Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Kılıçdaoğlu, “Türkiye, soyulacak bir ülke değildir. Bizden bir banka buraya kredi verirse günü geldiğinde o da görür. Bakın bu kadar açık, net söylüyorum. Bu ülke talan ülkesi değildir” ifadelerini kullandı.
CHP lideri, T24 ekranında Murat Sabuncu’nun hazırladığı 'Türkiye’de hayat nasıl bayram olur?' serisinin konuğu oldu. Kılıçdaroğlu, Sabuncu’nun sorularını yanıtladığı video söyleşide, ülke gündeminde bulunan konularla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
'AKP’nin animasyon filmini CHP sitesine koyalım'
Kılıçdaroğlu, içinde kendisinin ağzından defalarca “128 milyar dolar nerede?” sorusunun yöneltildiği AKP’nin CHP’ye yönelik animasyon filmini gördüğünde inanamadığını vurguladı.
AK Parti’nin kısa sürede yayından kaldırdığı film için Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Animasyonu gülümseyerek izledim ve arkadaşlara, ‘Gerçekten bunu AKP’nin yayına koyduğundan emin misiniz?’ diye sordum. ‘Evet’ dediler, ‘Çok iyi, o zaman biz bunu alalım kendi sitemize koyalım. Biz de bunu yayınlayalım’ dedim” açıklamasını yaptı. Kılıçdaroğlu, “AK Parti artık Türkiye’yi yönetemiyor. Yani, bu noktaya gelmiş durumda. Bir şeyler yapmak istiyor ama beceremiyor. Bizi eleştirmek istiyor ama eleştiremiyor. Çünkü aslında ne yaptıklarını çok iyi biliyorlar… Samimi olarak düşüncemi ifade etmek gerekirse, ülkeyi yönetemiyorlar. Yönetemediklerinin de farkındalar. Sözde, bizim ‘128 miyar dolar nerede?’ sorumuzu en azından tiye alacaklardı, bunun doğru olmadığını sözde ifade edeceklerdi ama onlar da gayet iyi biliyorlar ki bu sorunun cevabını veremediler. ‘128 milyar dolar nerede?’sorusu hâlâ yanıt bekliyor”
'Türkiye savaşa girse kendisine ait bir senti bile yok'
“Bu olay aslında espriyle geçiştirilecek bir olay değil” diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti herhangi bir savaşa girse kendisine ait bir senti bile yok. Merkez Bankası’nda şu anda eksi 46 milyar dolarlık bir rezerv var. Merkez Bankası’nın yetkilerini siz, bir protokolle elinden alıp Hazine ve Maliye Bakanlığı’na veriyorsunuz, Hazine ve Maliye Bakanlığı bu parayı niçin, hangi gerekçelerle, hangi kur üzerinden sattığını açıklamıyor. ‘128 miyar dolar nerede?’ sorusunun peşini bırakmayacağız”.
'Acaba beşli çete buradan ne kadar para aldı?'
2001 krizi sırasında Merkez Bankası’nın 5 milyar dolarlık döviz satışının tartışma yarattığını, 2003 yılında Erdoğan’ın bu konuda “Tüyü bitmemiş yetimin hakkını soracağım” dediğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Bütün AK Partiler de alkışladı. Şimdi, değil 4 milyar 900 milyon dolar, 128 milyar dolar, üstelik Merkez Bankası da değil. Yasalara aykırı olarak bir protokolle Merkez Bankası’nın yetkisi alınıyor, Hazine ve Maliye Bakanlığı’na devrediliyor, Hazine ve Maliye Bakanı’na deniyor ki ‘Bu parayı ben talimat vereceğim, kim istiyorsa o kur üzerinden verin.’ Acaba beşli çete buradan ne kadar para aldı? Beşli çete kaç lira döviz aldı ben merak ediyorum” diye konuştu.
'İktidar, ‘İmamoğlu’nu nasıl hizmet edemez hale getiririz’ arayışı içinde'
Türbe ziyaretinde ellerini arkadan bağladığı için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik incelemeyi ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Yaptığı bana göre suç” sözlerini değerlendiren Kemal Kılıçdaroğlu, özetle şunları söyledi:
“Akıl dışı. Akılla bağdaşmayan, hukukla bağdaşmayan, normal yaşamla bağdaşmayan bir tanımlama. ‘Bana göre suç’, iyi de siz kimsiniz? Siz, Ceza Kanunu musunuz? Sizin her söylediğinizin bir yasa metni olduğunu söyleyen bir TBMM kararı mı var? Nerden alıyorsunuz siz böyle bir yetkiyi? ‘Bana göre suç’; bunu söyleyen de işin garip tarafı devletin bütün güvenlik güçlerini yöneten kişi aynı zamanda. Size göre suç olduğu andan itibaren, yani suç şahsileştiği andan itibaren o zaman herkes beğenmediği kişiyi suçlayabilir. Şu soruyu sormak lazım; İçişleri Bakanı, bu gücü nerden alıyor? Bu anlayışı nerden alıyor? Erdoğan’dan alıyor…Baş öyleyse etrafı da böyle olacaktır. Kendisine göre suç yaratacaktır. ‘Efendim, suçmuş da yine de soruşturma için izin vermeyecekmiş. Ver kardeşim. Eğer, şuç konusunda soruşturma izni vermiyorsan o zaman sen suçlusun…”
Kılıçdaroğlu, iktidarın İmamoğlu’nun elini kolunu bağlayarak, ‘acaba nasıl hizmet edemez hale getiririz’ diye bir arayış içinde olduğunu vurguladı.
'Fettah Tamince’yi ben unuttum mu sanıyorlar?'
Rıza Zarrap ve Sezgin Baran Korkmaz’ın yurt dışına ‘elini kolunu sallayarak çıktığını’ söyleyen Kılıçdaroğlu, “Peki siz devlet olarak hangi önlemi aldınız? Yazık günah değil mi, Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarını bu şekliyle yerle bir ediyorsunuz. Yine aynı şekilde, 17-25 Aralık’tan sonra bile Fethullah Gülen terör örgütüyle ilişkisini sürdüren kişiyi, devletin protokolüne almadınız mı? Fettah Tamince’yi ben unuttum mu sanıyorlar? Hala büyük ihaleler veriyorlar. Bank Asya’nın önünden geçenleri hapse attılar, beyefendiler krallar gibi yaşıyorlar. Kimin, ne yaptığını devlet çok iyi bilir. Ama bütün mesele devletin arşivine aldığı, gördüğü olayları devleti yönetenlerin görmemesidir. Onların sırtını sıvazlamasıdır. Asıl acı olan da budur” diye konuştu.
Rüşvet alanlar büyükelçi atandığına göre yeni adayımız Ruhsar Pekcan
Ruhsar Pekcan’ın Ticaret Bakanlığı döneminde kendi bakanlığına, ihale de düzenlenmeyen bir süreçte dezenfektan sattığının ortaya çıkmasıyla ilgili skandalı değerlendiren Kılıçdaroğlu, bu konuda soruşturma komisyonu kurulması girişiminde bulunacaklarını vurgulayarak şunları söyledi:
“Bıraktım Türkiye Cumhuriyet’i tarihini, dünyada bütün ülkelerin tarihlerine bakın, rüşvet alan kişi, bir başka ülkeye büyükelçi atanır mı? Atadılar. Hatta birisinin rüşvet belgesini ben açıklamıştım, 1 milyon dolar. Üstelik dava dosyasından çıkarmıştım bunu? İki büyükelçimiz rüşvet alan kişiler ve bunlar Türkiye Cumhuriyeti bayrağını taşıyor. Orası öyle olursa, Ticaret Bakanı da böyle yapar. Yolsuzluğu meşrulaştırdığınız andan itibaren yolsuzlukla mücadele edemezsiniz...’Ruhsar Pekcan’ı bakanlıktan aldık…’ Yarın onu da bir yere büyükelçi tayin ederler ne olacak yani. Rüşvet alanlar büyükelçi atandığına göre potansiyel büyükelçi adayımız da Ruhsar Pekcan”.
Kanal İstanbul çıkışı
Kanal İstanbul projesini de değerlendiren Kılıçdaroğlu, şu görüşleri dile getirdi:
“O havzayı gezdim. Olağanüstü güzel bir doğa harikası aslında. Tarihi eserleri var. Orayı yok edeceksiniz. Şunu açık ve net olarak ifade edeyim. İster ihale etsinler, ister etmesinler, kime verirlerse versinler. İktidar olduğumuzda; bir, eğer o ihaleye giren yabancı bir ülke olursa biz o yabancı ülkeyle aramıza mesafe koyacağız. İki; bunların paralarını kesinlikle ödemeyeceğiz. Nereye giderlerse gitsinler. Türkiye, soyulacak bir ülke değildir. Türkiye, birilerine rant yaratacak bir ülke değildir. Eğer bir rant varsa bir yerde, o rantın sahibi orada yaşayanlardır. Orada yaşamayıp, efendim bilmem hangi ülkede yaşadım, orada arsalar aldım, büyük vurgunlar vuracağım. Türkiye Cumhuriyeti, size rant sağlamak zorunda değil ki. Hükümetin, oturması konuşması lazım. Burada eğer bir rant varsa, bu rant İstanbullularındır. Ne kanalı? Ne yapıyorsunuz siz bu kanalla? Dünyanın parasını buraya nasıl gömüyorsunuz? Onu yapacağınıza Harran Ovası duruyor orada. Mavi tünel, Konya Ovası bekliyor. Hadi gidin Aksaray- Mersin demiryolunu yapın. Hızlı trenleri yapın. Samsun- Mersin petrol boru hattını yapın. İskenderun petrol boru hattını yapın. Yük azalmış olur en azından. Boğazların yükü hafiflemiş olur. Bütün bunlar, çok daha düşük maliyetlerle, çok daha ekonomik üstelik, Türkiye ekonomisine katkı yapacak dünyanın projeleri var. Paraları buraya harcayın. Neden oraya harcanıyor? Hangi gerekçeyle açıklamıyor? Toplumun önüne çıkıp aklı başında bir adam açıklamış değil. Çünkü bu akılcı bir proje değil. Ben bunun gerçekleşeceğini sanmıyorum. Arada bir gündem değiştirmek için bunu yapıyorlar. Hiçbir ülkenin şirketinin de kalkıp bu projeye gireceğini de düşünmüyorum. Bankaların buna finans kaynağı ayıracağını da düşünmüyorum. Eğer bizden bir banka buraya kredi verirse günü geldiğinde o da görür. Bakın bu kadar açık, net söylüyorum. Bu ülke talan ülkesi değildir. Herkesin sorumluluğu vardır. Kredi açanın da sorumluluğu vardır. Bizimle dost olan ülkelerin de kendilerine göre sorumluluğu vardır”.
'Ak Parti yoksulluğu oy devşirme politikası olarak gördü'
Yoksullukla mücadele için 50 yıldır bekleyen Aile Destekleri Sigortası’nı hayata geçireceklerini söyleyen Kılıçdaroğlu, “AK Parti yoksulluğu sonlandırmak değil, yoksulluğu yöneterek oy devşirme politikası olarak gördü bunu” dedi. CHP lideri, vergi politikasını sağlıklı ve tutarlı hale getireceklerini, devletteki israfı önleyeceklerini, kaynakları doğru ve verimli kullanacaklarını aktardı.
Millet İttifakı’nın genişlemesi
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Millet İttifakı’nın genişleyebileceği yönündeki sözlerine ilişkin soru üzerine CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Var olan sistemden ya da rejimden rahatsız olan bütün partilerin ortak geliştirdikleri bir söylem var. ‘Güçlendirilmiş parlamenter siteme yeniden dönelim.’ Güçlendirilmiş parlamenter siteme dönelim derken eskiye dönelim değil. Eskinin hatalarını tümüyle telafi ederek, darbe hukukunun bozduğu bütün o anlayışları tümüyle değiştirerek, çağdaş, uygar yeni bir anayasayı oluşturalım ve güçlendirilmiş parlamenter sitem olsun. Bakanlar, Başbakan, parlamento içinden çıksın. Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı tarafsız olsun. Cumhurbaşkanı böyle her gün, her saat konuşmasın. Belli günlerde, belli aralıklarla, belli zaman dilimlerinde konuşsun. Konuştuğu zaman her partiden vatandaş rahatlıkla Cumhurbaşkanı’nı dinlesin. Böyle bir tablo istiyoruz biz. Ödenen vergilerin hesabının mutlaka verilmesi lazım. Yani devlet yönetiminin şeffaf olması lazım. Devlette liyakat olması lazım. Her önüne gelenin belli yerlere atanmaması lazım. Bu çerçevede bir çalışma var. Millet İttifakı’nın bileşenleri olarak güçlendirilmiş parlamenter sistemden ne anlıyoruz, bizim bunu da vatandaşın önüne koymamız lazım. Biz bir çalışma yapıyoruz. Sayın Davutoğlu bir çalışma yaptı ve çalışmayı bize ve diğer partilere sundu. Sayın Babacan bir çalışma yapıyor. Biz bir çalışma yapıyoruz. Çalışmamızı bitirdik, Merkez Yönetim Kurulu’na sunduk. Daha sonra bunu ilkeler haline getirmemiz lazım. O ilkeleri belirledikten sonra da herhalde oturulup, Millet İttifakı’nı oluşturan partiler bir araya gelip bir karar vereceklerdir”.
‘Millet İttifakı’nın içinde HDP yok ama…’
Kılıçdaroğlu, “Millet İttifakı, HDP’yi nerede tutacak?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Şimdi bizim Millet İttifakı’nın içinde HDP yok. Ama HDP’nin yöneticileri de zaman zaman güçlendirilmiş parlamenter sistemden söz ediyorlar. Onların da hakkını yememek lazım. Dolayısıyla, bu düzenleme bir anayasal değişikliği gerektiriyor. Dolayısıyla, anayasal bir değişiklik olduğu zaman, parlamentoda bütün partilerin destek vereceği bir düzenlemeyi istersiniz. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçerken, Cumhur İttifakı’nı oluşturan pek çok milletvekili, var olan sistemin hatalarını gördüler, bunun Türkiye için bir felaket olduğunu gördüler, bir derebeylik anlayışının Türkiye’ye egemen olduğunu gördüler. Dolasıyla, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmeyi onlar da kabul edeceklerdir diye düşünüyorum. HDP’yi de bu bağlamda düşünmemiz lazım. HDP, elbette ki siyasal yaşamımız açısından, siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. HDP de bu unsurlardan birisi zaten”.
'MHP’nin anayasa önerisi gündem değiştirmeye yönelik'
MHP’nin hazırladığı 100 maddelik anayasa önerisini de değerlendiren Kılıçdaroğlu, “Tümüyle gündem değiştirmeye yönelik bir uygulama olarak görüyorum. Çünkü bugün samimi söylemem gerekirse AK Parti milletvekillerinin pek çoğu var olan sistemden memnun değiller. Kamuoyu yoklamaları da zaten bunu gösteriyor. Devletin bütün yetkileri bir kişiye bağlanamaz. Bir kişi devlet adına her şeyi yapamaz. Genelge dahi… Yani yazdığı kararı üç gün sonra değiştiriyor. Resmi Gazete’de tarih atmasını dahi bilmiyorlar. Dolayısıyla bu mümkün değil. Böyle bir anlayışla devlet asla yönetilemez” dedi.
'İktidar olduğumuzda orada Temel Bey de olacak, güvenmiyorlar mı?'
Murat Sabuncu’nun, bir iktidar değişikliğinde muhafazakâr kesimin olası endişelerine yönelik olarak sorduğu soru üzerine CHP lideri Kılıçdaroğlu şu görüşleri dile getirdi:
“Devlet, kinle, intikam duygusuyla, öfkeyle yönetilmez. Dolayısıyla hani böyle, ‘devri sabık yaratacağız, çıkaracağız mahkemeye’, bunlar doğru değil. Bu anlayış doğru değil. Devletin ciddiyetine ve vakarına yakışmaz. Bu anlayış, darbeler döneminde olan bir anlayıştır. İntikam üzerine mahkemeler kurulur, mahkemeler bağımsız ve tarafsız değildir. O mahkemelerin verdiği kararlar belli bir zaman diliminden sonra toplum vicdanında sorgulanır ve yapılan yanlışlıklar nedeniyle idam ettiğimiz, astığımız kişiler adına, üniversiteler kurarız, yollar yaparız, havaalanları yaparız, yaptığımız hataları telafi etmek için. Bu defteri tümüyle kapatmamız lazım, böyle bir şey olmaz. Devleti bilgiyle, birikimle, adaletle, ahlakla yönetmek zorundasınız. Bunu yaptığınız takdirde zaten vatandaş size güvenir. Karşılıklı güveni sağlamak zorundasınız. ‘CHP iktidara geldiğinde başörtüsü, şu, bu elde ettiğimiz kazanımlar elimizden alınır mı?’ diye bir kaygı pompalanmak isteniyor. Dostlarımızla birlikte iktidar olduğumuzda orada Temel Bey de (SP lideri Temel Karamollaoğlu) da olacak. Temel Bey’e başörtüsü konusunda güvenmiyorlar mı? İyi Parti orada olacak. Öteden beri söylediğin bir söz var; hiç kimsenin inancını, hiç kimsenin kimliğini, hiç kimsenin yaşam tarzını kısır siyasete alet etmeyeceğiz. Artık Türkiye bunları aşmak zorundadır”.
'Türkiye'de hayat nasıl bayram olur?'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Türkiye’de hayat nasıl bayram olur?” sorusuna, “Türkiye’de yaşamı bayrama çevirmek çok kolay aslında. Herkese saygı duyacaksınız. Kimsenin yaşam tarzına kimliğine müdahale etmeyeceksiniz. Herkesin düşüncesini özgürce ifade ettiği bir Türkiye olacak” yanıtını verdi.