Turan Salcı’nın hazırlayıp sunduğu Kıtalararası’nda Türkiye’nin SİHA gücü ve geliştirdiği yeni savaş konsepti mercek altına alındı.
Bayraktar TB2
Türkiye’de bugüne kadar en çok öne çıkan SİHA, Baykar Savunma’nın ürettiği Bayraktar TB2 oldu. Orta irtifa-uzun havada kalış süresi sınıfına giren Bayraktar TB2, Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma ve Emniyet Müdürlüğü bünyesinde 2014’ten bu yana aktif olarak hizmet veriyor.
Yurt içindeki terörle mücadele operasyonları ve Suriye’deki harekatlarda kullanılmaya başlanan Bayraktar TB2; Katar, Ukrayna ve Azerbaycan’a da ihraç edildi. Türkiye ve bu ülkelerde toplam 160 adet Bayraktar TB2’nin kullanımda olduğu ifade ediliyor.
27 saat 3 dakika havada kalma rekorunu elinde bulunduran Bayraktar TB2, 27 bin fit irtifaya kadar da yükselebiliyor. Bayraktar TB2’nin operasyonel irtifası ise 18 bin fit.
4 Adet Lazer Güdümlü Akıllı Mühimmat taşıyabilen Bayraktar TB2, Roketsan’ın MAM-L ve MAM-C mühimmatları ile hedefleri imha ediyor.
ANKA
TUSAŞ tarafından üretilen orta irtifa-uzun havada kalış sınıfındaki ANKA da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin envanterinde bulunuyor.
Montajı ve üretimi tamamlanarak 16 Temmuz 2010'da hangardan çıkarılan ANKA, 30 Aralık 2010'da da ilk uçuşunu gerçekleştirdi. TUSAŞ Genel Müdürü Prof. Dr. Temel Kotil, mart ayında Sputnik ile gerçekleştirdiği söyleşide, farklı kuvvetlere 20’den fazla ANKA teslimatı yaptıklarını açıkladı. TUSAŞ’ın Tunus’a da ANKA ihracı yaptığı biliniyor.
AKINCI
Baykar ve TUSAŞ’ın farklı sınıfta insansız hava aracı üzerinde çalışmaları da devam ediyor. Henüz envantere girmeyen bu sistemler, Türkiye’nin bu alandaki etkinliğine katkı sunacak.
Baykar tarafından geliştirilen AKINCI’nın ilk prototipleri hazır hale getirildi ve uçuş testleri sürüyor. 20 metrelik bir kanat açıklığına sahip olacak AKINCI, 40 bin fit uçuş irtifası ve 24 saat havada kalış süresine sahip olacak.
İlk uçuşunu 6 Aralık 2019’da yapan AKINCI, MAM-L, MAM-C, Cirit, L-UMTAS, Bozok, MK-81, MK-82, MK-83, Kanatlı Güdüm Kiti entegreli MK-82, Gökdoğan, Bozdoğan, SOM-A gibi füze ve mühimmat ile donatılabilecek.
Havadan bombardıman da icra edilebilecek AKINCI ile savaş uçaklarının yükünün azaltılması da hedefleniyor. AKINCI’nın yakın dönemde envantere girmesi bekleniyor.
AKSUNGUR
TUSAŞ tarafından geliştirilen ve Yüksek Faydalı Yük Kapasiteli İHA olarak tanıtılan AKSUNGUR ise 20 Mart 2019’da ilk uçuşunu gerçekleştirdi.
24 metre kanat açıklığına sahip AKSUNGUR, iki adet yerli imkanlarla üretilen PD-170 motoruna sahip. Bu sayede 750 kilograma kadar faydalı yük taşıyabiliyor.
AKSUNGUR, 40 bin fit yüksekliğe kadar uzun süreli operasyonlar gerçekleştirebilecek. Geniş bir faydalı yük opsiyonu olan AKSUNGUR, çok rollü istihbarat, gözetleme, keşif ve taarruz görevleri yerine getirecek.
AKSUNGUR, güdüm kitleriyle akıllı hale getirilmiş bombalar, L-UMTAS, MAM-L, Cirit, MAM-C, minyatür bomba gibi füze ve mühimmatlarla görev yapabilecek.
Bayraktar TB3 geliyor
İnsansız hava araçlarının deniz aşırı operasyonlarda kullanılmasına imkân verecek projeler de yürütülüyor.
Baykar Savunma Teknik Müdürü Selçuk Bayraktar, TB3 olarak adlandırdıkları bu İHA ve gelecekte hayata geçirilmesi planlanan diğer projelere dair Azerbaycan’ın İCTİMAİ TV ekranlarında şunları söyledi:
“Bayraktar TB3 diye gemi platformlarına da inip kalkabilen ve o sınıfta benzeri olmayan bir uçak da geliştiriyoruz. Kanatları katlanıyor, uçak gemisine iniyor. 1.200 kilogram civarında daha ağır mühimmatlar taşıyabiliyor. Bunun yanı sıra insansız deniz araçları çalışmaları yapan başka firmalar var. Bugün artık insanlı tanklar yerine akıllı daha hafif, hızlı-dinamik hareket eden kara araçları konuşuluyor. Benzer durum savaş uçakları için de geçerli. Artık dünyada insanlı son savaş uçakları yapılıyor. Bundan sonra nasıl ki bütün Karabağ muharebesinde Türk ordularının dünyada ilk SİHA’larla kazanılan zafer diye adlandırılan maharetini gördü, savaş uçaklarında da benzer bir şey geliyor. Bu alanda da çalışmalarımız devam ediyor.”
‘Türkiye, harp etme kabiliyetine yeni bir boyut ekledi’
Eski Hava Kuvvetleri İstihbarat Daire Başkanı Emekli Albay Gürsel Tokmakoğlu, RS FM için yaptığı değerlendirmede, SİHA’ların savaşın konseptini değiştirdiğini söyledi:
"ABD veya bir başka ülkenin İHA/SİHA’sı hem sayısal olarak hem de daha önceden bu yana kullanılma ölçütü olarak mukayese edilmeyecek derecede fazla. Bu açıdan değerlendirmiyoruz konuyu. Türkiye’nin hem ürettiği SİHA’ları kullandığı noktadaki etkinliği ile alakalı teknik yönünün yeni bir perspektif yakalamış olması, savunma sistemlerini rahat geçmesi ikinci olarak da kullanma konseptinin belirgin olarak diğerlerinin yapmadığından farklı bir şekilde harekat alanına doğru geçirilmesi önemli. ABD ve Batılı ülkelerin kullanım konseptinde, yüksek değerli hedeflere doğru yönelen bir sistemden bahsediliyordu. Türkiye, SİHA’ları harekat alanında yoğun bir şekilde kullanınca burada hem nüfuz etme kabiliyeti hem ekonomik olması hem de gerçekten çok etkili olmasıyla harekatın seyrini değiştirmeye başladı. Türkiye esasen askeri manada yakın hava desteği ve yakın tecrit diye tarif edilen hemen cephe hattındaki kullanımla ilgili olarak bir konsept geliştirmiş oldu. Türk SİHA’ları bunu çok iyi yapar hale geldi. Türkiye aslında büyük ordulara karşı küçük ve etkili harp etme kabiliyetine yeni bir boyut ekledi. Bu gözden kaçan bir husus değil. Tabii daha yapılacak çok şey var. Türkiye’nin hem mikro seviyede İHA-SİHA’lara hem de stratejik manada İHA-SİHA’lara yönelmesi bu açıdan önemli. Elindeki kabiliyeti geliştiriyor.”
‘Türkiye, dünyaya örnek oluyor’
İnsansız sistemlerin 'sıfır kayıplı savaş' denilen yöntemin içindeki harp silah ve vasıtaları olduğunu ifade eden Tokmakoğlu, bu konuyu şöyle değerlendirdi:
“Sıfır kayıp savaş sadece hava unsurları ile olmuyor. Günümüzde, denizde ve karada da çeşitli robotik sistemlerle yani insansız deniz aracı ve insansız kara araçları ile yapılmaya başlanıyor. Dolayısıyla Türkiye’de Savunma Sanayii Başkanlığı da ilgili şirketlerle birlikte bu konuda da çalışma içine girdi. Türkiye insansız vasıtalarla köklü bir savaş konseptiyle şu anda dünyaya örnek oluyor. Bu örnekleme üzerine artık gayrinizami harpten bildiğimiz cephe harekatına varıncaya kadar bütün alanlarda askeri stratejisiler bunları dikkate almak zorunda kalacaktır.”
‘Akdeniz’de ulaşamayacağınız bir menzil kalmıyor’
Peki, AKINCI gibi yüksek yük taşıma kapasiteli platformlar, savaş uçaklarına bir alternatif yaratabilir mi? Tokmakoğlu’nun bu konudaki yorumları ise şöyle:
“Burada yapılan şeyin tam karşılığı konsepti değiştirmedir. Savaş alanında birbirine denk unsurlar zaten kendi içinde muharebelerini yaparlar. Ama harekatın planlanması safhasında siz o unsurlar devreye girmeden veya girdiği halde bile başka bir alan yaratıp orada üstünlüğü kendi lehinize çevirebiliyorsanız bu bir konseptin sahaya yansıması olur. Bu platformların uzun menzillere gitmesi bakımından, Türkiye şartlarında ANADOLU gemisini yapmaya devam ediyoruz, onun üzerinde konuşlandırdığımızı düşünün Akdeniz’de ulaşamayacağınız bir menzil kalmıyor. Böyle baktığınızda siz o bölgelerin hepsini baskı altına alabiliyorsunuz. Ve hakikaten etkili, şehir içinde saklanmış bile olsa, hareket halinde de olsa bütün hedef kategorilerinin hepsinde etkili olabiliyorsunuz. Böyle bir durum savaş olsun olmasın, çatışmanın tarafları ile ilgili baktığımızda bölge içinde denge değiştirici unsuru kullanıyorsunuz. Ama savaş uçakları farklı kategoride. Mesela bir hava 3-5 filo ile taarruz ediyorsa onu ancak hava savunma uçakları ile karşılıyorsunuz. Çünkü onların motor performansları veya kendi görev tipleri ayrı. Onların konsepti farklı. Savaşı dizayn eden kurmay akıl bunu daha zararlı olmadan nasıl etkili kullanırım şeklinde düşünüp plan yapar. Bu yeni bir boyut kazandırmakla alakalı onun için Batı dünyasında Türk SİHA kullanma parametreleri şu anda irdelenir bir konu haline geldi.”