Bolivya'da süreç nasıl gelişti?
“Bu bir süreçti. Süreç nasıl gelişti? 20 Ekim Devlet Başkanlığı seçiminin ardından sonuç yayını sayım yüze 83’e ulaştığında kesildi. 21 Ekim yayın geldiğinde fark Devlet Başkanı Evo Morales lehine açılmaya başladı. Amerikan Devletleri Örgütü ve AB ikinci tur çağrısı yaptı. 22 Ekim’de muhalif aday Carlos Mesa taraftarlarına genel grev çağrısı yaptı, şiddet eylemleri ve protestolar başladı. 24 Ekim’de Yüksek Seçim Mahkemesi (TSE) Mesa’nın yüzde 36.51, Morales’in yüzde 47.8 oy aldığını bildirdi. 25 Ekim’de TSE Morales Devlet Başkanı ilan etti. 27 Ekim’de Morales seçim sonuçlarının incelenmesi için uluslararası kuruluşlara çağrıda bulundu. 31 Ekim’de OAS'nin seçim denetimi başladı. Sağcı muhalif Luis Fernando Camacho, Morales’e istifa etmesi için 48 saat süre verdi ve orduya darbe çağrısı yaptı. 5 Kasım’da Devlet Başkanı istifa etmeyince gösteriler radikalleşmeye başladı. 8 Kasım’da bazı kentlerde polisler muhaliflere katıldı. 9 Kasım’da başkent La Paz'a daki bazı polisler de muhalifler ile birleşti. 10 Kasım’da OAS’ın ön raporunda seçim sürecinde bazı düzensizlikler bulduğunu açıklamasının ardından Morales ülkede seçimleri yenileme kararı aldı. Genelkurmay Başkanı Williams Kaliman, Morales’in istifasını istedi. Morales talebi darbe olarak nitelese de ülkede barışın sağlanması amacıyla, bu sebeple görevini bıraktı. Emniyet güçleri Morales hakkında tutuklama kararı çıkarttı.”
'Türkiye'nin önem atfettiği ülke'
'Batı çift standartlı, kendine demokrat'
“Bir kere dünyaya baktığımızda Batı çifte standartlı. Kendine demokrat, insan haklarında da her bir şeyde de çifte standart. Batının çıkarının, Batı ülkelerinin menfaatine olan bir şeyde mangalda kül bırakmıyorlar. Ama başkalarının çıkarına gelince iş veya onların menfaatine gelince gözleri hiçbir şeyi görmüyor. Bunu daha çok kendi dışlarında yapıyorlar. İşte Latin Amerika’da genel bütün ülkelerde olagelen bu. Afrika’da öyle, Ortadoğu’da öyle Uzakdoğu’da öyle. Çünkü, üç asırdan bu tarafa dünyada bir Batı etkisi var. Bu ekonomide de böyle politikada da böyle, kültürde de böyle. Batı bu saydığım yerlerdeki bütün varlıkları, zenginlikleri kendisi almak kendisi sömürmek istiyor. Bunu da yapıyor. Bunu yapmak için öncelikle sınırlarının zaten kendisinin çizmiş olduğu bu bölge ülkelerinde yöneticileri hep kendisi atıyor. Yani bu ülkelerin birçoğunda yapılan seçimlerin de bir çoğu göstermelik. Eğer buna rağmen halk işe doğrudan müdahil olursa halkın seçtiği insanlara darbe uyguluyor veya halka baskı yapıyor, terörizm uyguluyor.
1953’te İran’da da böyle yaptı. Musaddık İran Başbakanı halkın desteğiyle gelmiş bir kişi İran petrollerini millileştirince Batı burada çıkarlarının gideceğini, gittiğini gördü ve Musaddık’ı devirdi. Mısır’da halk Mursi’yi seçti. Batı Mursi’nin kendi generalini arkalayarak Mursi’ye karşı darbe yaptırdı ve darbecilerin arkasında durdu, yanında oldu hala da darbecilerden taraf tavrı alıyor. Cezayir’de halk yüzde 81 oranında İslami Selamet Partisi’ni iktidara getirdiğinden orada da Batı destekli ayaklanmalar çıktı ve on binlerce insan öldü. Libya’da Kaddafi’ye yapılanlar, Irak’ta Saddam’a yapılanlar… Hani Irak’ta nükleer silah vardı, hani Saddam bölge için tehlikeliydi. Görüldü ki, Saddam’ın indirilmesi ülke ve bölge için tehlike oldu. Çünkü ülkenin düzeni bozuldu, bölgenin düzeni bozuldu, nükleer silahların bahanesiyle Irak’ın altını üstüne getirenler orada nükleer silahlardan bir emare da göremediler. Ziya Ül Hak’ın uçağının bir çok önemli kişilerle beraber düşürülmesi. Bunlar tarihe not düşecek olaylar. Suudi Arabistan’da yine kendi ülkesinin çıkarlarını öne alan Kral Faysal’ın yeğeni tarafından öldürtülmesi arkasında yine hep batı var. Türkiye’de de bütün askeri darbelerin ve muhtıraların arkasında Batı oldu; nitekim darbelerden birisinde ‘bizim çocuklar başardı’ demişlerdi. FETÖ de başaramayınca ‘bizimkiler başaramadı’ dediler.”