BBP Genel Başkanı Destici, TBMM’de yaptığı açıklamada Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna yönelik adımları ile Cumhurbaşkanlığı seçim sistemine ilişkin önerileri değerlendi.
"Devletimiz, ülkemiz ABD’nin bir stratejik ortak, müttefik olarak görerek birlikte yol almak istedi. Ama ABD, Münbiç’ten beri bizi oyalamaya devam ediyor. Oyalamanın da ötesinde açıkça ifade ediyorum ki mevcut ABD yönetimi Türkiye’ye düşmanlık ediyor. PKK'yı destekliyor, PKK'nın uzantısı PYD'ye, YPG'ye silah veriyor, mühimmat veriyor, onları eğitiyor ve donatıyor. Dolayısıyla açıkça bize düşmanlık ediyor. Dolayısıyla da düşmanlık eden birisinden bizim stratejik ortak ya da müttefik diye bahsetmemiz aslında doğru değil. Bizim artık ABD'yi de bekleyecek bir durumumuz da kalmamıştır bütün bu tavırlarından sonra. Biz ön hazırlıkları tamamlandı diye biliyorduk dün sayın Cumhurbaşkanımızın konuşmasından anladık ki hareket sonrası hazırlıklar da tamamlanmış. Dolayısıyla hem ön hazırlılar hem hareketten sonraki hazırlıkları tamamlanan bu sürecin bir an öce başlatılıp bölgenin PKK'dan, PYD'den YPG'den temizlenip oraya o bölgenin gerçek sahipleri olanların yerleştirilmesini bekliyoruz. Bu sayede 3.5 milyon mültecinin 1.2 milyonunu da o bölgeye dönmüş olacak."
'YÜZDE 40 ÖNERİSİ GAYRİ CİDDİ, DOĞRU BULMAM'
Destici, sorular üzerine AK Partili Faruk Çelik’in Cumhurbaşkanı'nın 50+1 yerine yüzde 40 ile seçilmesine ilişkin önerisine karşı çıktı. Destici, "Ben bu işi sulandıracağını düşünüyorum. Gayri ciddi olarak gördüğümü ifade etmek istiyorum" dedi.
"Eğer sistem değişmişse 50 üzeri oy bu sistemin ruhunu ifade ediyor. Yani halkın, toplam seçmenin yarısından bir fazlasını aldığınız zaman sizin meşruiyetiniz tartışılmaz. Ama siz yüzde 50’nin altında seçildiğiniz zaman, bu sistemden bahsediyorum, parlamenter sistemden bahsetmiyorum, yüzde 50’nin altında seçildiğiniz zaman kim olursa olsun her zaman tartışılır hale gelirsiniz. Çünkü halkın, çoğunluğunun desteğini almamış olursunuz. Bu sistemin en önemli özelliği halkın çoğunluğuyla yani en azından bir fazlasıyla iktidara gelmektir. Bence bunu tartışmak yerine bu sistemin hangi eksiklikleri var, toplumun bu sistemden nelerin değişmesini istiyor, kuvvetler ayrılığının tam olarak işlemesi için hangi düzenlemelerin yapılması gerekiyor, bunları konuşmak lazım. Mesela siyasi partiler yasasının demokratikleştirilmesi, seçim kanununda barajın kaldırılması, oranın demokratikleştirilmesi gibi… Bu hususların konuşulması gerekiyor. Ben şahsen bunu ciddi bulmam, doğru da bulmam. O zaman bu sistem özelliğini kaybetmiş olur, ciddiyetini kaybetmiş olur, sulandırılmış olur. 40 olmadı hadi bu sefer de 30 düşürelim mi diyeceğiz yani. Dolayısıyla ben bunu doğru bulmuyorum bu tartışmayı da doğru bulmuyorum, gayri ciddi buluyorum. Daha ciddi meselelerimiz var bu meseleleri konuşmalıyız, bunlara çözüm üretmeliyiz hep birlikte."