Türkiye’nin ilk kadın futbol antrenörü ve FIFA kokartlı ilk kadın hakemi Lale Orta, Hürriyet’ten Tülay Demir’e konuştu.
"Yardımcı hakemlik ve dördüncü hakemliklerim hariç hakem olarak 3 kez maç yönettim. Çok başarılı olduğum halde sırf kadın olduğum için buna cesaret edemediler" diyen Orta’nın verdiği demeç şu şekilde:
'Kadın ve futbol' konusuna bugün bile önyargılı yaklaşılıyor. Muhtemelen siz yeşil sahalara adım attığınızda kalıplar çok daha sertti.
- Dünyadaki gelişmelerin çok uzağında bulunanlar, futbolu erkek sporu olarak görüyordu. Bu nedenle “kadın” ve “futbol” kelimeleri yan yana getirilmezdi.
Ama siz kalıpları yıktınız, basketbol oynarken bir U dönüşüyle futbola yöneldiniz. Nasıl doğdu bu merak?
- Çok hareketli bir çocuk olduğum için ailem beni 11 yaşında spora yönlendirdi. Vefa Kulübü’nde basketbola devam ederken, sokaklarda da erkek arkadaşlarımla futbol oynuyordum.
Sizi bu yola çeken motivasyon kaynağı neydi peki? İlk adım nasıl atıldı?
- İstanbul Moda’da, Dostlukspor Kız Futbol takımının olduğunu öğrendim. Bu sayede futbolu öğrenmek, oynamanın verdiği keyfi yaşamak ve görmek açısından tercihimi futboldan yana kullandım.
'O dönemlerde futbol, kız çocukları için uygun bir spor dalı olarak görülmüyordu'
Ailenizin tepkisi ne oldu?
- Önce ailemi ikna etmeye çalıştım zaten... Türkiye’de o dönemlerde futbol, kız çocukları için uygun bir spor dalı olarak görülmüyordu. Her şeyi protesto ederek futbol oynamakta ısrarcı oldum ve sonunda babam iki ablamın benimle gelmesi koşuluyla kulübe gitmeme izin verdi.
Yeşil sahalara adım atarken en çok zorlandığınız konu neydi?
- Daha çocukken yeşil sahalar hayallerimi süslerdi... Foto muhabiri olup, sahaların en yakınından maçları izlemek istiyordum. Belki de hakemliği onun için çok benimsedim. Sahaya en yakın konumda olmak isterken, kendimi sahanın merkezinde buldum.
Dostlukspor’da kalecilik ve kaptanlık ile başlayan yolculuk nasıl devam etti?
- Önce kaleci olarak serüvenim başladı. Daha sonra kaptanlık sorumluluğuna eriştim. Dostlukspor Kız Futbol Kulübü benim büyüdüğüm, dostluğu öğrendiğim ailemdi. Anadolu’nun hemen her şehrini adım adım dolaşarak kızların nasıl futbol oynadığını kanıtlamaya çalıştığımız bir yerdi. Bulunduğum noktaya gelmemde Dostlukspor’un çok büyük katkısı olmuştur.
Devamında futbol antrenörü olmuşsunuz. O geçiş nasıl oldu?
- 1985 yılıydı... Türkiye’de kadın futbol liginin kurulması için toplantılar yapıyorduk. Türkiye Futbol Federasyonu Araştırma, Planlama Eğitim Dairesi Başkanı “Açılacak futbol antrenörlüğü kursuna bir kadın antrenör adayı alalım” dedi. İki kişi aday olduk. Kura çekildi ve ben kazandım. Kursu birincilikle bitirerek Türkiye’nin ilk kadın futbol antrenörü olma onuruna eriştim.
Ya hakemlik?
- O dönemin yönetmeliklerine göre antrenörlük diplomasını alabilmek için “3 maçta hakem, 5 maçta da yardımcı hakem” olarak görev yapmam gerekiyordu. Antrenörlük diplomamı alabilmek için hakemliğe başladım. 8 maç için başladığım serüven, FIFA hakemi olarak bırakana kadar tam 20 yıl sürdü.
'ilk Süper Lig deneyimim 1990 yılında Galatasaray-Sarıyer maçı'
İlk yönettiğiniz maç hangisiydi?
- Eyüp Stadı’na yedek hakem olarak gitmiştim. Maçın hakemi, yardımcı hakemine “Maça sen çıkmıyorsun, Lale çıkıyor” dedi. İlk deneyimim bu şekilde oldu. Yardımcı hakem olarak ilk Süper Lig deneyimim 1990 yılında Galatasaray-Sarıyer maçı... Hakem olarak ilk Süper Lig maçımsa 1999 yılında Sakaryaspor-Ankaragücü’ydü. Her iki maçımla da hem ülkemizde hem de Avrupa ülkeleri arasında en üst düzey profesyonel erkekler liginde görev yapan ilk kadın hakem oldum.
Sizin için unutulmaz olan o maçlara çıkarken neler hissetmiştiniz?
- Ben bütün maçlarımda sahaya çıkana kadar çok heyecanlanırdım. Ama Süper Lig maçlarımdan bir gece önce “Ya bir şey olur da maça çıkamazsam” diye uyuyamazdım.
'Bana pembe renkli FIFA kokartının geleceğini iddia eden yöneticilerimiz vardı'
Erkek egemen camiada size çelme takan, faul yapan oldu mu?
- Olmaz olur mu? Kadın olduğum için, hakemliğin bana ait olmadığını düşünen yöneticilerimiz yüzünden, hakkım olan yerlere yıllar sonra ulaşabildim. Bana pembe renkli FIFA kokartının geleceğini iddia eden ve erkeklerin kokartlarından farklı olduğuna inanan yöneticilerimiz vardı. Erkek arkadaşlarımın kokartları törenle verilirken, benim kokartım İstanbul Hakem Derneği’nde elime tutuşturulmuştu.
Size çelme takanlara kırmızı kartı nasıl gösterdiniz?
- Onlara kırmızı kartı yılmadan, çok çalışarak gösterdim.
Süper Lig’de size sadece iki kez görev verildi diye biliyorum. Bunun sebebi ne? Cinsiyet ayrımcılığı mı girdi devreye?
- Yardımcı hakemlik ve dördüncü hakemliklerim hariç hakem olarak 3 kez maç yönettim. Çok başarılı olduğum halde sırf kadın olduğum için buna cesaret edemediler. “Dünyada örneği yok” dediler. “Hata yaparsan, kamuoyuna bunu nasıl açıklarız?” dediler. “Erkek hakemler hata yapmıyorlar mı?” diye sorduğumda “Onlarınki kabul edilir, seninki edilmez” denildi.
Hocam çok güzelsiniz” diyen bir futbolcuya kırmızı kart gösterdiğiniz doğru mu?
- (Gülüyor) Şehir efsanesi bu... Bir futbolcunun atılması için böyle bir neden olamaz.
Nereden çıktı bu şehir efsanesi?
- Fenerbahçe kalecisi Toni Schumacher’in jübilesinde yardımcı hakemdim. Toni beni gördüğünde “En güzel hakemi benim maçıma vermişler” demişti.
Sonuç...
- Teşekkür edip gülümsemiştim.
'Kadın olduğum için benimle maça gitmeyi istemeyen erkek hakemler oldu'
Bir röportajınızda kadın hakemlere çok büyük haksızlıklar yapıldığından söz etmişsiniz. Ne gibi haksızlıklara maruz kaldınız?
'En karizmatik isimler; Ali Koç, David Beckham ve Cristiano Ronaldo'
Sizce futbol dünyasının en karizmatik isimleri kimler?
- Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, David Beckham ve Cristiano Ronaldo...
Sahaların gördüğü en centilmen ve en hırçın oyuncular diye sorsam...
- Galatasaray’ın efsane futbolcusu Metin Oktay ile Fenerbahçe’nin unutulmaz futbolcusu Can Bartu’yu, Beşiktaş’tan Süleyman Seba’yı, Trabzonspor’dan Şenol Güneş’i sportmen kimliklere örnek gösterebilirim. Manchester United takımının efsane futbolcusu Eric Cantona’yı ise en hırçın futbolculara örnek verebilirim.
'Galatasaray-Fenerbahçe derbisini yönetmeyi çok isterdim'
- İzlemekten en çok keyif aldığınız derbiler hangileri?
Barcelona-Real Madrid, Manchester United-Liverpool, Galatasaray-Fenerbahçe.
Siz bir derbi yönetecek olsaydınız, hangisinde görev almak isterdiniz?
- Galatasaray-Fenerbahçe maçında yardımcı hakem olarak görev aldım. Hakem olarak da bir Galatasaray-Fenerbahçe derbisi yönetmeyi çok isterdim.
Peki yönetmekte en çok zorlandığınız karşılaşma hangisiydi?
- Sakat olarak yönettiğim bir maç vardı. Bitsin diye dua etmiştim. Bir de yoğun uğraşlar vererek karla kaplı sahayı temizletip, ertesi gün maçı oynatmıştım. Maç başlayınca saha o kadar balçıklaştı ki, herkes için o maç çok zor olmuştu.
Tiyatro ve sinema sanatçısı Ahmet Orta ile evlisiniz. Eşinizle sizi bir araya getiren neydi? Futbol aşkı olabilir mi?
- Eşimle tanıştığımızda futbol oynuyordum. O da Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nda çalışıyordu. Spor ve sanatın gücü bizi sarmaladı. Birbirimizin alanlarına ilgi ve saygı duyduk. Farklı alanlar bizi zenginleştirdi
Birlikte maç izliyor musunuz? İzlerken tartıştığınız oluyor mu?
'Ne yazık ki tanrı, elini çabuk geri aldı'
Son bir soru... Futbolun efsanesi Maradona’nın ardından ne söylemek istersiniz?
- O futbolcu doğmuş, sonradan da efsane olmuş biriydi... Söylediği sözler de bunun en büyük kanıtı: “Ben golleriyle ve hatalarımla Maradona’yım. Hepsini kaldırabilecek omuzlara ve herkesle başa çıkabilecek bir yüreğe sahibim”, “Düğünümde bembeyaz giyinseydim ve üstüme bir çamurlu top gelseydi, hiç düşünmeden göğsümde yumuşatırdım”... Dünya Kupası’nda İngiltere’ye eliyle attığı golden sonra “O el, Tanrı’nın eliydi” demişti. Ne yazık ki Tanrı, elini çok çabuk geri aldı. Dünya onu unutmayacak. Bir forma, başka kimseye bu kadar yakışmayacak.