Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, video konferans sistemi ile AK Parti MYK toplantısına başkanlık yaptı.
Toplantı sonrasında kameraların karşısına geçen Parti Sözcüsü Ömer Çelik, geçmişte yaşanan salgınları hatırlatarak, Türkiye'nin süreci hesapverilebilir bir şekilde yönettiğini belirtti.
Sürecin şeffaf yürütülmediğine dair eleştirilere de cevap veren Çelik, "Koca koca siyasi partilerin bazı temsilcileri maalesef spekülasyon yaymaya çalışıyorlar. Tüm süreç büyük bir şeffaflıkla sürdürülmeye çalışılıyor. Yıkım siyasetinin zamanı değil, pozitif bütün eleştirileri, yeni yaklaşımları dikkate alıyoruz tabi ki" dedi.
Çelik, Muhalefetin Milli Dayanışma Kampanyası eleştirilerine ilişkin ise "Vatandaşlarımızın birbiriyle dayanışması, devlette bir zaaf olduğu anlamına gelmez" ifadelerini kullandı.
Basın toplantımız https://t.co/5vTqWWyuMU
— Ömer Çelik (@omerrcelik) April 3, 2020
'Türkiye süreci baştan itibaren ciddiye almıştır'
Türkiye’nin salgına karşı bütün tedbirleri ortaya koyduğunu belirten Ömer Çelik, “17 yılda ülkemizin sağlık alanında gerçekleştirdiği devrimler, bugün bizi diğer ülkelere nazaran virüs karşısında daha hazırlıklı hale getirmiştir. Türkiye bu sürece olabilecek en hazırlıklı bir şekilde mücadelesini sürdürerek cevap vermektedir” diye konuştu.
Sürecin başından bu yana kafa karıştıran, çok can sıkıcı, virüsle mücadeleye odaklanmak yerine başka meselelere odaklanan bir takım yaklaşımlar karşısında hafızaların tazelenmesinde yarar olduğunu belirterek, dünyada virüsün yayılma hızını anlatan Çelik, Türkiye’nin virüsle güçlü bir şekilde mücadele ettiğini belirtti.
“Yeterli tedbirler alınıyor mu, daha önce tedbir alınabilir miydi, tedbirler konusunda eksik mi var?” şeklinde sorumsuzluğa varan bir takım yorumlarla karşılaştıklarını söyleyen Çelik, “Böylesine büyük bir afetle mücadele ederken vatandaşlarımızın hayatlarından daha kıymetli bir şey yoktur. Türkiye süreci baştan itibaren ciddiye almıştır. Dünya salgını ciddi almazken, Türkiye, Çin’de ilk Aralık ayında görünmesinden sonra Ocak ayında Sağlık Bakanlığı bünyesinde bir operasyon merkezi kurmuştur, 10 Ocak’ta Bilim Kurulunu oluşturmuştur. Dünya Sağlık Örgütünün bir takım tavsiyeleri ilan edilmeden önce Türkiye bir takım tavsiyeleri yürürlüğe koymuştur” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin virüsün yayılmaması için aldığı tedbirleri hatırlatan Çelik, “Birçok ülke o günlerde kendi vatandaşlarını para karşılığında ülkelerine getirirken ya da kendi vatandaşları ulaşım masraflarını kendileri ödemesine rağmen onları ülkelerine almazken, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını Çin’den alıp derhal getirmiş ve karantinaya almıştır. Dünyanın neresinde olursa olsun vatandaşlarımızın sağlığını düşündüğümüz bu gelişmeler karşısındaki hızlı hareket tarzı ile ortaya çıkmıştır” ifadelerini kullandı.
'Yıkım siyasetinin zamanı değil'
Sürecin şeffaf yürütülmediğine dair eleştirilere de cevap veren Çelik, “Maalesef sanki bu süreçte bir rekabet varmış, buradan bir siyasi rant elde edilebilecek gibisinden insan hayatını, vatandaşlarımızın psikolojisini düşünmeyen bir şekilde, son derece spekülatif bir şekilde her gün yürürlüğe koyulmaya çalışılıyor. Koca koca siyasi partilerin bazı temsilcileri maalesef spekülasyon yaymaya çalışıyorlar. Tüm süreç büyük bir şeffaflıkla sürdürülmeye çalışılıyor. Yıkım siyasetinin zamanı değil, pozitif bütün eleştirileri, yeni yaklaşımları dikkate alıyoruz tabi ki” açıklamasında bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı ekonomik tedbirleri yineleyen Çelik, dünyada kimsenin bu afetin ne zamana kadar süreceğini bilmediğini söyleyerek, tedbirlere ne kadar uyulursa afetin o kadar kısa süreceğinin altını çizdi. Fırsatçılık yapanlara karşı katı tedbirlerin alındığını belirten Çelik, krizde fırsatçılık yaparak gelir elde etmeye çalışanların mutlaka ihbar edilmesini istedi.
'Devletimiz her bir vatandaşına dünyanın neresinde olursa olsun sahip çıkacak güce sahiptir'
65 yaş üstündekilere sokağa çıkma yasağı getirildiğinde bazı kişilerin sosyal medyada da tepki gören incitici bir takım davranışlarda bulunduklarını söyleyen Çelik, “Dünyanın pek çok ülkesinden üzücü haberler geliyor, yaşlıların hastanelerde yaşlıların ölüme terkedildiği gibisinden. Biz yaşlılarımızdan ve büyüklerimizden bahsederken onların hayat yolculuğunda her zaman bizimle olması gerektiğini yönünde bir cümle kurarız. Allah başımızdan eksik etmesin deriz. Bu onlara olan hürmetimizin bir neticesidir. İncitici şeylere karşı İçişleri Bakanlığımız tedbirler aldı, gereken yapıldı” dedi.
Milli Dayanışma Kampanyası'ndan bahseden Çelik, “Cumhurbaşkanımızın açıkladığı Milli Dayanışma Kampanyası hayata geçirildi. Bütün bunlarla ilgili, ‘devlet zaaf içindedir, devlet vatandaşından para topluyor, devlet bir güçsüzlük içindedir’ gibi propagandanın yapıldığını görüyoruz. Allah’a şükürler olsun milletimizin verdiği destek ile devletimiz her bir vatandaşına dünyanın neresinde olursa olsun, kendi topraklarımız başta olmak üzere sahip çıkacak güce sahiptir. Başka ülkeler gelmek istediği halde Erasmus öğrencilerini getirmezken, bizim devletimiz uçak göndererek oralarda çocuklarımızı yalnızlığa mahkum etmemiştir. Bu tip konularda bir zaaf söz konusu değildir, vatandaşlarımızın birbiri ile dayanışması devlet hayatında zaaf olduğu anlamına gelmez. Burada tutup da Avrupa ülkelerine bakarak, ‘Avrupa ülkelerinde bunlar olmuyor, Türkiye’de olması devleti zaaf içerisinde gösterir’ diyenler ne buradaki milleti anlamışlar ne devleti anlamışlar. Oralardan örnek gösterecekseniz, insanların birbiri ile nasıl yarıştığını, büyük dediğimiz güçlü ülkelerin birbirlerinin insani yardım malzemelerine el koyduğunu görüyoruz. AB içeresinde büyük bir kavga ve yangın var. Bir ülke kendi sınırından başka ülkeye gidecek insani yardım malzemesine el koyuyor. AB Komisyonu Başkanı, İtalya’dan özür diliyor, ‘sizi yalnız bıraktık’ diye. Bütün bu tablo bizim kültürümüzün dışında bir tablo” dedi.
Salgının dünyada herhangi bir ülkenin tek başına sağlık sisteminin güçlü olması ile durdurulamayacağını söyleyen Çelik, bütün dünyadaki sağlık sistemlerinin güçlü olması gerektiğinin altını çizerek, “Maalesef, krizi ağır bir şekilde geçiren İtalya ve İspanya’ya dönük olarak ortaya koyduğumuz yardımlar bile eleştiri konusu yapılmaya çalışıldı. ‘Bizim ihtiyacımız varken niçin İtalya ve İspanya’ya gönderiliyor’ diyorlar. Biz vatandaşımızın ihtiyacı olan bir şeyi vatandaşımızdan esirgeyip de yurt dışına göndermiyoruz. Tam tersine, vatandaşımızın ihtiyacını tam olarak karşılayacak şekilde kapasitemizi koruyarak başka ülkelerin de yardımına koşuyoruz” diye konuştu.
İtalya ve İspanya’ya gönderilen yardım malzemelerinin üzerinde Cumhurbaşkanlığı Forsunun bulunmasına ilişkin yapılan eleştirilere de cevap veren Çelik, “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamı Türk milletini ve devletini temsil eder” şeklinde konuştu.
'Travmatik bir toplum yapısı ortaya getirmemek lazım'
Televizyonlarda bilim adamlarının kendi aralarında tartışacağı konuları milletin önünde tartışmalarına yönelik şikayetler geldiğini söyleyen Çelik, “Şuanda en önemli mesele vatandaşımızın bu afetten korunması ile ilgili alınacak tedbirler. Bu konuda vatandaşlarımızın sorduğu sorulara bilim adamlarımızın cevap vermesi. Bütün bilim adamlarımız kıymetli, büyük bir gayretle milli bir görev yaparak ellerinden geleni yapıyorlar. Zaman zaman tartışma programlarının boyutlarının mikrobiyoloji konusunda ya da salgın hastalıklar konusunda ancak uzmanları ilgilendiren bir tamım teknik tartışmalara döndüğünü, saatler boyunca bilim adamlarının bile kendi aralarında anlaşamadığı bazı konuların vatandaşımızın çok televizyon izlediği zamanlarda gündeme getirildiğini görüyoruz. Kuşkusuz bunlar bilim adamlarımız için bu konular önemlidir, onlar bunları tartışmaya devam edeceklerdir ama bu uzmanların ya da profesyonellerin kendi gündeminin vatandaşın gündeminde olmadığını hatırlamak gerekiyor. Bu şekildeki detay bilginin salgın karşısındaki hassasiyetimizi artırmak yerine tedirginliğini artıracak bir takım sonuçlar doğurduğunu görüyoruz. Vücut bağışıklığımız kadar ruh ve moral bağışıklığımız da önemlidir. Tedbirlerin anlatılmasında vatandaşımızda travma oluşturacak, depresyona sokacak bir yaklaşım gösterilmemesi gerekir. Tedbirleri aldıktan sonra bile her gün o kadar travmatik üslup izleniyor ki, önemli olanın vatandaşımızın bu süreçten sağlıklı çıkması olduğu unutuluyor. Travmatik bir toplum yapısı ortaya getirmemek lazım” dedi.
'Bugünler siyasi rekabet günleri değildir'
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başlattığı Milli Dayanışma Kampanyasına yapılan eleştirilerin sorulması üzerine Çelik, “Buna ‘hamaset’ denilmesi son derece ayıp bir şeydir. Bugünlerde bile siyasi hastalık üretmek şeklinde bir yaklaşım içinde olmamak gerekir. En azından sistematik siyasi hastalık üretimine bugünlerde ara verilmelidir. Devletimiz her bir vatandaşımıza sahip çıkacak güce sahiptir. Devletin bugün meseleyi yönetme konusunda, hazırlıkları konusunda herhangi bir eksikliği ve zaafı yoktur. Dünyanın her tarafında görüyoruz, belki de bu şekilde siyasi tartışma bir tek Türkiye’de oluyor. Bugünlerde birbirimizle dayanışmayacaksak, elinde imkanı olanın ihtiyacı olanla paylaşmasını gerçekleştirmeyeceksek ne zaman gerçekleştireceğiz? Bunun devletin güvenilir mekanizmaları ile gerçekleştirilmesinden, profesyonel bir şekilde yönetilmesinden daha doğal ne olabilir? Bunun neresi hamaset. Net bir küresel afetle karşı karşıyayken eleştirilerin düzeyine bakıyorum, hamaset ötesi siyasi hastalık üretiminden başka bir şey görmüyorum. Bugünler temel insani değerleri hatırladığımız kadar temel siyasi değerleri de hatırlayacağımız günlerdir. Bugünler siyasi rekabet günleri değildir. Hala çıkıp da birileri buna ‘hamaset’ diyorsa, bu mücadelenin güçlü bir şekilde sürmesinin tarafından değil, bu mücadeleyi akamete uğratmak isteyen, bu mücadelenin insani tarafını görmeyen bir tarafta bulunuyor diye değerlendiririz” açıklamasında bulundu.