ABD'de Barack Obama'nın başkan yardımcısıyken 2014'te Ukrayna'da siyasi altüst oluştaki rolü bilinen Joe Biden'ın bu kez başkan olmasıyla birlikte Donbass krizi de yeniden alevleniyor. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelensky, Donbass'ta Almanya ve Fransa'nın da görüntürlüğünü yaptığı Minsk anlaşmalarını uygulamak yerine, çatışmayı kızıştıracak hamleler yapıyor. Ukrayna ordusu ve ağır silahlar Minsk protokollerine aykırı biçimde sınıra sevk edilirken, Zelensky yüzünü NATO'ya çevirdi. Ukrayna lideri geçen haftaki Katar ziyaretinin ardından cephedeki birliklere moral ziyaretinde bulundu. Ardından Türkiye'yi ziyaret etti.
Gelişmeleri Marmara Üniversitesi'nden Prof. Barış Doster ile konuştuk.
'ABD'nin Montrö'yü delmek pahasına Karadeniz'de varlık göstermesi kıyıdaş ülkelerin yararına değil'
Prof. Barış Doster, ABD'nin NATO'yu da devreye sokarak Karadeniz'de varlık göstermek istediğinin bilindiğini vurguladı. ABD’nin Montrö’yü delmek pahasına Karadeniz'de varlık göstermesinin kıyıdaş ülkelerin hiçbirisinin yararına olmadığını belirten Doster, 2008'deki Gürcistan krizini örnek gösterdi. Doster'e göre, Ukrayna lideri Zelenskiy, dönemin Gürcistan lideri Saakaşvili gibi ‘kravatını kemirmek’ istemiyorsa, coğrafi gerçekliği dikkate almak ve ABD’ye güvenmemek gerektiğini bilmek zorunda:
“ABD gerek kendi adına gerek NATO’yu devreye sokarak Karadeniz’de varlık göstermek istiyor. Bu yeni değil, uzunca bir zamandır böyle. 2008’de Gürcistan-Rusya arasındaki savaşı anımsıyoruz. Aynı numarayı Ukrayna’da yapmak istiyor. Başarılı olmaz. 2008’de Rusya-Gürcistan savaşı Ağustos ayında yaşanmıştı. Güney Osetya ve Abhazya’nın Gürcistan’dan kopmasıyla, Rusya’nın da bu iki ülkenin bağımsızlığını tanımasıyla sonuçlandı. O savaş bizim belleklerimizde hangi meşhur fotoğrafla yer etti? Dönemin Gürcistan lideri Saakaşvili muhtemeldir ki ABD Başkanı George Bush ile telefonda konuşurken öfkeden, hüzünden, tepkiden kırmızı kravatını kemirmişti. Eğer Ukrayna lideri Zelenskiy de kravatını kemirmek istemiyorsa, coğrafi gerçekliği dikkate almak zorundadır. ABD’ye güvenmemek gerektiğini bilmek zorundadır. Ülkesiyle Rusya arasındaki devlet kapasitesi, ölçeği, hacmi arasındaki muazzam farkı muhakkak fonda tutmak zorundadır. Aksi halde dünyanın en huzurlu, en istikrarlı, en güvenli, en barışçıl denizlerinden Karadeniz’de ABD’nin Montrö’yü devre dışı bırakarak, Montrö’yü delmek pahasına varlık göstermesi, bayrak göstermesi, Karadeniz’e sahili olan ülkelerin hiçbirisinin yararına değildir. Ukrayna’nın bunu da muhakkak gözetmesi gerekiyor.”
‘Dünyada Montrö’den rahatsızlığı gizlemeyen tek devlet ABD’
Doster, Ukrayna’nın NATO’ya üye olamayacağı görüşünde. ABD’nin Rusya’yı sadece Karadeniz’de değil Doğu Avrupa, Balkanlar, Baktık Denizi’nde de kuşatmak istediğine dikkat çeken Doster, Karadeniz’de kıyısı olan ülkelerinin çoğunun zaten NATO’ya üye olduğunu anımsattı. Montrö ile Kanal İstanbul tartışmalarını Rusya ile birlikte Türkiye'nin de 'kuşatılması' bağlamında değerlendirildiğini söyleyen Doster, dünyada Montrö’den rahatsızlığını gizlemeyen tek devletin ABD olduğuna dikkat çekti:
'Montrö’de direnmenin ne kadar öncelikli bir yurtseverlik görevi olduğu beynimize çiviyle çakılmış olmalı'
ABD’nin Montrö’nün şartlarını yerine getirmemek için bahaneler ürettiğini söyleyen Doster, 2008’de Montrö konusunda hassasiyetlerini ortaya koyan deniz kuvvetleri subaylarının hapis yattıklarını anımsattı. Doster'e göre, tüm bölgenin istikrarı Türkiye'nin, ABD'nin Karadeniz'e dilediği gibi girmesini engelleyen Montrö'yü hassas ve ödünsüz biçimde korumasından geçiyor:
‘ABD Karadeniz’de Ukrayna’yı koçbaşı olarak kullanacaktır, Türkiye Rusya'yı karşısına almak istemeyecektir'
Ukrayna ile Türkiye’nin ilişkilerinin giderek geliştiğine işaret eden Doster, buna rağmen Türkiye’nin, Rusya’yı karşısına almak istemeyeceği görüşünde. ABD’nin Karadeniz’de Ukrayna’yı ‘koçbaşı’ olarak kullanacağını ifade eden Doster, Türkiye’nin bölge merkezli bir dış politikayı gözeterek adım atması gerektiğini belirtti. Doster, Montrö’den taviz veren, Rusya’nın bu konudaki haklı uyarılarını dikkate almayan bir siyasetin Türkiye de dahil olmak üzere hiçbir bölge ülkesinin yararına olmayacağının altını çizdi: