Serhat Sarısözen ile Gündem Dışı'nın bu hafta stüdyo konuğu Doç. Dr. Mehmet Beşikçi oldu. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Seferberliği konusunu ele aldığı doktora tezi, ‘Between Voluntarism and Resistance: The Ottoman Mobilization of Manpower in the First World War’ başlığıyla yayınlanan ve bu kitabın genişletilmiş ‘Türkçe baskısı Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Seferberliği’ adıyla yayınlanan Beşikçi bu defa, ‘Cihan Harbi'ni Yaşamak ve Hatırlamak Osmanlı Askerlerinin Cephe Hatıraları ve Türkiye'de Birinci Dünya Savaşı Hafızası’ ismiyle son kitabını geçtiğimiz ay yayınladı.
‘Otobiyografik kaynaklar yazılı olmak zorunda değil’
Cihan Harbi’ni Yaşamak ve Hatırlamak isimli kitabında Birinci Dünya Savaşı tecrübesini askerlere ait otobiyografik kaynaklar üzerinden inceleyen Beşikçi, “Bizde sözlü tarih çalışmaları biraz daha erken gelişseydi ve sözlü tarih koleksiyonları şeklinde kütüphaneler İngiltere’de olduğu gibi yaşayan savaş gazileri ile görüşmeler yapsaydı müthiş bir birikim sunacaktı. Çünkü otobiyografik kaynaklar yazılı olmak zorunda değil” dedi.
‘Osmanlı askeri de kendisine taahhüt edilen birtakım şeyler yerine gelmediğinde tepki verebiliyor’
“Birinci Dünya Savaşı sırasında 500 bin Osmanlı askerinin firar etti. Nedir firarın nedenleri, neden bu kadar yüksek? Alt yapısal eksiklikler askeri çok yıpratıyor. İaşe sorunu, savaşın uzaması, haklılık durumuna ilişkin sorular... Osmanlı’nın Cihan Harbi’nde firar çok önemli bir sorun. Avrupa toplumları içerisinde en yüksek seviyelerden biri. Fakat çetin koşullara bir direnç de var. Firar sorununa bakıp Osmanlı ordusu tamamen disiplinsizdi diyemeyiz. Osmanlı askeri de kendisine taahhüt edilen birtakım şeyler yerine gelmediğinde tepki verebiliyor. Firar sorunu var ama birçok olumsuz şarta rağmen son ana kadar ayakta kalmayı da becerebilen bir ordu, Osmanlı ordusu. Sorunlarla sürekli başa çıkmaya çalışan bir Osmanlı ordusu var, bu da otobiyografik kaynaklarda ortaya çıkıyor.”
Birinci Dünya Savaşı’na katılan Osmanlı askerlerinin hikâyelerinin izini sürmeye çalışan ve bunu bizzat onların kendi hatırladıkları ve kaydettikleri anıları üzerinden yapmayı hedefleyen Beşikçi, şunları söyledi: “Birinci Dünya Savaşı’na giren birçok Osmanlı askerinde Balkan Savaşı travmasının etkisini görüyorsunuz. Yenilgi olasılığı ortaya çıktığında, ‘Yine mi?’, ‘Balkan Harbi tecrübesini mi tekrar edeceğiz’ diyorlardı” dedi.
Savaş esnasında askerin hatırat tutması, meçhullüğe karşı direnmek
Bir askerin hatırat tutma ve otobiyografik metinler yazma nedenini Beşikçi şöyle açıkladı:
“Özellikle otobiyografik bir kaynakla harp tecrübesini paylaşma isteği aslında meçhullüğe karşı direnmek. Çünkü Birinci Dünya Savaşı endüstriyel kitle ordularının savaşı ve bireyi son derece ezen bir savaş. Askerler o kadar ciddi fedakarlıklar gösteriyor ki... Savaş esnasında yazmak, yaşama tutunmanın bir aracı. Savaş sonrasında da meçhullüğe karşı direnmek var.”