Habertürk yazarı Fatih Altaylı, Ordu'da bıçaklanarak öldürülen üniversite öğrencisi Ceren Özdemir cinayetine değindiği bugünkü yazısında AK Partili Uğur Işılak'a göndermede bulundu.
Ceren'in katili Özgür Arduç'un cezaevinden çıkarılmasının hata olduğunu söyleyen Altaylı, eski AK Parti İstanbul Milletvekili Işılak'ın kadınlar hakkında sarf ettiği sözleri aktararak, Işılak'ın Arduç'tan daha tehlikeli olduğunu belirtti.
Altaylı, "Çünkü bu 'Sanatçı' adı altında geziyor ortalıkta. Ey insanlık, tanıyın bunu, adı 'Uğur Işılak'. Tanımadınız mı? 'Dombra'yı söyleyen adam desem. Duymadınız mı? TBMM’de uyuyan milletvekili desem. Bu lafları söyleyebilecek kadar vahşi birini hapishaneden salmışlar, rezalet. Bu lafları söyleyebilecek kadar gözü dönmüş birisini ise Meclis’e almışlar. Bence daha büyük rezalet. Bu kafa Meclis'te olursa, o kafa dışarda gezer. Şaşırmayın. Normaldir" ifadesini kullandı.
Halkın sanatçısı (!) Uğur Işılak, kadınların resmen köle olmasını istemiş... pic.twitter.com/2FtPvT55iQ
— Kaç Saat Oldu❓ (@KacSatOldu) 5 декабря 2019 г.
Altaylı'nın 'Bunları söyleyebilecek kadar vahşi birini… başlıklı yazısı şöyle:
'Türk tipi seri katil demek daha doğru'
"Dünden beri Türkiye bu meseleyi konuşuyor. Ceren’i öldüren canavarı. Bunu kadına karşı şiddet gibi görmek mümkün değil. Bu başka bir şey.
Bu Türkiye’de pek görmeye alışmadığımız bir tür, bir nevi seri katil. Türk tipi seri katil demek daha doğru belki. Kadınlara yönelik canavarca hislerle dolu birisi. Bunu saklamıyor da… Açık açık anlatıyor.
İki kez cezaevinden kaçması, bu manyaklığına rağmen cezaevinden izinli çıkabilmesi falan da Türk tipi işler zaten. O yüzden de başlıktaki gibi bir cümle kuruluyor, 'Bunları söyleyebilecek kadar vahşi birini nasıl olur da cezaevinden çıkarırsınız' diye.
Ama biliyor musunuz ki, aslında beterin beteri var. Bu bir canavar. Bunun cezaevinden çıkarılması tabii hata. Ama ya aşağıda anlatacağım varlığa ne diyeceksiniz!
Bunun da kadına yaklaşımı, yukarıdaki hasta ruhlu canavarı aratmayacak türden. Ama çevreye zararı muhtemelen daha fazla. Şöyle konuşuyor, hem de gizli gizli değil, bir televizyon programında. Sanat adamı sıfatıyla. Diyor ki, 'Kadının tabiatı bağlanmaktır, ait olmaktır. Erkeğinki öyle değildir. Erkek kadına ait olmaz, sahip olur.'
'Daha tehlikeli, çünkü 'Sanatçı' adı altında geziyor ortalıkta'
Sahip olur derken sesine güçlü bir vurgu, bir sertlik de katıyor ve devam ediyor: 'Aradaki fark bu. Bazı kadınlar bunu karıştırıyor. Ben böyle yapıyorum, sen niye böyle yapıyorsun. Aynısını yapmasını istiyor.' Ve tam burada yeniden sesini kalınlaştırıp, sertleştirerek 'Ben sahip olurum, sen ait olursun. Aradaki fark bu.'
Şaka yapmıyorum. Abartmıyorum. Aynen böyle anlatıyor. Büyük bir özgüven patlaması ile. Kadının binlerce yıllık 'Birey olma' arzusunu, çabasını, savaşını ve hakkını 'Davudileştirilmiş' bir ses tonu ve büyük bir hadsizlikle çöpe atıyor.
Peki kim bu? Dünden beri her şeye manşet olan hapishane kaçkını canavar mı? Hayır değil. Ama bu ondan daha tehlikeli aslında. Çünkü bu 'Sanatçı' adı altında geziyor ortalıkta. Ey insanlık, tanıyın bunu, adı 'UĞUR IŞILAK. Tanımadınız mı?
'Dombra'yı söyleyen adam desem! Duymadınız mı? TBMM’de uyuyan milletvekili desem! Bu lafları söyleyebilecek kadar vahşi birini hapishaneden salmışlar, rezalet.
Bu lafları söyleyebilecek kadar gözü dönmüş birisini ise Meclis’e almışlar. Bence daha büyük rezalet. Bu kafa Meclis’te olursa, o kafa dışarda gezer. Şaşırmayın. Normaldir!"