'Türkiye’nin veto çıkışı yerinde, temel strateji yanlış olunca taktik adımlarla bir yere varılamaz'
22:46 20.05.2022 (güncellendi: 11:39 23.05.2022)
'Türkiye’nin veto çıkışı yerinde, temel strateji yanlış olunca taktik adımlarla bir yere varılamaz'
Abone ol
Prof. Ünal’a göre, Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'nın NATO’ya üyeliğine itirazı yerinde ancak boş garantilere inanmayıp iyi pazarlık etmek gerek. "Yunanistan Rumların AB üyeliği için veto kartı kullandı, biz KKTC'yi tanıyacaksınız diyemedik" diyen Ünal, temel strateji yanlış olduğunda taktik adımlarla bir yere varılamayacağı görüşünü dile getirdi.
AB'nin İskandinav kanadını oluştururken askeri açıdan 'tarafsız' konumda bulunan İsveç ve Finlandiya, Ukrayna krizini gerekçe göstererek NATO'ya katılma yolunda resmi başvuruda bulundu. Son genişleme dalgasıyla üye soyası 30'a çıkmış olan NATO'nun yeni üyelikleri oybirliğiyle onaylaması gerekirken, haziran sonundaki Madrid zirvesi öncesinde ittifak içinde 'Türkiye'nin itirazı' yaşanıyor. Erdoğan yöneimi özellikle İsveç'in PKK ve YPG'ye desteği, savunma sanayi kısıtlamalarını gerekçe göstererek veto sinyali verdi. Ancak Ankara diğer yandan NATO'nun 'açık kapı' politikasına desteğinin altını çizerken, ABD ziyaretinde Dışişleri Bakanı Antony Blinken'le görüşen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, koşulları müzakere etme vurgusu yaptı.
İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini ve Türkiye’nin tutumunu Maltepe Üniversitesi'nden Prof. Hasan Ünal ile konuştuk.
‘Türkiye garanti verirler ama bu iş çıkmaz sokak'
Prof. Dr. Hasan Ünal’a göre, özellikle İsveç PKK'yı 'terör örgütü' saysa da PYD konusunda açıkça Türkiye düşmanlığı yapıyor. İki İskandinav ülkesinin NATO üyeliği için Ankara'ya garanti vereceğini ancak siyasi tutumlarının değişmeyeceğini söyleyen Ünal, ittifaka üyelik meselesinin 'çıkmaz sokak' olduğu görüşünü dile getirdi:
“Bundan yaklaşık bir ay önce bir uluslararası toplantıda Finlandiya ve İsveç’in hızla NATO üyesi olacaklarını, hükümetlerin bu yönde karar alacaklarını söylediklerinde yabancı gözlemcilere ‘Bu kararla olmuyor bu iş. Bütün ülkelerin onayı gerekli’ dedim. ‘Ne var ki bunda' dediler. Ben de ‘Kuvvetle muhtemel Türkiye bu işi veto edecek’ dedim. 'Yok canım, ne alakası var' dediler. Herkes birbirine baktı. Bir bilirkişi, ‘Ben de Türkiye’den birtakım kokular alıyorum’ dedi. O da Türkiye’de yaşayan birisi. Meselenin bir İsveç, bir de Finlandiya tarafı var. Burada İsveç, PKK-PYD konusunda açıkça Türkiye’ye düşmanlık yapıyor. Bunun başka bir izahı yok. İsveçliler diyor ki, ‘PKK’yı biz terör örgütü ilan ettik, dolayısıyla PKK konusunda bir sorun yok. Ama PYD ayrı bir şey’ diyorlar. İsveç’le Finlandiya’nın NATO’ya girişi sırasında bu iki ülke Türkiye’ye yazılı garantiler verirler. PKK-PYD bunun türevi şu şu örgüt. İsveç’te faaliyet gösteren dernekler, Türkiye istihbaratının vereceği listedeki hepsi; sonra NATO’ya girdikten 3 ay sonra PYD isim değiştirir. Sonra da derler ki ‘Siz bize şu listeyi vermiştiniz, onları biz zaten yasakladık, onlar bitti’. Bu çıkmaz sokak."
'Onlar üye olduğu andan itibaren zaten Amerika ve yeni giren ülkelerin tavrı değişir'
Türk hükümetinin veto sinyali vermesinin yerinde olduğunu ancak uygulanan pazarlık yönteminin tam bilinmediğini belirten Ünal, ortaya konulan koşullardan yola çıkılarak yapılan pazarlıklar geçerliyse, bunlardan bir sonuç çıkmayacağını dile getirdi. Ünal, özellikle İsveç'in NATO'ya üye olur olmaz Türkiye karşıtı blokta yerini alacağı değerlendirmesinde bulundu:
"Burada sorun şu. Mesela PYD’yi söylediğimizde İsveçliler, ‘Tamam siz bunu söylüyorsunuz ama NATO’nun üyesi başta ABD, PYD’ye destek veriyor. Hırsınızı bizden mi alıyorsunuz' diyorlar. Burada aslında mesele, Türkiye’nin konuyu dile getirmesi yerinde, bu konudaki pazarlık nasıl cereyan ediyor bilemiyorum. Ama Amerika ile şöyle oluyorsa; ‘F-35’lere bizi geri verin, F16 satışına onay verin, S-400 konusunu kapatalım, biz de bu işe evet diyelim. Ama Ama bu arada İsveç ve Finlandiya da bize bazı garantiler versin’... Bu doğru bir müzakere yöntemi olmayabilir, sonuçta benim dediğim yere gelir. Çünkü Amerikan yönetimi, F16’larla ilgili Kongre’ye bir mektup daha yazar, güya yazdı. Sonra F-35’lerle ilgili elinden geleni yapacağına dair bir niyet beyanında bulunur. S-400’ler konusunda kesin bir şey söyleyemez, CAATSA kapsamındadır, Kongre’den geçecektir. Ama niyet beyanı olarak ‘Türkiye ile ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz. Böyle çok kutupluluğa giden böyle bir kriz döneminde buna şiddetle ihtiyacımız var’ diyebilir. Bunu Kongre’ye bir başka mektupla da belirtebilir. Ama bunların hiçbirinden sonuç çıkmaz. Onlar üye olduğu andan itibaren zaten Amerika ve yeni giren ülkelerin tavrı değişir. Artık Finlandiya aynı ölçüde davranır mı bilmiyorum ama İsveç, NATO’nun içinde Türk düşmanı bir grup oluşturur. Bunu iyi pazarlık etmek lazım."
'Bu iş NATO Konsey’inde Türkiye’nin vetosuyla haziran sonuna kadar devam edecek'
Prof. Ünal, İsveç ve Finlandiya'ya gelinceye kadar ABD'nin Türkiye'ye müttefiklik ilişkisine aykırı davranışlar sergilediğini söyledi. Veto tartışmasının haziran sonundaki Madrid zirvesine kadar devam etmesini öngören Ünal, çözüm bulunması ihtimali olsa bile zayıf olduğu değerlendirmesini yaptı:
"Bir defa Amerika’nın müttefiklik ilişkisine aykırı davranışlarından gelen yaptırım konularını pazarlığın parçası etmemek lazım. Bunları Amerika zaten kaldırmak zorunda. Bir NATO müttefikiyle bu şekilde bir ilişki sürdürülemez. Amerika’ya şunu demek lazım; ‘Sen Suriye’den çekilecek misin? PYD-PKK burada kalamaz. Bu konuda çok kararlıyım. Buradan geri adım atamam’. Bir politikanız var ve çerçevesi yanlış kurulmuş. O çerçevenin içinde siz birtakım taktiksel doğrular yapmaya çalışıyorsunuz. Ama çerçeve yanlış olduğu için sizin doğru adımlarınızın birini buradan, birini oradan götürüyor, öbüründen küçük bir payda elde ediyorsunuz, o da istediğiniz gibi değil. Burada Türkiye’nin bu tartışmayı yaparken benim tahminim bu iş NATO Konsey’inde Türkiye’nin vetosuyla haziran sonuna kadar devam edecek. O zamana kadar bir çözüm bulunması ihtimali zayıf ama bulunabilir de. Çünkü Amerikan tarafı yalan söyleme konusunda becerikli bir taraftır. Merak etmeyin, yanlış anladık, o da mı vardı, onu da koyalım. Sonra oldu da bitti maşallah, ondan sonra herkes kendi başlangıç noktasına döner.”
'Biden baygın baygın konuşuyor, dalga geçiyor bizimle'
NATO'nun genişlemesiyle birlikte parçalanmalar ihtimalinin her krizde arttığı görüşündeki Ünal, Türkiye'nin ise veto konusunda söylediklerinin içini doldurması gerektiğini belirtti. Türkiye'nin Suriye'deki politikasını değiştirmesi ve KKTC'nin tanınması yolunda diplomasi yürütmesi ihtimallerine atıfta bulunan Ünal, Batı dünyasının Ankara'ya çifte standartlı politikalarına dikkat çekti. Ünal, Biden'ın Türkiye'yi ziyaret etmeyeceği yolundaki son açıklamasının da adeta 'dalga geçer gibi' olduğu görüşünde::
“Türkiye’nin el üstünlüğü var. Şu anda çok kutupluluğa evrilen bir dünyada NATO’nun genişliyor görüntüsü vermesi bile Amerika açısından inanılmaz önemli, Avrupa açısından da aynı şekilde. Rusya’ya karşı ve bir sonraki aşamada Çin’e karşı NATO’yu kullanmaktan bahsediyorlar. Çin’e karşı NATO nasıl kullanılır bilemiyoruz. NATO bu kadar fazla üyeye dönüşürse, içinde parçalanmalar olması ihtimali her krizde biraz daha fazla artar. Ama bütün bunlara rağmen en azından görüntüde bir birlik sağlanması açısından önemli bunlar. Cumhurbaşkanı’nın söylediklerinin içinin dolması lazımdı. Siz bu veto kartını oynamaya kalkışmadan önce Türkiye olarak, Rusya’nın Suriye’ye askeri uçuşlarına kısıtlama getirdik. Bu kısıtlamaları kaldırsak, sonra bir heyet Rusya ile otursa, Suriye barışını görüşüyor olsa, aynı heyet aynı zamanda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınmasına gidecek yolu Rusya ile müzakere ediyor durumda olsa; bütün bunlar o zaman beraberinde başka şeyleri getirir. Batı dünyasından istediği şeylerde Türkiye’nin hiçbir hatası yok. Türkiye ne yaptı ki bunlar oldu? S-400 aldınız. Hindistan da aldı, NATO müttefiki de değil, niye yaptırım uygulamıyorsunuz? Tamamen Avrupa ve Amerika’nın derin devletinin Türkiye politikasından kaynaklanan önemli sorunları var burada. Ama bunlara rağmen yapabileceğimiz pek çok şey de var. Ama bunları yapıyoruz. Madem ki Suriye’de PKK-PYD’yi meşrulaştırıyorlar, niye Rusya aracılığıyla Suriye ile bir an önce bir uzlaşmaya doğru gidip Suriye devletinin istisnasız bütün toprakları üzerinde egemenliğini tesis edecek bir politikaya dönmüyoruz? Böylece niye Suriye, Türkiye ve Rusya, Amerika’nın orada yapmak istedikleri konusunda en azında psikolojik baskı oluşturmuyoruz? Bunları yapmadığınızda karşıda şöyle bir şey var, Biden açıklamalarında bizimle resmen dalga geçiyor. Türkiye veto kartını masaya sürdü. 'Ben Türkiye’ye gitmeyeceğim ama eminim ki iyi olacağız' diyor. Biden baygın baygın konuşuyor da dalga geçiyor bizimle. Veto ile ilgili olarak Türkiye ile bizzat kendisinin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmek istemediğini de söyledi.”
'Birtakım insanlar var, eski dışişleri mensupları, söylediklerinin alıcısı da yok'
Yunanistan ile kıyaslamalar yapan Ünal, Türkiye’nin öncelikle, NATO’ya girmek isteyen Doğu Avrupa ülkelerinin hepsinin önce KKTC'yi tanıma şartı koşması gerektiğini ancak bunun yapılamadığını anımsattı. Ünal, "Bugüne kadar böyle davrandık ne elde ettik" diye sordu:
“Ekonomik sorunlar hiç bitmez zaten. Mesela vaktiyle NATO’nun ilk kapsamlı genişlemeye başlayacağı dönemdeki Yunanistan, AB içinde eğer ‘Rum Kesimini, Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla üyeliğe alma yönünde adımlar atmazsanız başta Polonya bütün Doğu Avrupa’nın üyelik sürecini veto ederim’ dediğinde, biz de 'madem öyle biz de NATO’nun genişlemesini veto ediyoruz. NATO’ya girmek isteyen Doğu Avrupa ülkelerinin hepsi önce KKTC’yi tanıyacaklar, büyükelçilik açacaklar sonra NATO üyelik süreci başlayacak' diyemedik. O zaman önümüze Avrupa Birliği hikayesi attılar, ekonomik olarak şöyle böyle olacak gibi... Yunanistan’ın ekonomik durumu bizden daha kötü. Yerlerde sürünüyordu ama ulusal çıkar esaslı konulardan geriye adım attığını gördük mü? Birtakım insanlar var, eski dışişleri mensupları, söylediklerinin alıcısı da yok, ‘Bunu söylersek yapamayız, geleceğimiz Batı dünyasıyla. Hiçbir şey talep etmeksizin Batı’nın yanında olalım ki belki ilişkilerimizi düzeltmeye katkısı olur' diyorlar. Bugüne kadar böyle davrandık ne elde ettik?"
'Türkiye’nin Batı ile ilişkilerini gözden geçirmeye ihtiyacı var'
Ankara'nın veto çıkışının yerinde olduğunu ama bunu müzakere etmek için somut adım atmak gerektiğini belirten Ünal, temel strateji yanlış olduğunda taktik adımlarlarıyla bir yere varılamayacağını vurguladı. Ünal'a göre, İsveç ve Finlandiya NATO'ya üyes olsalar bile Türkiye’nin Batı ile ilişkileri gözden geçirmesi gerekiyor:
"Türkiye’nin veto çıkışı çok yerinde. Ama bunu müzakere etmek çok önemli ve sahada adım atmak lazım. KKTC’nin tanınmasına yönelik hiçbir girişimde bulunmuyorsanız, bu konuda Rusya ile bir şeyler yapma yönünde çabanız yoksa, tam tersine Ankara’da birileri, ‘Rusya Ukrayna’da gerilerse, Suriye’deki askeri varlığı da geriler. O zaman Suriye bizim elimizde kalır. Buradan bir fırsat çıkar. Biz belki Amerika ile Esad’ı devirme politikasına yeniden döneriz’ diye hayaller kuruyorsa, böyle yanlış çerçeveli politikanın içinden taktiksel doğrular bile elde etmek zor olur. Kurmay subayların sık sık söylediği bir laf vardır, yığınaktaki eksiklik, taktik adımlarla düzeltilemez diye. Bu da ona benziyor. Temel stratejiniz yanlışsa bunun içindeki taktik adımlarla bir yere varamazsınız. Çünkü o taktik adımların her biri birbiriyle çelişki unsurlar barındırıyor. Türkiye bunu net bir kafayla halledebilirse önümüzdeki günlerde kesinlikle buradan sonuç alır. Türkiye’nin bu çıkışı burada bitmeyecek. Sonuçta İsveç ve Finlandiya üye de olabilir. Ama Türkiye’nin Batı ile ilişkilerini gözden geçirmeye ihtiyacı var. Bu toptan bir şekilde gözden geçirilip sürdürülebilir bir zemine oturtulamadığı takdirde, altyapısı görmüyorum, bu devam edip gidecek. Bizim Batı ile eşit düzeyde olduğumuz yegane platform NATO olduğu için muhtemelen Türkiye bu can sıkıntılarını ve eleştirilerini kazanca dönüştürebilmek için NATO platformunu daha fazla kullanmaya çalışacaktır.”