Sığınmacı sorununun Yunanistan ve Türkiye için eşit derecede büyük olduğunu dile getiren uzman, "Mesele şu ki, halihazırda Yunanistan’da, hükümetin çözmesi gereken en önemli sorunlardan biri sığınmacı sorunu. Bu konu, Yunanistan Başbakanı Miçotakis ve Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında BM Genel Kurulu kapsamında gerçekleşen görüşmede de ele alındı" dedi.
“Mevcut durumda AB’nin rolüne ve eylemlerine de bakmak lazım” diyen Liatsos, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Burada belli hususlar var. Bu hususlar şöyle: AB ile Türkiye arasında 2016’da imzalanan ve geçerli olan anlaşma nedense artık çalışmıyor. Recep Tayyip Erdoğan kısa süre önce, AB’nin Türkiye’ye, 4 milyon sığınmacıyı topraklarında tutması için verdiği paranın yeterli olmadığını söyledi. Gerçekten de bu parayla bunlar yapılamaz. Mesele şu ki halihazırda Yunanistan sadece Türkiye değil, AB’den de şikayetçi. Çünkü AB gereken belli tedbirleri almıyor ve bu yüzden Yunanistan bir nevi sığınmacılara yönelik AB sınırı haline geldi."
Sığınmacıların bir kısmını Türkiye’ye iade etmenin sorunu çözmeyeceğine işaret eden Liatsos, "Yunan hükümeti, 2020’ye kadar Türkiye’ye yaklaşık 10 bin sığınmacı iade etmek için adımlar atıyor. Ama Yunanistan’da birçok analiz uzmanı, bunların yetersiz olduğunu söylüyor. Bu kesinlikle sorunu çözmez. Çünkü şimdi, özellikle kış aylarında yeni bir akış yaşanırsa, 3-5 veya 10 bin kişi daha gelirse, onların hayatta kalması lazım. Adalardaki yaşam koşulları özellikle kış döneminde çok acımasız" diye konuştu.
Yunan adalarında binlerce sığınmacının yaşadığını, ama bu adaların, sığınmacıların orada yaşamlarına devam edebilmesi için uygun olmadığını dile getiren Liatsos, "Bu yüzden Morya kampındaki trajedi her an tekrarlanabilir. Kış başladığında, kayıklarla denizi geçmek isteyenler olacak ve 2015’te olduğu gibi ölen, batan çocuk ve kadınlar olacak. O zaman sözde medeni Avrupa ve Batı için büyük utanç ve sorumluluk olacak" diye ekledi.