‘Kitap başlı başına bir siyaset’
Akçura, “Heykelleri yazdığımı öğrenince insanlar kendi alanımın dışında sanat kitabı yazdığımı düşündüler. Oysa bu kitap başlı başına bir siyaset. Heykeller üzerinden sürdürülen, geçmiş tarihin mirası olan heykellerin günümüzde nasıl sorgulandığını, neden parçalandığını, neden sokaklara atıldığını, neden gömüldüğünü, trajikomik hikayelerle anlatmaya çalıştım” diye konuştu.
“İzledikçe ve etrafa dağılan parçaları birleştirdikçe anladım ki heykel tek başına bir sanat eseri olmaktan çok daha fazlası. Zamana yayılan geniş bir yolculuğun önemli bir parçası” diyen Akçura, “Dünya siyasetinde rol oynamış, bir ülkenin geçmişinde yer alan önemli siyasi figürlerin başına gelenleri toplasak, oradan siz dünya siyasetini okuyabilirsiniz. Nereden, nereye gidiyoruz?” şeklinde sözlerini sürdürdü.
Atatürk’ün kırılan heykelinin Afyon’da törenle gömülmesinden, işçi heykellerinin parçalanmasına; çıplak heykele kıyafet dikmeye kalkanlardan, polis kuşatmasında bir heykelin tutuklanışına kadar birçok gerçek olaya kitabında yer veren Akçura, “Devletin toplumla, toplumun bireylerle, bireylerin kendisiyle olan ilişkisinin ne olduğunu bize gösteriyor heykeller” dedi.
‘Erdoğan’ın heykellerini sanat açısından değerlendirirsek, çok kötü yapmışlar’
Akçura, “Son 20 yılda estetik zevkten yoksun inanılmaz kötü heykeller yapılmış. Heykel algısı da değişmiş, bozulmuş. Erdoğan’ın da heykellerini sanat açısından değerlendirecek olursak çok kötü yapmışlar” ifadelerini kullandı.