00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
HABERLER
11:00
5 dk
HABERLER
12:00
5 dk
EN ÇOK OKUNAN 5 HABER
12:35
19 dk
HABERLER
13:00
5 dk
HAFTA SONU HALLERI
13:05
115 dk
HABERLER
15:00
5 dk
HABERLER
16:00
6 dk
HABERLER
17:00
5 dk
HABERLER
18:00
7 dk
HABERLER
11:00
6 dk
HABERLER
12:00
6 dk
TARİHTE BUGÜN
12:11
3 dk
EN ÇOK OKUNAN 5 HABER
12:29
19 dk
HABERLER
13:00
5 dk
HAFTA SONU HALLERI
13:06
114 dk
HABERLER
15:00
5 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:00
6 dk
HABERLER
18:00
5 dk
TARİHTE BUGÜN
Yeni nesil sizlerin eseri olacaktır
20:30
3 dk
DünBugün
Geri dön
Adana107.4
Adana107.4
Ankara96.2
Antalya104.8
Bursa101.4
Çanakkale107.2
Diyarbakır89.6
Gaziantep104.3
Hatay106.1
İstanbul97.8
İzmir91.0
Kahramanmaraş92.3
Kayseri105.5
Kocaeli90.2
Konya88.6
Malatya106.0
Manisa101.0
Mardin92.2
Ordu99.6
Sakarya90.2
Samsun107.7
Sivas104.2
Şanlıurfa95.3
Trabzon102.4
Van88.0
 - Sputnik Türkiye
EKSEN
Ceyda Karan’ın hazırladığı Eksen’de her gün dünyanın farklı bölgelerine dair gelişmeler masaya yatırılıyor.

'Trump ile Biden'ın başkanlık tartışması Amerikan halkında dünyaya rezil olduk hissi yarattı'

01102020-Eksen
Abone ol
Tuğçe Varol'a göre Trump ile Biden arasındaki kaotik başkanlık tartışması, Amerikan halkında 'dünyaya rezil olduk' hissi yaratırken, ABD'nin 'yumuşak gücünün' kaybolduğunun işareti. Varol, Trump'ın 3 Kasım'da başkanın belli olmayacağı savına karşı, ABD ordusunun geride durduğu bir ortamda, Biden, Gizli Servis'in olası rolüne atıf yaptığı görüşünde.

ABD'de seçimlere neredeyse bir aylık süre kalmışken Amerikan siyasi geleneği olan başkan adaylarının ilk tartışması ortaya son derece kaotik bir görüntü koydu.

Cumhuriyetçilerin adayı Başkan Donald Trump ile Demokratların adayı Joe Biden, bir buçuk saatlik söz düellosunda birbirlerini konuşturmadılar, hakaretler savurdular. Sadece Amerikalılar değil dünya çapında milyonlarca insan son derece düşük düzeyde olan bu başkanlık tartışmasını şaşkınlıkla izledi.

21. Yüzyıl Enstitüsü'ne danışmanlık yapan ve Kaliforniya'da yaşayan Dr. Tuğçe Varol ile konuştuk.

'Amerikalılar dünyaya rezil olduk diye düşünüyorlar'

Tuğçe Varol'a göre, Trump sayesinde Amerikan tarihinde 'görülmemiş bir dönem' yaşanıyor. Trump'ın başkanlığında pek çok skandal yaşandığını ve buna artık alışıldığını dile getiren Varol, son seçim tartışmasının ise sadece bir 'ses kakofonisi' değil, işin içine ailelerin, kişiliklerin girdiği tahammülü güç bir görüntü oluşturduğuna dikkat çekti. Varol'a göre hayal kırıklığına uğrayan Amerikan halkı en başta dünya sahnesinde 'rezil oldukları' görüşünde:

"Tüm gün yorumcuları izlemeye çalıştım. Dün 65 milyon insan izledi, bu bir rekor. Amerika heyecanla bu yarışın sonucunu bekliyor. Bob Woodward efsane geçici yeni kitap yazdı. 50 yıldır bu işi yapıyorum dedi, neredeyse ağlamaklıydı. Watergate'i yazmış olan gazeteci panikte. Böyle bir şey hiç kimse görmemiş. O Demokratlar ve Cumhuriyetçileri derhal bir araya gelmeye çağırdı bunun önünü kesebilmek için. Trump'ın kişiliğiyle ilgili bir şey. Amerika'nın yarısı şok yaşıyor. 4 yıldır Donald Trump başkanlığı sırasında pek çok skandal yaşandı, alışıldı. Ancak bu tahammüllerin üzerinde bir durum yarattı. Sadece ses kakofonisi değildi çirkin olan, keşke öyle olsaydı. İşin içine aileler, kişilikler girince, iş başka noktaya geldi. Demokratlar ve kararsızlar ve bir miktar da Cumhuriyetçiler içerisinde çok üzgünler. Amerika'da bir gurur var, tüm dünyaya biz örnek oluyoruz, demokrasiyi biz keşfettik gibi. Şimdi biraz da o var, 'dünyaya rezil olduk' diye düşünüyorlar. Bundan öte problemler var ama böyle bir kaosun içinde gidiyoruz. Amerikan tarihinin rakamlarla en çok kutuplaşma yaşanan dönemidir. Bunu matematik verilerle sunuyorlar. Daha önce 1929 krizi böyle olmuş. Böyle bir eşitsizlik dönemi yaşanıyor ırklar ve sınıflar arasında. Amerikan orta sınıfı yok oluyor."

'ABD'de yeni bir ırkçılık modeli ortaya çıktı'

ABD’de geçen haziranda yaşanan 'Siyahların Hayatları Değerlidir' (Black Lives Matter - BLM) hareketi ile 1960'ların benzeri bir sivil hareket oluşacağı beklentisinin ortaya çıktığını belirten Varol, ülkedeki sistemik ırkçılığı yeniden reform ihtiyacını herkes kabul etse de durumun artık farklı olduğunu vurguladı.

Varol'a göre mesele artık sadece siyahlar değil. Meselenin beyazlar ve beyaz olmayanlar olarak formüle edildiğini belirten Varol, artık içinde beyazların da bulunduğu sosyo-ekonomik bir sınıftan bir dalga yükseldiğini dile getirdi. Varol, hal böyleyken Trump'ın 'beyaz üstünlüğüne' inananlara karşı sergilediği yakın duruşun başkanlık tartışmasında bir Amerikan başkanının ırkçılığı kınamamasına kadar vardığını anımsattı:

"Haziranda yaşadığımız ‘Black Lives Matter’ olayı Amerika’da sanki yeniden 60’lardaki sivil hareketler gibi bir şey yaşanacak mı ihtimali doğurdu insanlarda. Amerika’nın tekrar birtakım reformlara ihtiyacı var demek bu. Milyonlar bunu kabul etti, sistematik ırkçılık sistemin içerisinde var. Hukuk ve sosyo-ekonomik sistemde var mı, evet var. Ama bu 60 ve öncesi gibi değil farklı tanımlamalara sahip şimdi. Sadece Afrika Amerikalılar siyahiler değil mesele. Beyazlar da önde. Amerika’da yeni bir ırkçılık var. Cumhuriyetçi tarafın bir tartışma durumu olamadı, onlar külliyen bir ret içerisinde oldukları için. Yeni ırkçılık şu; beyazlar ve beyaz olmayanlar. Ama bu beyaz olmayanlardan başka bir sınıf. Bu bir sosyo-ekonomik sınıf. İçerisinde siyahlar da var, kahverengiler var, Latinolar ve beyaz sınıf da var. Bunlar Amerika’nın eşitsizliğinden o gruba giren insanlar. Sosyo-ekonomik sınıf olarak beni de sokabilirsiniz, görünüşümle değil. Bu yeni bir dalga, ilk defa yaşadıkları bir şey. Tüm bunların içerisinde Trump’ın da gidip beyaz üstünlükçülere karşı bir yakın duruşu başladı. Özellikle dün akşamki münazaranın en can alıcı noktası oydu. Yorum programlarında daha sonra gözyaşı döken insanlar oldu. Bunu bir Amerikan başkanı nasıl söyledi, nasıl kınamadı diye. Bir grup adı anıldı hatta (Proud Boys). FBI ve CIA, iç terörizm olarak beyaz üstünlükçü grupları anmaya başladılar. Normalde Amerika'daki terörizmde farklı uygulamaları var. Direkt bir gurubu terör grubu olarak tanımlayamayabiliyor. Ama bu seçim sürecinde terör aktivitelerinden tutuklanan insanlar oldu. İlla bir terör grubuna üye olmak zorunda değilsin. Ama beyaz üstünlükçülerinden şu anda terör aktivitelerinden tutuklananlar var. Çok yakından takip etmiyorum. Bunlar illa insan öldürme amaçlı değil ama seçim yerlerini şu anda engellemeler başladı. Amerika sivil, iç savaşı yaşamış, insanlarda bir tedirginlik oluştu. Bu kadar ayrımcılık, bu kadar ayrışma bizi tehlikeli bir noktaya götürür mü, sırf Trump’ın başkan olma hırsı için? Bunlar münazarada konuşulması gereken şeyler değil."

'Amerika'nın yumuşak gücünün kaybolmaya başladığını gösteriyor'

Normalde ABD'de başkanlık münazaralarının sağlık politikasından dış politikaya pek çok konuyu içerdiğini belirten Varol, bu sefer hiç birisinin konuşulamadığına dikkat çekti. Varol'a göre, iki aday arasındaki münazaranın niteliği, Amerika’nın yumuşak gücünün kaybolduğunun işareti:

"Normalde Amerika’da münazaralardan sonra sağlık politikasında, dış politikada neler olacağı konuşulurdu. Süre yetmedi bunların konuşulmasına. Bu Amerika’nın yumuşak gücünün kaybolmaya başladığını gösteriyor. Uzmanların en çok üzüldükleri konulardan birisi bu. Dünya lideri olmamızın en önemli sebeplerinden bir bizim yumuşak gücümüz, bunlardan biri de demokratik gücümüz. Bu gitti, sanki 100 yıl geriye gittik, başa döndük. Böyle bir endişe de var. Beklentinin olduğu ülkenin yarısının ağır silahlarla silahlı olduğunu düşünün. Milyonlarca insan silahlı, bir de insanlara o gün hazır olun dedi."

'Siyasal sistemin acil şekilde yenilenmesine ihtiyaç var'

Varol, Trump gibi sarsıcı bir figüre karşı Demokratların sadece Biden'ı çıkartabilmiş olmasını ise Demokratik Parti'nin yanı sıra ABD'nin sistemik sıkışmışlığına bağlıyor. Varol, ABD’de siyasete girmenin en başta lobi desteği olmadan neredeyse imkansız olduğunu, seçim gününden oy vermenin zorluklarına uzanan bir dizi meseleye dikkat ekti. Varol'a göre, ABD'deki siyasal sisteminin acil şekilde yenilenmeye ihtiyacı var:

"Demokratlar adaya çıkaramıyor. Bu ülkenin ana sütunlarının olduğu kurumların yapıldığı sistem, yüksek yargı vs. seçim sistemiyle 250 küsur yaşında. Amerika 3 milyonken dizayn edilen seçim sisteminde 340 milyon seçime gidiyor. Bu sistem ve iki partili sistem adayların çıkmasını dışarıdan demokratik olarak görüyorsunuz ama o kadar zor ki, elitist bir sistem olarak gözüküyor. Yapılan akademik çalışmalar da var, siyasete girmek, içinde var olmak lobi desteği olmadan çok zor. Koskoca Amerika bu kadar aday çıkartabildi. Bunun pek çok sebebi var. Sadece Demokrat Parti’nin meselesi değil, tüm Amerikan siyasal sisteminin reforme edilmesi gereken yanları var. Oy vermek zor. Sistem sanki oy verilsin diye değil de bazıları oy vermese daha iyi olur diye dizayn edilmiş bir sistem. Salı günü başka ülke mi var seçime giden dünyada? O nedenle posta ile oy verdirtmeye çalışıyorlar insanları. Çünkü çalışan kesim nasıl oy verecek? Saatle çalışan insanlar var. Aylar öncesinden seçim mekanizmasını çalıştırmaya çalışıyorlar. Buna biraz da alışıklar. Askerler yurt dışından uzun süredir oy kullanıyorlar.”

'Biden Trump'ı Beyaz Saray'dan çıkartabilecek Gizli Servis'e atıf yaptı'

Başkanlık tartışması sırasında Trump'ın 3 Kasım seçim günün sonunda ABD'nin yeni başkanının belli olmayacağını söylemesi seçimin de bir kaosa dönüşebileceğine yorulurken Tuğçe Varol, buna karşılık Biden'ın sözlerine dikkat çekti. Varol, haziran ayındaki protestolar sırasında Trump'ı askerlerin Beyaz Saray'dan atacağını söyleyerek 'darbe gafına' imza atmış olan Biden'ın bu kez "Seçim günü kim kazanırsa kazansın o an bitti" dediğini belirtirken, ABD ordusunun kesinkes siyasete karışmayacağını belirtmiş olmasından hareketle bu sözlerin seçim sonrasında hemen başlayan geçiş döneminde 'Gizli Servis'in oynayabileceği olası rollere işaret ettiği görüşünde:

"Biden açıklama yaptı, askerler bunu çıkartır diye. Askerler de bir açıklama yaparak ‘Biz karışmayız. Anayasaya bakarız’ dediler. Biden dün yine konuşmada geçirdi. 'Seçim günü kim kazanırsa kazansın o an bitti' dedi. Bu adam niye bunu söylüyor diye ben de düşündüm. Çok ciddi bir şekilde 'bitti' diye altını çizdi. Tecrübeli de bir adam. Ne kastettiğini söyleyeyim. Secret Service’i (Gizli Servis) kastediyor. Özel güvenlikleri var. Başkan seçildiği anda başkana seçilmiş başkan deniyor. O geçiş döneminde o sırada yeni seçilen başkan, Secret Service’in emir aldığı tek bir kişi var; başkan. Onu kastediyor. Benden emir alacaklar diyor. Kurumsal olarak Trump’ı oradan kimse oradan çıkartamaz, bir Secret Service çıkartabilir. 'Seni özel güvenlikle oradan attırırım' demiyor. Biden diplomatik bir dille, halka da güven veriyor. Hiç merak etmeyin, çıkacak diye. Trump şu anda seçimleri tanımayacağım diye her şeyi bir kaosa götürürken bazı kurumlar da Amerika’da işliyor. Beyaz Saray’da kendi danışmanlarından biri geçiş sürecinden sorumlu ve bütün kurumlara gidiyor ve bu sürecin nasıl olacağını anlatarak dosyalar hazırlıyor şu anda. Her ne kadar Trump öyle konuşuyor, halkı kaosa sürüklüyorsa da Amerika’da işleyen kurumlar da var, bir danışmanı da bundan sorumlu diye. Bu tartışmalar daha önce olmamış, işler bu noktaya gelmemiş, kimse bunu hayal etmemiş. Ben de söylenen cümlenin arkasında ne yatıyor diye aramak zorunda kalıyorum. Asker asla bu işe karışmaz çünkü."

'Amerika'da otoriter bir örnek verileceği zaman akla gelen ilk isim Erdoğan’

Varol son dönemde Türkiye'nin de Cumhurbaşkanı Erdoğan nedeniyle ABD iç siyasetine müdahil olduğunu dile getirdi. ABD'de tüm siyasi tarafların her zaman Türkiye Cumhurbaşkanı'ı otoriter bir örnek olarak andıklarını belirten Varol, Trump’ın görüşmelerinin de eleştirildiğini söyledi. Varol'a göre Biden’ın seçilmesi ise Türkiye ile ilgili tutumu çok değiştirmez ancak Biden Trump’ın aksine daha diplomatik bir dil ve hukuk eksenli bir politikaya yönelir:

"Bütün taraflar Demokratlar da Cumhuriyetçiler de zaman zaman Pelosi de kötü, otoriter bir örnek verecekleri zaman hemen akıllarına Türkiye ve Erdoğan geliyor. Bunu sürekli altını çizerek veriyorlar, irkiliyorsunuz. İki taraftan da bu geliyor. Bu bir kere acı bir şey. Erdoğan ile Trump arasındaki kişisel ve Mehmet Ali Yalçındağ'ın da buna bir katkısı olarak güzel bir ilişki olduğu görülüyor. En son çıkan, Trump’ı eleştiren anı kitaplarının hepsinde Erdoğan ile yapılan telefon görüşmeleriyle ilgili birkaç paragraf mevcut. Trump’ın Erdoğan ile olan görüşmelerini kitap yazarları eleştiriyorlar. Otoriter bir liderle Kuzey Kore lideriyle görüşür gibi görüşüyor diye. Biden grubunun da geldiği takdirde Biden’ın çok büyük bir Erdoğan hayranı olmadığını biliyoruz. Bununla birlikte daha pratik bir adam. İşleri daha diplomatik düzeyde nasıl yapılacağını bilen bir adam, böyle bir ekiple gelecek. Başkan yardımcısı zaten savcı olacak. Olayları daha hukuk çerçevesine getireceklerini, dilinin de daha farklı olacağını biliyoruz. Trump’ın yazdığı mektupları hatırlarsak, o dönem kapanacak. Eski diplomasi diline dönülecek diye düşünebiliriz. Fakat gelecekle ilgili bir tahminde bulunmak o kadar zor ki. Amerika saçma sapan, büyük bir seçim yaşıyor, her an ne skandal olacak diye bekliyoruz. Pandeminin içindeyiz bir de, küresel bir ekonomik sarsılma da var. Bu çok fazla ileriye dair durumu tahmin edemeyeceğim. Çünkü Amerika, pandemi şu anda ikinci dalgaya geçiş yapıyor, henüz birinci dalga bitmemişken. Böyle bir dönemde bir de sanki yetmiyormuş gibi dünyanın en kutuplaşmış zamanında seçime gidiyor. Yukarıdan uzaylılar gelse, teşekkür ederiz diyecek vaziyete geldik."

Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала