyor. Ortak bildiride, 'Rusya Federasyonu barış gücünün bölgede güvenliğe katkıları' takdir edilirken, Moskova'nın Bakü ile Erivan ilişkilerinin 'normalleşmesine yardımcı olmaya hazır olmasının memnuniyetle karşılandığı' kaydedildi. Paşinyan, barış anlaşması imzalamaya hazır olduğunu dile getirirken, Putin'in bu yöndeki aktif hazırlıkların önemini vurguladı.
Avrupa Birliği'nin Kafkasya'da barışa soyunduğu, Ukrayna çatışmasının ardından Gürcistan'ın kışkırtılmaya çalışıldığı bir dönemde Soçi görüşmesi ve Türkiye'nin pozisyonunu Maltepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Hasan Ünal ile konuştuk.
‘Rusya başı ağrısın istemiyor’
Prof. Hasan Ünal’a göre, Rusya’nın mevcut uluslararası konjonktürün de etkisiyle başka bölgelerde ‘başı ağrısın’ istemiyor. Ünal, Rusya’nın 2020’den bu yana Karabağ savaşında Azerbaycan'ın topraklarını geri almasına katkı yapan 'dengeli pozisyonuna' dikkat çekti:
“Rusya’nın şu anda Batı dünyasıyla ciddi bir mücadele hatta savaş içinde olmasını, başka yerlerde başını ağrıtacak sorunlar çıksın istemiyor. Türkiye kendisi için böyle bir savaş olmasa bile çok önemli bir ülkeydi. 2020’de Karabağ savaşının Azerbaycan’ın kazanabilmesinde Rusya’nın önemli bir katkısı oldu. Çünkü Rusya orada tam tabiriyle dengeli bir politika izledi ve Azerbaycan’ın topraklarının geri alması bu sayede mümkün oldu. Rusya orada eğer ortalığı karıştırsaydı böyle olmazdı. Rusya bunu yapsaydı Türkiye de dost kalamazdı. O dengeleri çok iyi hesap eden bir ülke ve Putin öyle bir lider. Şimdi o bölgedeki barış ihtiyacı Rusya açısından daha da artmış durumda. Azerbaycan zaten bölge jeopolitiğini iki açıdan değerlendirirsek Güney Kafkasya’da yer alan ülkeler Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan, biri de bu bölgeyi kuşatan ülkeler Türkiye, Rusya ve İran açısından. Azerbaycan bölgedeki ülkeler içinde tam bir süper güç haline gelmiş durumda, ekonomik ve askeri olarak böyle. Bu yüzden Rusya, Azerbaycan ile de işlerini bozmak istemiyor.”
‘Rusya’nın Türk Devletleri Teşkilatı ile ilişkilere ihtiyacı var, onların da Rusya ile ilişkilere ihtiyacı var’
Rusya ile sadece Türkiye değil Türk Devletleri Teşkilatı'na üye ülkeler arasında karşılıklı iyi ilişkilere ihtiyaç bulunduğuna dikkat çeken Ünal, İran'ın da reel durumun farkında olduğu görüşünü aktardı. Ünal, Kafkasya'da artık 'pişmiş aşa su katacak bir güç bulunmadığı' görüşünde:
“Ruslarla aslında bütün Türklerin çıkarında artan bir ortaklık var. Rusya’nın Türk Devletleri Teşkilatı’yla da ilişkilere ihtiyacı var, onların da Rusya ile ilişkilere ihtiyacı var. Dolayısıyla bu mecburiyetler ülkeleri bir araya getiriyor, doğrusu bu. Rusya burada barışın olmasını istediği için bölgeyi karıştıracak başka güç kalmadı. İran’a yakın gruplar bazen saçma açıklamalar yapıyorlar. Sanki 2020’de Azerbaycan’ın elde ettiği galibiyetle oluşturduğu yeni durumu kabul etmek istemez bir halleri var ama bu İran açısından mümkün olan bir senaryo değil. Türkiye-İran ilişkilerini karıştırmak isteyen çevreler, ‘İran böyle yapıyor’ diye. İran yönetimlerinin de son kertede böyle bir şeye girişeceklerini düşünmüyorum, onlar da farkındalar her şeyin. Dolayısıyla bu iş bitmiş durumda. Bu saatten sonra pişmiş aşa su katacak bir güç yok.”
‘Avrupa’nın sorun çözücülüğü hiçbir işe yaramıyor, ne kadar uzak dururlarsa o kadar iyi’
Avrupa Birliği'nin hiçbir yerde sorun çözücülüğünün işe yaramadığını belirten Ünal, Kafkasya'daki barış süreci için "Ne kadar uzak dururlarsa o kadar iyi" yorumunu yaptı. Ünal, Ermenistan'ı barışa itecek ticari ve ekonomik teşviklerin önemini vurgularken, Rusya'nın bunu yaptığını söyledi. Ünal, diğer yandan Azerbaycan’ın doğalgaz tedariki nedeniyle Avrupa için öneminin altını çizdi:
“Bence büyük bölümü retorik, ne kadar uzak dururlarsa o kadar iyi. Çünkü Avrupa’nın sorun çözücülüğü hiçbir yerde işe yaramıyor. Tam pişmiş aşa su katmaya kalkışan ne kadar tip varsa, hepsi Avrupa’nın içinde besleniyor zaten, hiç onlara ihtiyaç yok, barış süreci hızlı bir şekilde gidiyor. Onlar bozmak için karışsalar da o güce artık sahip değiller. Şu anda Azerbaycan, AB açısından da önemli. Çünkü oraya daha fazla gaz pompalıyor. Avrupa’nın bütün ülkeleri Fransa da dahil 2020’de Karabağ savaşıyla oluşan durumu geriye çevirebileceklerinin farkındalar. Fransa’da zaman zaman retorik olarak açıklamalar yapılıyor. ‘Zavallı Ermenistan’ı satışa mı getirdik?’ diye. Öyle bir satış da yok ortada. Ermenistan ve Türkiye’nin yaptıklarına baktığımda, tam tersine Ermenistan’ı ‘Gelin hayal ve nefret dünyası içinde dolaşıp durmayın, gelin ekonomik ve ticari işlere siz de dahil olun ve kazanın’ demeye getiriyorlar. Dolayısıyla Ermenistan’ı buraya teşvik etmek lazım. Bunu da şu anda büyük ölçüde Rusya yapıyor gibi.”
‘Bence bir barış anlaşmasına hızla gidiliyor. Türkiye'nin rolü dışlanamaz'
Ünal, Azerbaycan-Ermenistan arasında hızla bir barış anlaşmasına gidildiği görüşünde. Bu süreçte Türkiye'nin de rolünün dışlanamayacağını söyleyen Ünal, Ankara'nın Erivan'a yönelik normalleşme ve sınırları açmak dahil hamlelerine atıfta bulundu:
“Bence bir barış anlaşmasına hızla gidiliyor. Ama bu son Soçi bildirgesi bunun temelini atmış durumda. Türkiye’nin buradaki rolü dışlanamaz, olağanüstü katkıda bulunuyor. Türkiye 10 Kasım ateşkes anlaşmasının hemen ardından Ermenistan ile ilişkileri normalleştirebileceği, sınırını açabileceği, bunun için Bakü ile istişarelere başlayacağı açıklamalarını ilk yapan ülke. Ardından Aliyev’in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile altılı işbirliği projesi geldi. Bu altı olmaz beş olur, Gürcistan Rusya’nın olduğu bir platforma resmi olarak katılamaz ama katılmıyormuş gibi katılır. Dolayısıyla Türkiye burada barışın oluşturulması sürecine en önemli katkıyı sağlayan ülke. Türkiye’nin varlığından dolayı Rusya Azerbaycan-Ermenistan ihtilafına karşı böyle bir politika izliyor. Dolayısıyla bu şekilde devamı gelecektir, bu doğru bir yöntem. Ermenistan’ı kırmadan, onurunu incitmeden ama yapabileceklerinin sınırlarını da göstererek bu barış, istikrar ve işbirliği sürecinin içine katmak lazım. Ermeni halkı da bunu istiyor. Çünkü savaş kaybetmesine rağmen halkın hiçbir yolsuzluğa bakmamış olan Paşinyan’ı seçmiş olması bunu gösteriyor. Ermeni halkının bu taleplerine Türkiye ve Azerbaycan’ın olumlu yanıt veriyor olması çok yerinde bir şey.”