Simes, kaleme aldığı makalede Rusya'nın yaptırımları kaldırmak veya en azından hafifletilmesini sağlamak istediğini, ancak bu yaklaşımın çalışması için Moskova’nın Batı’nın daha sonra karşı adım atması umuduyla ciddi tavizler vermesinin beklenmemesi gerektiğini dile getirdi.
Simes, birçok Rusya vatandaşının Mihail Gorbaçov’un yönetimindeki geç Sovyetler Birliği döneminde yaşanan ‘küçük düşürücü’ senaryonun tekrarını görmek istemediğini vurguladı:
“Moskova'dan, gerçek bir karşılıklılık olmadan bu yumuşamanın gerçekleşmesi beklenmemeli. Bu planın işe yaraması için Moskova'nın, Batı'nın karşılıklılığının daha sonra ortaya çıkacağına dair boş umutlarla ciddi tavizler vermesi beklenmemeli. Bu senaryo Gorbaçov döneminde yaşananlara benziyor. Birçok Rus'un talihsiz ve küçük düşürücü bir yaklaşım olarak gördüğü şeyi Moskova’nın tekrar etmesi konusunda ısrar etmek, arzulananı gerçekle karıştırmak olur.”
Rusya'ya uygulanan yaptırımların bu ülkeyi izole edip zayıflatması değil, ‘onu daha esnek davranışlara teşvik etmesi’ gerektiğine dikkat çeken Simes, ABD ve Rusya arasındaki ilişkilerin geleceğinin Washington’un seçimine bağlı olduğunun altını çizdi ve şöyle devam etti:
“ABD tartışılmaz hegemonyadan başka bir şeyi kabul etmemesi durumunda Rusya, şüphesiz onlara meydan okumaya hazır ciddi bir engel haline gelecek.”
Simes, “Niyeti her ne olursa olsun Rusya, Amerika için önemli bir ülke, hatta kilit bir kritere göre en önemli ülke olmaya devam ediyor, Rusya ABD'yi fiziksel olarak yok edebilecek tek ülke” hatırlatmasında bulundu.
NI daha önce, Batı ülkelerinin 1990'da Sovyetler Birliği'nin son lideri Mihail Gorbaçov’a NATO’yu doğuya doğru genişletmeme sözü verdiklerini, ancak daha sonra bu sözü tutmadıklarını yazmıştı.
