Muhafazakar çizgideki STK'ların ulaşabildiği gençlik kesiminin, gençlerin yüzde 10'unun çok altında olduğunu aktaran Erdoğan, "Dolayısıyla yurt, burs, kurs faaliyetiyle çok büyük kitlesel ulaşımları yapmak mümkün değil. Örneğin sadece örgün eğitimde üniversitelerde 5 milyon civarında öğrenciden bahsediyoruz. Bunların yaklaşık 700 bini Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu yurtlarında barınıyor. Bizim bütün vakıflarımızın, derneklerimizin yurtlarının kapasitesi 60 bin, taş çatlasın 65-70 bin. Dolayısıyla bütün gayretimizi, bu 60 bin kapasiteli yurtları işletmek için gösterirken 700 bin öğrencinin olduğu YURTKUR'ları tamamen ıskalamış oluyoruz" diye konuştu.
Erdoğan, birçok ulusal faaliyet gösteren TGSP üyesi vakıf ve derneklerin ciddi mali sıkıntıları olduğunu bildiğini belirterek, "Onun için hep ayağımızı yorganımıza göre uzatmalıyız. Sırtımızı sadece belediyelere, devlete dayayarak iş yapma hastalığına yakalanmamalıyız. Bu bir hastalık haline gelmemeli. Mümkün olduğunca kendi ayaklarımızın üzerinde duran işler yapalım" şeklinde konuştu.
'FAALİYETLER ZENGİNLEŞTİRİLMELİ'
Faaliyetlerin zenginleştirilmesi gerekliliğinin altını çizen ve TGSP Spor Komisyonu'nun hazırladığı "STK'larda Sportif Gelişim Rehberi"ni örnek veren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Sporda var olmak zorundayız. Çünkü siz gençlikle ilgili çalışma yapacaksanız, gençleri spora teşvik etmek doğru bir şey olduğuna göre, sporda gençler yoğunluklu olduğuna göre sporda olacağız. Her bir STK'nın muhakkak sporla ilgili bir iştigalinin olması lazım.
Türkiye'de filanca hastalığın derneği var, falanca hastalığın vakfı var. Bakıyorsunuz tamamen Masonların oluşturduğu kuruluşlar, tamamen doktorların kendi ticaretleriyle ilgili organizasyonları. Bizim hastamız yok mu, var. Niye sağlıkla ilgili, hastalarla ilgili onlara destek olacak dernekler, vakıflar Türkiye'de Müslüman dindar insanlar tarafından kurulmamış bugüne kadar? Maalesef orada da bir iki dernek, vakıf dışında çok zayıf olduğumuzu görüyoruz."
Yani Türkiye'de dindar insanlar kadar çevreci kimsenin olmaması gerekirken bize çevreden dayak atmaya çalıştılar. Namus üzerinden Türkiye'de Müslüman insanlar zan altında bırakılmaya çalışılıyor. Müslümanlar olarak biz böyle bir dayak yemeyi nasıl içimize sindiriyoruz? Bununla mücadele etmek sadece kulağımızın üstüne yatmakla, yokmuş gibi davranmakla olmuyor. O zaman çıkacağız, işte çocuk istismarı ile ilgili biz de sesimizi çıkaracağız, buna en yüksek sesle itiraz eden biz olacağız. Bir yerde çevre katliamı yapılıyorsa buna en yüksek sesle itiraz eden biz olmamız gerekir" ifadelerini kullandı.
'ROTARY'NİN YAPTIĞI ÇALIŞMAYA KATILMAK MÜBAH'
Birtakım çevrelerin çeşitli vakıf ve derneklere farklı kulplar takarak gençleri oralardan uzaklaştırmaya çalıştıklarını söyleyen Erdoğan, "Ama Rotary'nin yaptığı çalışmaya katılmak mubah, Lions'un üniversitelerde yaptığı teşkilatlanmaya katılmak hiçbir kulp taşımıyor. Bu ülkede mason olmayı kimse sorgulamıyor. Dolayısıyla biraz öz güvenle ayağa kalkıp bu konularda ses çıkarmamız lazım, meydanı başkalarına bırakmamamız lazım. Bu konularda gençleri istismar eden bu odakları da ifşa etmek zorundayız" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'de Deniz Feneri çok başarılı işler yaparken, FETÖ ve Alman istihbaratının ortak operasyonuyla ciddi bir dosya hazırlanıp üzerilerine gidildiğini aktaran Erdoğan, "Buraları böyle hadiselerle veya iftiralarla kirletmelerine izin vermemeliyiz. Kurumlarımızla ilgili çıkan şeylerde gönül rahatlığıyla savunmalıyız. Olsa olsa içeriye bir tane yanlış insan karışır, bir hata yapar, onun hatasıdır. Bununla da bir kurum zan altında bırakılmamalıdır" dedi.
"Bugün imam hatipler, daha geçen gün yapılan TEKNOFEST'te birçok dalda ödül aldılar. Anadolu'nun çeşitli yerlerinde ODTÜ ve İTÜ'nün takımlarını yenen imam hatip takımları oldu. Biz imam hatiplerimize de sarılmak zorundayız, bu STK'larımıza ve markalarımıza da gerektiği zaman siper olabilmek zorundayız. Çünkü kendinizi anlatmadığınız zaman birisi üstünüze bir şey attığı zaman üstünüzde o kalıyor. Bizim de artık imkanlarımız ne kadar kısıtlı da olsa bu kısıtlı imkanların içinde bir şekilde kreatif olarak tanıtımımızı yapmamız lazım. Bunun da en verimli yolunun başarı hikayelerimizi anlatmak olduğunu düşünüyoruz."